1
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
732
Okunma
GELECEĞE IŞIK TUTANLAR…
Anne sevgisini, baba şefkatini ve aile sıcaklığını hiç eksiltmeden devam ettiren bir el uzanır üzerinize. Dünyayı henüz tanımaya başlamışken, hayata hazırlanmak için bir omuz hissedersiniz yanı başınızda.
Anneden ayrıldığınız için düştüğünüz boşluktan kurtaran bir sevgi çeşmesinin altında bulursunuz kendinizi. Naz yapıp mızmızlandığınızda, “avutmakta” zorlanan annenize bir yardım eli uzanıverir uzaklardan. Babanızın “büyütmekte” çaresiz kaldığı anda, sizi sarmalayan kollar bulursunuz bir anda.
Henüz üç beş yaşındayken, elinizden tutup akranlarınızla tanıştıran birine rastlarsanız. Hem hayal aleminde sizinle yolculuk eden, hem de hayatın gerçekleri ile yüzleştiren biriyle tanışırsınız. Ömrünüzün sonuna kadar lazım olacak bilgi ve becerileri kazandıran, mutlu olmanın ve sıkıntılara katlanmanın yollarını gösteren; Ayten Hanım çıkıverir karşınıza.
Oturup kalkmayı, elindekileri paylaşmayı, üzülene destek olmayı, kaybettiğinde kutlamayı, kazandığında abartmamayı körpe zihinlere ve minik kalplere aşılayan; Mahmut bey dikilir karşınıza.
Sevmeyeni de sevmeyi, asılmış surattan kurtulmayı, karşıdakini dinlemeyi, söz almadan konuşmamayı öğütleyen; Ali bey geliverir sınıfınıza.
İçinizde sert rüzgarlar estiği, yere basmadan yürüdüğünüz dönemde, bir fısıldama ile sakinleştiriverir sizi; Özlem Hanım.
Tüm gözlerin sizi izlediğini düşündüğünüz, sakarlıkta sınır tanımadığınız o günlerde, başınızı okşayarak sükunete kavuşturur sizi; Alper Bey.
Anneye açamadığınız, babadan köşe bucak sakladığınız sırlarınızı dinleyen kulak oluverir; Fatma hanım. Coşkun sele kapılmış, fırtınanın oradan oraya savurduğu günlerde, ılık bir meltem olup dinlendiriverir sizi; Aydın Bey.
Dünyanın güneşi terk edip kendi etrafınızda döndüğüne inandığınız anda, sizi sakinleştiriverir; Murat Bey.
Eminim; “Bu hanım ve beyler duygularımıza hitap etmekten başka bir şey yapmazlar mı?” diye hiç geçirenleriniz olmuştur.
Tabii ki yaparlar…
Yürümekte zorlanan Gür bey çıkar, İngilizceyi en favori ders yapar. Rizeli lehçesi ile anlamakta bile zorlandığınız Şakir bey gelir, fen bilgisi dersine olan ilginizi doruğa çıkarır. Yerli aksanıyla Mesut Bey girer dersinize, matematiği hayatın vazgeçilmezi yapıverir. Hele Şule Hanım işi biraz daha ileri götürüp, “Hayat matematikten ibarettir.” İddiasını atar ortaya. Konyalı Ayşe Hanım kimya dersinize gelir, alırsınız işi başınıza. Dünyayı zerrelerine kadar bölmekle yetinmeyip, ders kitaplarını yetersiz görmeye başlar da “yastık kalınlığındaki kaynaklardan” işlemeye başlar konuları.
Küçük dokunuşlarla hepimizin hayatınıza yön veren nice beyler ve hanımlar olmuştur. Birkaç cümle de olsa isimlerini zikrettiklerim için ömrüm boyunca hep minnet duymuşumdur. Hatta meslekteki yirmi ikinci yılımda, daha geçen sene birini bulup eline gitmiştim de; duygulanmaktan sesi titremişti. Gözündeki ışıltıya imrenmiş ve içimden böyle bir sahneyi ben de yaşar mıyım acaba diye geçirivermiştim.
Zamanın her şeyi öne önüne katıp sürüklediği günümüzde, her konuda olduğu gibi, öğretmene bakış şeklinde de değişiklikler olmuştur. Kimisi; “kendi öğrencilik yıllarının hasretiyle kavrulurken”, kimisi de “günümüz gerçekleri ile yüzleşmek gerektiğini” savunuyor.
Öğretmen ve öğrencinin; “derslerde en yüksek notu, sınavlarda derece yaptıran puanı almak üzere kurulmuş bir ortaklık” olarak görenler de var, “güzel davranışlar kazanıldığında her şeyin düzeleceğini” düşünenler de.
Maksat; geleceğimizi emin ellere bırakmaksa eğer; derslerinde başarılı, işinin ehli kişileri yetiştirirken, “topluma zarar vermeyecek kadar da olsa” güzelliklerle süslesek onları daha akıllıca olmaz mı sizce de. Nesle bu güzellikleri; elindeki sihirli değneği kullanarak kazandıracak olan da Fatma hanımlar Veli beyler, yani öğretmenlerdir…