- 720 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Öğretmenim...
Hepimizin hiç ama hiç unutamadığı bir ilkokul öğretmenimiz vardır. Kişiliğimizin oluşmasına katkı sağlamış, anılarımız içinde en nadide yeri olan öğretmen…
Beş sınıflı bir köy okulunda okudum. İlkokul öğretmenimi unutamam. Bir araya geliriz ilkokul sınıf arkadaşlarımızla zaman zaman. İlkokul yıllarımızı, öğretmenimizi anımsarız. İçimizi hoş, buruk bir hüzün kaplar.
Buruk hüznün nedeni, öğretmenimiz ve arkadaşlarımızla yaşadığımız güzel yıllara dönmenin olanaksız olduğu. Ömür denen yaşam filmini geriye döndürmek olası değil. Neydi o yıllar… Kaygısız olduğumuz, gelecekle ilgili hayallerimizin uçsuz olduğu güzel yıllar…
Öğretmenimiz güldüğünde köyümüzü çevreleyen yüce dağların bin bir renk çiçekleri açardı yüzünde. Katıksız severdi bizleri. Köyümüz dağların hemen eteklerinde kurulmuş rakımı yüksek bir köydür. Altmışlı yıllar. Doğa acımasız. Kışlar uzun, 6 aya yakın sürer. İlkbahar, yaz ve sonbaharı diğer 6 ay içinde yaşardık. Büyüklerimizde geçim kaygısı…
Biz çocuklara gerekli sevgi, ilgi gösterilemezdi yetesiye. Öğretmenizde görürdük güler yüzü. Soğuk kış günlerinde bazen sobası yanmayan soğuk sınıfımızı öğretmenimizin kalbinin sıcaklığı ısıtırdı.
Kitapları severdi öğretmenimiz. Vücut dilini kullanarak şiirler okurdu. 3. Sınıfta okuyorduk. Kitaplığımız zengin değildi. Hâlâ anımsarım, öğretmenimiz kitap ısmarladı. Yakında gelir demişti kitaplar. Aradan günler geçti. Bir türlü kitaplar gelmedi. Öğretmenimizin sabah ilk derse girerken elinde kitaplarla sınıfa girmesini çok bekledik. Nihayet karlı bir gün koltuğunun altında bir koli ile sınıfa girdi. Kitaplar vardı o kolide. Kısa sürede ellerimizdeki yeni kitapların büyülü dünyalarına daldık. O gün hiçbir arkadaşımız teneffüse çıkmadı. Günü, kitap okuyarak geçirdik.
Öğretmenimden öğrendim halkımı, ülkemi ve bayrağımı sevmeyi. Arkadaşlığı, yalansız, riyasız yaşamanın önemini gönüllerimize nakşetti öğretmenimiz. İlkokul yıllarımda 4 ve 5. Sınıfta 9 çeşit ders kitabı okutulurdu. Abartısız diyebilirim 5. Sınıfı bitiren bir öğrenci günümüz 2. Dört yılı bitiren öğrencilerden daha bir donanımlı yetişirdi.
Öğretmenim ve öğretmenlerimiz kılık kıyafetleri, bilgi birikimleri ve davranışlarıyla örnek insanlardı. Bir insanın anavatanı çocukluğudur. Çocukluğum, saygıdeğer ilkokul öğretmenimin sevgiyi ve öğrenme merakını arkadaşlarıma ve bana aktarmasıyla geçti. Şanslıyım, öğretmenim başarılı bir öğretmen örnek bir insandı. Ondan öğrendiğim çalışma ve mücadele azmiyle yaşamın zorluklarına göğüs gerebildim. O bakımdan kişiliğimin şekillenmesinde yadsınamaz yeri olan öğretmenlerimi hele de ilkokul öğretmenimi hiç unutamam.
Yıllar geçti rüzgâr hızıyla. Öğrenim yılları coşku içinde yaşandı. Ülkemizin kısa sürede kalkınmasını tamamlayıp dünyanın en güçlü ülkeleri düzeyine çıkacağına büyük ümidim vardı öğrencilik yıllarımda. Bu ümidi öğretmenlerim aşılamıştı ruhuma.
Ben de öğretmen oldum. Öğrencilerime öğrettim öğretmenlerimden öğrendiklerimi. Öğrenme-öğretme anlayışımı hiç kaybetmedim.
Uluslar nitelikli eğitim alıp, üretken kuşaklar yetiştirdikleri ölçüde söz sahibi oluyorlar. Çocuklarımız evde anne-babayı, okulda öğretmeni rol model alırlar. Ailenin eğitim-öğretim ve kültür düzeyinin yeterli olması çocuklarının yetişmesinde en önemli etkendir. Ailenin korumasından sonra çocuklarımızın okul yaşamı başlar.
İyi yetişmiş, ruhunda ve kalbinde sevgiyi yüceltmiş öğretmenlerin elinde yetişen, yarının büyükleri olacak çocuklar öz güvenli birer yurttaş olurlar. Anne-babayı, bizleri de yetiştirenler öğretmenlerimizdir.
Bunun için öğretmenlik önemlidir. Bunun için din büyüklerinden Hz. Ali, “Bana bir hark öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” Diyor.
Bunun için “Tanrı gökten yere inse meslek olarak öğretmenliği seçer.” demiş antik çağların bir feylesofu.
Tarihimizin altın yıllarında cihangir padişahlarımızın öğretmenlerine verdiği değeri anlatan anekdotlar vardır:
Henüz 19 yaşında iken 6 dil bilen Fatih Sultan Mehmet fethettiği İstanbul’a girerken kendisine çiçek sunan Bizans kadınlarına çiçekleri kendisini yetiştiren hocalarına vermelerini söylemiştir.
Yavuz Sultan Selim, sert mizaçlı, savaş meydanlarının yenilmez, şiirler de yazan bir padişahımızdır. Fethettiği Kahire’ye girerken hocasının atının ayaklarından kaftanına çamur serpilir. Hocası hem mahcup olur, hem korkan Yavuz’un hışmından… Yavuz bu olay üzerine şu sözleri söyler.
“ “Bir âlimin atının ayağından sıçrayan çamur benim için şereftir. Öldüğüm zaman bu kaftanı böylece sandukamın üstüne koysunlar”
Tarihte ve her zaman, uluslar öğretmenlerine verdikleri önem ölçüsünde güçlü oldular.
Ülkemizde öğretmen yetiştiren okullar vardı. Bu okullarda ülkenin gereksinimi kadar donanımlı programlarla öğretmen yetiştiriliyordu. Kapatıldı o güzelim okullar. Şimdi çokça eğitim fakültelerinde ihtiyaçtan çok çok fazla öğretmen adayı yetiştiriliyor.
Bizler mezun olduktan bir ay sonra atamamız yapıldı. Göreve başladık. Atama bekleyen genç meslektaşlarımın hepsinin atanma olasılığı hiç yok günümüzde. En güzel yıllarını okul sıralarında yaşayarak öğrencilerine kavuşmak hayaliyle geçirip atanamayan genç insanların, öğretmen adaylarının durumu ne acı. Umar ve dilerim ülke yönetimde söz sahibi olanlar ve olmak isteyenler öğretmenlik mesleğine gerekli önemi verme anlayışını içselleştirirler. Ta yüz yıllar ötesinde bile Çinli bir ozan ”…yüz yıl sonrasını düşünüyorsan insan yetiştir. diyor.
40 yılın üzerinde öğrencilerimle oldum. Köylerde, kentlerde, yurtdışına, özel okulda da çalıştım. Öğrencilerimin parmak kaldırarak “Öğretmenim…” diyerek söz istemelerini, öğrenme aşkıyla ışıyan gözlerindeki parlak ışıkları unutamam. Onlar benim gönlümde açan kır çiçekleriydi. Benim için söyledikleri bazı sözlerle bitireyim yazımı:
“Öğretmenim, siz kalbimin bir köşesinde hep yaşayacaksınız.”
Mezun olduktan yıllar sonra bana hediye ettiği kitaba yazmıştı bir güzel kızım:
“Bana okumayı sevdiren insana…”
Sanal ortamda iletişim kurduğum Almanya’ya gelin giden bir öğrencim.
“Öğretmenim, siz bizlerin idolümdünüz.”
Bir kent okunda Öğretmenler Günü kutlama etkinliğinde Dünyanın Bütün Çiçeklerini Getirin adlı şiiri okudum ses düzeni iyiydi. Yıllar sonra iletişim kurduğum bir başka öğrencim:
“Öğretmenim, şimdi evlendim. Çocuklarım var. Okuduğunuz o şiirdeki sesinizin tınısı hala kulaklarımda. Öğrencilik yıllarımda ben de çok şiir okudum. Şiir ve şiir okuma sevgisini sizden aldım…
Öğretmenlik güzeldir. Çocukların yalansız dünyalarına girildiği zaman öğretmenlik daha bir güzeldir. Onların dünyasında yalan, riya… yoktur.
Başta başöğretmen Atatürk olmak üzere Hakk’a yürüyen öğretmenlerimizi saygı ve rahmetler anarken çalışan (öğretmenler ölünceye kadar öğrenme-öğretme çabası içindedirler) tüm öğretmen arkadaşlarımı saygı ve sevgiyle selamlar tümünün Öğretmenler Gününü kutlarım.
YORUMLAR
Evet İbrahim öğretmenimiz, yazınızın bir bölümünü dün gece okumuştum, fakat misafirim geldi ve öğretmen şiirlerini yazılarını okurken devamını okumayı unutmuşum, neyse geç kalmış sayılmam sanırım özel gün bitmeden okudum devamını.
Öğretmenlik güzeldir. Çocukların yalansız dünyalarına girildiği zaman öğretmenlik daha bir güzeldir. Onların dünyasında yalan, riya… yoktur. ben bu bölümü sayfamda paylaşıcam bilginize...
Ne kadar içten yalın bir anlatım efendim siz öğretmenlik yıllarınızı yazmaya devam edin, o kadar güzel bir anlatımınız var ki; okur olarak adeta yaşıyorum okurken. birde öğretmen kaleminden farklı bir tat efendim...
Bu özel ve kutsal Öğretmenler gününüzü kutlarım ...
Saygılarımı bıraktım...
Oya gedik tarafından 11/24/2019 11:42:41 PM zamanında düzenlenmiştir.
İBRAHİM YILMAZ
Sizin gibi insanı özelliklerini betimlemekte kelime haznemin yetersiz kaldığı nadide insanlarla iletişim içinde olduğum için mutluyum.
Öğretmenliğe, eğitim-öğretime ilginin azaldığı günümüzde sizi, sizler gibi değerli insanların varlığı yaşama tutulmamda güç kaynağı oluyor. Bilin isterim.
yazımdan bir bölüm almanız beni mutlu eder ayrıca.
Emeğe ve sanata saygımla esen kalın.
İlkokul öğretmeni her zaman ilk ve büyük iz bırakan öğretmendir, sizin de yazınızda dile getirdiğiniz gibi.
Mehmet Emin Sert, benim eğitimimdeki temelleri atan ve emeklerini hiç unutmadığım bir öğretmenimdir. Onu o kadar ilgiyle dinlemiş ve seyretmişim ki... yüzündeki çizgileri bile hatırlıyorum. Yattığı yer nur olsun. Onunla eğitime başlamak benim meslek hayatımın da şekillenmesinde en büyük şansım olmuştur.
Böylesine kalıcı izler bırakabilmek öğretmenin öğrencisinin hayatına ne kadar içten dokunduğu, ona ne kadar doğru yön verdiğiyle ilgili diye düşünüyorum.
Yazınızı ve Öğretmenler Gününüzü kutlarım İbrahim Bey.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ tarafından 11/24/2019 10:35:41 PM zamanında düzenlenmiştir.
İBRAHİM YILMAZ
Ne mutlu size, çalışkan, öğrencilerin yaşamında unutulmaz izler bırakmış.
emeğe ve sanata saygımla esen kalın.
İbrahim Yılma Öğretmenim!
Öncelikle 24 Kasım öğretmenler gününüzü Kutlarım.
Kaleme aldığınız anılar ve öğretmeni anlattığınız "öğretmenim başlıklı yazınızı dikkatle okudum.
Ve kendi kendime, bize ne oldu diye sorma ihtiyacı duydum.
Sahi sizin ballandıra ballandıra anlattığınız, hem dünyanın hem Türkiye'nin yıllar önceki o hasletine
ne oldu da biz bilişim çağında o günleri özlemle arıyoruz.
Sizi okumadan bende ilk okula başladığım yılları yazmıştım. Ben de Öğretmeni görünce başındaki
şapkasını çıkartan bir kuşağın öğrencisiyim.
Her şey daha güzel olması gerekirken niçin Türkiye makas değiştirdi, muhasır medeniyet yerine
uçuruma son sürat gidiyor?
Hocam"Bunun için “Tanrı gökten yere inse meslek olarak öğretmenliği seçer.” demiş antik çağların bir feylesofu." diyorsunuz ya!
Yaklaşık bir yıl önce hakkın rahmetine kavuşan tasavvuf ehli Cafer İskenderoğlu "Allah'ın rap sıfatı öğretmen demektir. Allah kahinatı yaratmadan önce insanı nur bedende yarattı ve kendi ilmini öğretti. Bizim ilk öğretmenimiz Allahtır. diyor. daha çok şey anlatır da bu kadarla yetineyim.
Yazınızı severek okudum.
Kalemizi Kutlarım.
Saygılarımla.
İBRAHİM YILMAZ
düzeyli yorumunuz yazıyı daha bir anlamlandırdı.
"Her şey daha güzel olması gerekirken niçin Türkiye makas değiştirdi, muhasır medeniyet yerine
uçuruma son sürat gidiyor?" diyorsunuz. Evet, sorun bu, canımızı acıtan, ruhumuzu karartan.
Diler ve umarım üzerimize serpilen ölü toprağını silkeleyip, "Dağ başını duman almış,/Gümüş dere durmaz akar./Güneş ufuktan şimdi doğar,/Yürüyelim arkadaşlar." marşının Mustafa Kemal ve arkadaşlarınca söylendiği o günlerin coşkusunu yakalarız Türk halkı olarak.
Emeğe ve sanata saygımla esen kalın.