Renklerim.... (1)
Bir gece vaktiydi. Bir sonbahar gününün gecesi... Hem de, rüzgârın en sertinin ve en hızlısının estiği bir günün gecesiydi bu... Başımdaki şapkayı sıkı sıkı tutmaya, acele acele paltomu kapatmaya çalışarak yürüyordum. Rüzgar, yanaklarımın yerini beğenmemiş olacak ki kulaklarımın yerine koymaya çalışıyordu. Bir elimle paltoyu düzeltiyor, diğer elimle ise şapkayı tutmaya çalışırken, başımın açısı ile de oynuyordum. "Biraz daha yere eğsem ve yola göz ucu ile bakarken aynı zamanda da birazcık yan tarafa meyil mi versem?" diye düşünürken aynı hızla içimden geçenleri yapıyordum. Pencerelerden beni görenler eminim ki, ne zmn havalanacağımı merak etmişlerdir. Hem de gecenin kör karanlığında ay ışığının bile görülmediği kara paltolu birini, gökyüzünde nasıl seçeneklerini bile düşünmüşlerdir. Neyse, anlatmak istediğim bu değil. İşte o gece tüm renklerimi bı telaşla rüzgara teslim ettim. Gündüz yapamazdım canım çok yanardı. Çünkü bazı renklerimi daha fazla seviyordum. Gece tüm renkler aynı görünüyordu. Hangisinin ardından ne tarafa doğru ağıt yakacağım belli de olmayacaktı. Savurdum... Hepsi uçup gittiler... Bana şimdiye kadar bir şey katmamıştı bu renkler. Sadece yüktüler... Artık hafiflemiş olarak eve geri döndüm... Garip bir pişmanlıkla. Sabaha geçer dedim ve uyumaya çalıştım. Sabah müthiş bir uğultu ile uyandım. Adeta pencereler isyana kalkmıştı. Rüzgar çok siddetliydi... Kapı bile dayanmakta zorlanıyordu. Ne olup bittigine bakmak için pencereye yaklaştım. O da ne.... Rengarenk yapraklar evimin cevresinde adeta bir hortum oluşturmuştu. Nedensiz bir his beni kapıya sürükledi. Kapıyı açar açmaz tüm yapraklar önüme düştü. Birden kesildi fırtına... Anlamıştım... Rüzgar bile bu renkleri benden başkası taşıyamaz diye iadeye gelmişti... Ah ne yapacaktım şimdi....
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.