- 431 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
KAR GİBİ BEMBEYAZ BİR DÜNYA
Kışın soğuk gününde üşüyorum. Bu günlerde düşüncelerim de üşüyor. Kar ve fırtınalar sardı, duygularımı ve etrafımı. Ben ise uçan kar taneleriyle umut toplamaya ve hayat bulmaya çalışıyorum. Sevdiklerimin sıcak nefesleri bazen güneş ışınlarıyla yansıyor sararmış yüzüme. Yüzümün sarısı nedendir bilemem. Hani derler ya: “Beti benzi sararmış, sapsarı olmuş.” Solgun bir gül tanesi gibi can çekiştiririm gül bahçesinde.
Düşünceler hep kafamı kemirir durur. Belki de bu düşüncelerin kafamı kemirmesi benliğime ilk adım atmamın habercisidir. Kendimi, etrafımdakileri ve uzaktakileri durmadan sorguluyorum. Bembeyaz kar üzerine dökülen tuz, fazilet toplumunun her tarafını sarmış, çıbanbaşı olarak çıkar karşımıza. Ah bu tuzlar yok mu? İnsanların kar sevincini kursağında bırakıyor. Beyaz dünyayı ve beyaz kalpleri; yakıyor, yıkıyor, acımasızca eritip öldürüyor. Çıbanlar ve çıbanbaşları; acı veren, ağlatan, öldüren olarak çıkar karşımıza. Bazen de anlamasını bilene ders verir…
Bir tarafta kış şiddetiyle devam ederken, diğer tarafta bembeyaz kar neşe saçar etrafa. Sevinç yüklü kar tanelerinin yerini fırtınaların aldığı şu dönem ne acılı günlerini yaşıyor. İslam âleminin günahsız, öksüz çocukları, katılaşmış kalbimi bazen yumuşatmaya çalışıyor. Başarılı olurlar mı bilemem? Yerkürenin bazı katmanlarında karların üzerinde kırmızı çiçekler açar. Yalnız yaşar orada. Dünyanın birçok yerinde yalnız başına kalan devletler vardır. Bu devletlere İslam coğrafyasında daha çok rastlanır.
Bu gün Ramazan Bayramın ikinci günüydü. Acaba kaç Müslüman bayram yapamadı? Kaç çocuk sevinemedi? Kaç anne, babanın ziyaretine evlatları gelmedi? Kaç huzur evi ziyaret edildi? Kaç hasta ziyaret edildi? Kaç engellinin yüreğine su serpildi? Yiyecek ekmek bulmayanlara bir tas çorba ikram edildi mi acaba? Giyecek bulamayıp sokaklarda oynamaktan çekinen kaç çocuğu keşfettik? Biz sadece kendimizi düşünüyoruz. Bana değmeyen yılan bin yaşasın dercesine dünyadaki adaletsizliklere neden göz yumuyoruz? Unutmayın! Yılan bir gün sizi de sokacaktır. Bunları hep düşündüm, düşündüm, düşündükçe insan olduğumu anlamaya başladım…
Çeçenistan İslam coğrafyasının bir parçası olarak bu günlerde acı, ıstırap ve işkence içindedir. Orada gözyaşı kan ile karışık akar. Orada yaşanan olaylar beni derinden yaraladı. Sivil halk, Ramazan ayı boyunca aralıksız bombardımana maruz kaldı. Yaşlılar, kadınlar, körpe çocuklar, hamile kadınlar, genç kız ve erkekler acımasızca öldürülerek şehit edildiler. Bütün bu yaşananlar dünyanın ve dünya Müslümanlarının gözleri önünde cereyan ediyordu. Onlar, Allah’ın yardımıyla ona teslim olarak sabrediyorlardı. Allah katında mükâfatlarının büyük olduğunu biliyorlardı. Bu mükâfat da iki cihanda kazanmaktı. Yoksa kendilerine durmadan işkence yapılan Çeçenler, buna dayanabilirler miydi? İslam’ın ne denli şerefli bir din olduğu gayet açıktır. İnsanlar bu şerefe ancak Müslüman olmakla nail olurlar. Şiddetli soğuklar kuzey yarımküreyi kasıp kavururken, güney yarım kürede insanlar sıcaktan bezmiş durumdalar. İşte Çeçenler de acı ve işkenceden donuyorlardı.
Kar; pislikleri temizliyor, örtüyordu ancak aşağıların aşağısı durumuna düşen insanlık onu karartıyordu. Başkalarının dünyalarını da karartmadan edemiyordu insanlıktan nasibini almayanlar.
Karın yağışıyla canlanmak, kar kadar cesur olmak istiyorum ama olamıyorum. Kar, ateşe bile meydan okuyarak hızla koşuyor. Fakat anında eriyor. Kar, ak olduğu kadar cesurdur da. Yüce Rabbimin en güzel nimetlerinden biridir kar. Mikropları öldürür. Havayı temiz tutar, rengi gibi dünyayı bembeyaz yapar.
Yüksek yalçın yerler, hep kara arkadaşlık eder. Karın ev sahipliği yapar, yılın on iki ayında. İşte bu yüzden yalçın bakışlı dağlar kadar dünyada misafirperver olan yoktur. İnsanların ahlaksızlıklarından uzaktır yalçın dağlar. İnsanlığın kötülüklerini üzülerek izler uzaktan uzaktan. İnsanlar oralarda pek barınamazlar. Onlar, sıcak yerleri tercih ederler. Deniz ve göl kenarlarını, sahilleri ayrıca ılıman iklimlerin hâkim olduğu yerleri tercih ederler. İnsanlığın olduğu yerlerde; zina, kumar, cinayetler ve aklınıza gelebilecek bütün ahlaksızlıklar mevcuttur. Bu yüzden yalçın dağların olduğu yerde yaşamak isterdim.
Siz, bütün güzellikleri önce kalbinizde yaşayın ve yaşatın. Sonra da çevrenize ulaştırın güzellikleri, iyilikleri. Her yalçın dağların misafir ettiği karlı dağlar gibi arı, temiz ve bembeyaz kalın her daim…
03.01.2000
Üçkaraağaç Köyü
Akdağmadeni/Yozgat