- 404 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tenebris13
Günler güzel geçiyordu.Patrick ile doganin zenginliklerinden yararlanıyor bana yaptığı özel sandıvici
ile bira şarap yudumluyoruz.Eski halimden eser kalmadığını söyledi Pat artık ben hasta bir adam gibi
gezmiyormusum ve ayrıca fazlasıyla canlı ve hatta enerjikmisim gibi Patrick bile buna akıl sır
erdiremiyormus.Gunluk tutma kararı aldım ve böylece alzheimer gibi bazı şeyleri unuturken günlük
sayesinde akılcil yolumu bulacağım inanıyorum.Gunler çok bazen yorucu bazen de sıkıcı geçse de
Patrickin yanımda oluşuna minnetarim.Kendimi onunla daha güvende hissediyorum ve ayrıca tekrar
yazmaya başladım sanırım ikinci kitabımın serisini de burada yazacak ve okuyucularımın bloglarinda
Felix sanırım öldü?Ruhu İlhami ölmüş olmalı ki yazamıyor?Ya da deli düşünceleri olan bir okuyucunun
da dediği gibi tutsaktim ve kimse yerimi bilemiyor bu beyin sadece ona hikâyeler romanlar yazıyor ve
takıntılı bir şekilde beni esir tutmaya devam ediyordu.Gulumsememek elde değil.
-Hey Fel sen neye gülüyorsun.
Felix önündeki siyah deri defteri kapatıp özel ucu altın rengi dolma kalemini yanına koyup arkadaşına
dönmüştü.
-Biliyor musun Patrick bir günlük tutmaya karar verdim.patrick gülmüştüm.Kollarini karşısında
kavusturup
-Bunun sebebi yazılarını pekiştirmek isteyisin mi?Bu yüzden mi gülüyordun uzun zamandan sonra
günlük tutuyorsun diye mi?
Felix kahkaha atıp ayağa kalkmış arkadaşının omzunu hafifçe sıkmıştı.
-Dostum yapma ben hiç hayatimda günlük tutmadım gülme sebebine gelince blogumu hakkımda
yazılanları okumak için girdiğimde bir okuyucumun yorumuna şok oldum ve komik geldi diyebilirim.
Patrick heyecanlı bir çocuk misali ellerini ovuşturarak
-Merak ettim doğrusu
-Bak şimdi dediğine göre bana saplantılı bir fanatik tarafından kaçırılmış ve ıssız bir yerde telefonların
internetin çekmediği bir yerde tutuluyormusum ve sadece ona kitap yazıyor ve konuşuyormusum
çünkü kişi bana fazlasıyla takıntılı ve bir o kadar da kiskancmis.
-Hmm sanki bu senaryo bana oldukça tanıdık geldi.demisti uzun parmakları ile çenesini kavrayıp
düşünerek.
-Fazlaca Stephen king hayranı bir okuyucum var evet.
-Kimbilir kaç defa cinnet filmini izlemiştir dedi kahkaha atarak
-Onu bilmem de o kadar mükemmel bir yazar olduğumu düşünmüyorum.
-Dostum sen ne zaman iyi bir yazar olduğunu düşündün ki sen sadece gereksiz konularda ego
yaparsın dedi iç çekerek.
-Eksikliklerim var hiçbir zaman da tamamlayamacagim gibi gözüküyor.Ama bir dakika
Duraksamisti Felix ve devam etti sözüne kasini kaldırarak
-Hangi konularmis bakayım bu konular?
-Basketbolda mesela diyerek kahkaha atmıştı Patrick
Felix iç çekti ve göz devirerek
-Sen daha iyisin tamam mizikci seni.Patrick kahkaha atmıştı.
-Bunu bana soylemeyeli yıllar oluyor sanırım.
-Büyüdün ama sanki değişmeyen şeyler var gibi.Yani çocukken de futbolda koşuda kaybedince hep
kaslarını catardin.
-Kaybetmeyi pek sevmem.
-Aksine kaybetmek kazanmanın kapısıdır.
-Bu laf ünlü düşünür Felix Craffoword un olmalı.
-Kaybetmeyi kimse sevmez kaybetmek rekabeti pekiştirir kisiye birçok analiz birçok durumu çözme
yeteneği kazandırır.
-Bu dediğin şey her insanda gerçekleşmiyor.
-Olasiliklar dostum olasiliklar....
-Peki sen hep mi böyle düşünüyordun?
-Bu ilginç bir soru değil mi?Beni uzun süredir tanıyorsun.
-İllaki hepimizin vardır bilmedikleri şeyler.
-Benim bu düşünce sürecimin nasıl geliştiğini mi merak ediyorsun?
-Bir anı?
-Zamanla gelen tecrübe belki.
-Freud a göre tecrübe denen şey ’insanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi, sevmemeyi,
kronik şüpheci olmayı öğrenir. bu gerçekleştiğinde, artık ne yazık ki çok geçtir. insanların "tecrübe"
dediği şey budur. kalbiyle bağlantısını kaybetmiş bir insana tecrübeli denir.
-Fazlasiyla mantığı ön planda olan bir insana göre Freudcuyumdur.
-Belki de.diye düşünmustu Patrick dudağının kenarını kıvırarak
Felix arkadaşının yanına yaklaşıp elini omuzuna attı.
-Bugun neler yapacağız bakalım?
-Aslinda ben de bunu sana söyleyecektim ben uzun süredir buradayım sen de kendini
toparladigina göre isime donebilirim.Aklim sendeyken işimi yapamiyordum ama şimdi sıkıntı yok
iyisin hatta eskisinden de iyisin ve sen de benimle geliyorsun burası ikimiz için de iyi değil ben bile
burada hiç gormedigim kabuslar görebiliyorum.
-Bu senin yerini yabanciladigin yadirgadigin anlamına gelir.Ben gelmeyi düşünmüyorum sen ne
zaman gidiyorsun?
-Uc günümüz var mahsendeki şarapları bitirmek için dedi Patrick gülerek
-Bu evet bizim için yeterli bir gün o zaman kasabanın sahiline inmeye ne dersin?
-Dostum bu kasabanın sahili mi var?
-Tahmin ettiğinden de güzel ve gün batımında tablolardan fırlamış gibi renklerin birbiriyle
kaynaşması o şölen ah sanırım anlatamam görmen lazim Pat.
Patrick heyecanlanmisti uzun süredir bu kasabadaydi ama sahili merak etmiş ve gitmek istemişti
eğer arkadaşı bir şeyi bu kadar ovuyorsa kesin dediginden de fazlası var demekti.Kucuk bir çocuk
gibi yerinde zıplayarak
-Evet tabiki ben kabul ediyorum.Yanina ton balığı çok güzel olur.
-Ben manzara diyorum sen bana yemek .Ah dostum diyerek iç çekmişti Felix ve sonunda iç cekisine
kahkahalar eşlik etmişti.
Patrick ise koşarak Felix in yanından ayrılıp mahzenin yolunu tutmuştu.
****** ***** *******
Patrick ağır ağır merdivenleri inerken arkadaşının iyi oluşuna icten içe seviniyor ve ise döneceği için
de mutluydu.Ahsap merdivenleri inip birçok farklı yıldan şarap ve eski bir buzlugun olduğu
mahsene inmiş tozlu raflara göz gezdiriyordu.Bu ev eski ve ihtişamlı olduğu kadar mahzeni de o
kadar görkemli ve oldukça gizemli duruyordu.İkinci dünya savaşından fırlamış gibi duran
mahzende sanki araştırma gizli bölmeler çıkacak ve kasabanın altına inecek gizli bir yol varmış gibi
hissetmiş ve kendini bir anlığına hayal etmişti.Ama burası ona neden pek bir yabancı olduğu kadar
tanıdık da gelmişti.Burada bir anısı olduğunu sanmiyordu.Elleri istemsiz raflardaki şişeler
karıştırırken gözü şişelerin estetiksiz durduğu bir rafın arkasındaki tahtanın kabarık oluşuna
takılmıştı.Eski olduğu için rutubetten kalktığını düşünüp sadece önemsiz diyip geçmiş eline seçtiği
yıllanmış şarabı da alıp çıkmıştı merdivenleri...Felix salonda oturmuş elinde fincanı sağ ayağını
dizine kadar çekmiş evin sahibi olduğunu belli eden duruşu ile karşılaşmıştı.
-Guzel seçim dostum demişti Felix arkadaşının elindeki şaraba göz ucu ile bakarak.Patrick elindeki
şarabı kavrayarak havaya kaldırıp
-Fazlasiyla gurme damağına sahip bir arkadaşın var.
-Fazlasiyla alçakgönüllü bir arkadaşa sahip olduğumu düşünüyordum şimdi ben de.diyerek
kikirdamisti Felix sağ eliyle yumruk yaptığı elini ağzına götürerek
-Ben mutfağa giriyorum sen deistersen üstünü değiştirirken alaycı tavrını da at bir kenara diye
söylenmişti Patrick
Felix ise bundan daha da haz alıp artık gülmeye başlamıştı.Arkasindan yüksek sesle
-Saka kaldıramayan hassas alçakgönüllü arkadaşım benim.
Patrick ise bozulmuş gibi görünse de mutluydu halinden.
-Hey Felix mahzende tamir edilmesi gereken bir raf var.Sanirim rutubetten dolayı kabarmış.dedi
içeriden Patrick
Felix başını yana eğmiş düşünme pozisyonu almis.
-Bir dahakine indiğimde kontrol eder yaparım tabi olabilir.
-Bu ev kaç yıllık?
-Bu ev sanırım Fuhrer zamaninda da varmış.
-O kadar mı eski ya?
-Belki daha da eskidir köşkün tarihini araştırmadım ama hayal meyal buyukannemden bir şeyler
hatırlıyor gibiyim.
-Ne gibi?
İki arkadaş odadan odaya yüksek sesle sohbet ediyordu.
-Bu kasabanın cahil bir halkı varmış ve büyülere ayinlere karışmış.Lanet gibi çöken bir sanssizliktan
dolayı doğan cocuklardan oğlan olanlar 15 gün dolmadan ölüyor ve hatta anne karnındaki ölümler
bile kadını zehirleyerek anneyi de öldürüyormus.Kasaba defalarca yagmalanmis ve evlerde her
kasabalinin lanetli gibi işaretli eşyaları çıkmış.Tabi bunlar yaşlı bir kadının hurafeleri ya da
alzheimer olmadan önceki hayal gücü ile çocukken ona anlatılan hikayelerin birleşimi de olabilir.
-Sen hiç tarihi olarak araştırmadın mi?Sanki ben de ilk geldiğimde küçük marketteki su yaşlı
adamın dediklerini hatırlar gibi oldum bu konuşmanın üzerine.
-Sana tam olarak ne söyledi ki?
-Yanlis yolda olduğumu.
-Evimin adresi olarak söylemiş olmasın o cümleyi.Felix cümlesini bitirir bitirmez içeriden Patrick
elinde tabaklarla belirmişti.Ciddi bir ses tonu ve sorgulayıcı bakışlarıyla
-Hayir kaderimde olmayan bir yokmuş bu...
Sessizlik olmuştu.
Patrick konuştu.
-Hic günlük tutmadım demiştin değil mi?
-Evet ben değil annem ve buyukkanem tutardı.
-Annen mi?
-Ah evet annem.
-Bana annenden hiç bahsetmedin.
Felix yine karanlığın içine gömülmüş eski anıları göz önüne gelmişti.
**** ***** ****** ******
Yüzü belli olmayan arkası dönük siyahlar içinde ağlayan bir kadının bir deftere bir şeyler
karaladigini hatırlıyordu bölük pörçük.Kadinin gözyaşları defterin sayfalarını islatirken gece de
yağmurlu havasıyla yıkıyordu gökyüzünü toprağı...Hickiriklarin siddetlenip kadının duruşunu
kalemi sıkıca kavrayışıni omuzlarını ileriye dönük egmesini izledi küçük çocuk kapı aralığından.
Hafif aralık kapıdan içeri girip olan biteni anlamak neden ağladığını sormak istiyordu.Kadinin
hickiriklari siddetlenmis elleri ile kafasını kavrayıp masa başından çıkmış zavallı ruhunun acı
çekmesine izin veriyor o ağladıkça yüreği burkuluyor kemikleri altında ezilen kalbi nefes almakta
zorluk çekiyordu.Cama doğru iki üç adım attı ve aniden bacakları boşaldı ve düşen omuzları ile diz
çöktü yere.Hickiriklari arasından
-Bu acıya katlanamam hayır hayır çok fazla benim acı çeken ruhuma ezilen bu kalbe zavallı
bedenime fazla.
İç çekmişti nefes aldı ve sadece başını öne eğmiş ahşap döşemeye dökülen gözyaşının yerleri
yikayisina izin verdi.İslak gözyaşları ile yanan gözlerinden
-Bu aci bir annenin tatmasi gereken bir acı olamaz ah hayır!
Bağırmış bir çığlık atmıştı.Kapi aralığından her şeyi izleyen çocuğun yanından öylece geçen ve
kadının yanına koşar adımlarla oturan siyahlar içindeki adam kadını avutmaya çalışıyordu.
-Tanri seni siniyor yasini tabiki tutacaksın yavrum.Unutma bir çocuğun daha var ve ona bakmakla
yükümlüsun.Yaslica adam kadının omzunu sıkmış onu sakinleştirmeye çalışıyordu.
Kadın hiddetle dönüp kapıdaki çocuğun gözlerinin içine bakarak ateş saçan gözlerle konuştu.
-O çocuk bir canavar Rahip benim evladım böyle yapamaz hayır o bir canavar.
Felix anı yaşayarak kapı aralığındaki çocuk olup gözlerinin en derinine kadar inen ışıkla kendinden
geçmiş yaşlı rahip ve kadının ona düşmanca bakışları arasında kapana kisilmisti.
Kadın olduğu yerden doğrulup bir hisimla Felix in önünde belirmiş ve yakasından tutup
-Zamani gelmedi mi?
Kekeleyerek konuşmuş Felix kadının gözlerinden gözlerini ayirmayarak
-Canavar olduğunu öğrenmenin....
Kadın Felix i yere bırakmış ve Felix olduğu yerde serili halde olup biteni anlamaya ve nerede
olduğunu kestirmeye çalışırken
-Beni görebiliyor musunuz?
-Seni ve günahlarını bu odadaki herkes hissedebilir evlat demişti Rahip
Felix in yaninda aniden beliren bir kalabalık olmuş ve odayı doldurmusken çığlık atan kadın
-Bana onu geri ver seni canavar!Sen kimsin?Benim oğlum nerede?diye feryad ediyor yüreğine
düşen kor ve yirtilircasina ses tellerine baskı yapan kadın kendine de vuruyor yerlerde
tepiniyordu.Kalabalik ise Felix i asaglar gözle süzüyor fısıldıyor ondan öğrendiğini belli ediyordu.
-O ölmeli.dedi arkalarından ama yüzü bulanık bir ses
-Evet o bir canavar ölmeli.
-Onu bu kasabada istemiyoruz lanetlerin sebebi bu kişidir.
-Ölen çocuklar onun yüzünden toprakla örtüldü.
Sesler farklı farklı yerlerden ve seslerden gelse de bulanık yüzlerden ve kalın hiç tonlamasi olmayan
yerlerden geliyordu.Kalabaligi yaran iri koca yarma bir adam adamı tuttuğu gibi yere atmış ve
bayiltmisti.
*** ********* ********** **** *****************************
Felix bir çuvalda sıkışmış olduğu yerde elleri kolları bağlı gözleri karanlığa gömülmüş bir paçavra
ile bağlanmıştı.Sag gözü şişti ve sırtındaki dayanılmaz ağrı belliki çuvala koyulmadan önce güzel
bir dayak yemiş hırsları alınmıştı.Ama konu bu degildi.Burada ne yapıyordu ve nasıl gelmişti?
Tahminen çok eski zamanlardı 19.yy i andıran bu zamanda ne olmuştu ve onu ne ile sucluyorlardi.
Taciz?İstismar?Cinayet?Gasp?Hırsızlık? Tecavüz? Bilmiyordu... Bildiği tek şey çuvalda rahatsız
hissettiğini ve bu zamana nasıl yolculuk etmiş nasıl bir anda gelmişti.Yoksa zamanda yolculuk
denilen o olay doğru muydu ve Stephan Hawking in dedigi gibi kurtçuklar var mıydı?Peki ya şimdi
ne olacaktı?Nasıl kendini koruyacak kurtaracakti?Belki de yine bir kabus hayal ya da halüsinasyon
görüyor ve beyni onunla oyun oynuyordu.Bunu anlamaliydi durumu cozmeliydi.Birden sesler
kesildi ve karanlık daha da koyulasti çuval içinde hareketlenen Felix kendini soğuk ve karanlık
suların içinde bulmuş debeleniyordu.Elleri halatla sıkıca bağlanmış bacakları ayakları bağlanmış
olduğundan sağa sola hareket etse de pek bir nafile onu daha da dibe batırıyordu.Nefesini tuttu
gözlerini kapattı ve düşündü.Buradan çıkması imkansızdı ama peki nasıl buradaydı aklı
almıyordu.Ona neden canavar demişlerdi ve onu nasıl taniyorlardi.Yuzu artık tuttuğu nefesle
kızarmış dudakları sıkıca birbirine kenetledi son gücünü de tüketip bırakmıştı kendini suyun
acımasız kollarina.Hep severek yaptığı sporu yüzmeyi şimdi de o sevdiği sularin ecelini getirdiğini
bilse belki de hiç sevmezdi.Kafasi dolu olunca hep yüzmek için evde koca bir havuzu olmasına
rağmen spor salonuna gider ve bombosken yüzer suyun altında her şeyi düşünür kendini rahatlatır
ve gece o yorgunlukla huzurlu uyurdu.Belki de defalarca kendini halüsinasyon da olsa gerçek ya da
intihar deneyimleri.... Onun kaderiydi.Kader gerçekten var mıydı?Kaderi olasılıklar mi belirlerdi
yoksa kader mi olasılıkları güçlendirdi?Bize çizilen çizginin dışında bir hayat varsa bu kadere ters
değil miydi?Belki de artık bitmişti her şey onun için...Kapalı gözlerini sımsıkı kapamisti.
****** **********”*””
-Hey hey dostum!Dostum kendine gel!Sen iyi misin?
Patrick arkadaşının kollarının arasında tutmuş ona bakıyor ve korkuyla olup biteni anlamaya
çalışıyordu.Ustundeki gömleği az önce girip arkadaşını iskeleye çeken ince gömleği üstüne yapimis
sırılsıklam olmuş arkadaşının kendine gelmesini bekliyordu.Felix gözlerini araladı ve ani hareketle
ağzındaki suyu dışarı attı.Patrick derin bir nefes alıp
-Ah dostum işte iyisin kendine geldin.
Felix olup biteni anlamaya çalışarak yerinden doğruldu ve islattigi yere ve göle çevirmişti
bakışlarını.Korkulu gözlerle üstünü süzdü ve yokladı.Patrick’e dönmüştü bakislari ve bu sahneyi
çok net hatırlıyordu.
-Bugun günlerden ne?
-Az önce boğulmaktan seni kurtardım ve bana günlerden hangi gün onu mu soruyorsun?
-Sen ?
-Evet ben? Tanrı aşkına ne oluyor Felix?Az önce bir çakmak için suya daldın ve bilincini kaybettin
seni anlamıyorum.Hem değerli bir çakmak bile değildi.
-Ne dedin?
Felix bu sahneyi hatırlatarak toparladi kendini.
-Sen ne zaman gidiyorsun?
Patrick ayağa kalkarak daha geleli iki gün oldu bakıyorum ki birileri benden sıkılmış?dedi onay
beklercesine bir o kadar tereddütlü bakışlarıyla
-Yine başlıyoruz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.