- 773 Okunma
- 4 Yorum
- 3 Beğeni
Ebû Zer ve Bazı Ardılları
İnsanlık, ilk insandan beri yüzyıllar da geçse değişmedi. Bir arpa boyu yol alınamadı iyiden, doğrudan yana… Bilemem çok mu karamsarım? İnsan DNA’sında mı saklı daha çok olumsuz duygular. Kutsal kitabımızda yazar Hz. Âdem’in oğlu Kâbil kardeşi Habil’i öldürmüş. Ki, Âdem babamız ilk atamız ve de peygamber. Çocukları bir birini öldürebilmiş. Habil, insancıllığın sembolü. Barışın, dostluğun, kan dökmenin karşısında bir insan figürü. Kardeşi ise hırsına, duygularına galip gelememenin tipik örneği… Tarih boyunca nice kıyımlar yaşanmış. Denir ki, kendi türüne acımazca kıyan canlı insandır. Kâbil ve ardılları hep iş başında olmuş çoğunlukla…
Habil ve O’nun düşünde olanlar yok mu? Elbette var. Barıştan yana, sevgiyi yücelten başta peygamberler, din uluları, felsefeciler hep eşitlikten, hakça paylaşımdan yana olmuşlar. Bunlar da elbet Habil soylular… Sözleri ne derece etkin olmuş. Tartışma konusu. Keza insanlık tarihinde barış içinde yaşanan yıllar savaşlı yıllara göre maalesef daha az.
İnsanlık, günümüzde uzayın derinliklerinde keşifler yapmayı becerecek düzeye geldi. Buluşlar yapılıyor gün gün akla zarar. Geçmiş çağlarda toplu ölümlere neden olan hastalıklara çare üretiliyor. Fakat “İlim cehli gideriyor, insanlık öğretmiyor.” İlim ilerledi, kıyımlara, sömürüye çare üretemedi bir türlü. Çokça gördük örneklerini. Daha geçen yüzyılda iki büyük savaş yaşandı. Gümümüzde İslâm dünyası ateşler içinde. Kara Afrika bir türkü yenemedi kara yazgısını.
Olumsuzluklara karşı duran Habil nesli de kahramanlar yetiştirdi yer karasında. Örnekleyeyim bazılarını.
İslam Güneşinin henüz doğmadığı yıllarda bir haramiydi Ebû Zer. Kervanlara baskın düzenleyen, yağma yapan acımasız biri. Arap çöllerinin bir uslanmaz Bedevisi… İç hesaplaşma diyelim. Yaptıkları vicdanını yormuş olsa gerek. Gidip İslâm Peygamberi Hz. Muhammed’i bulur ve Müslüman olur. Haziran güneşinin ısısında eriyen buzullar gibi erir ruhunu saran kötü duygular. Benliğini sarmış olan hırs, acımasızlık… benzeri insanlık dışı duygulardan piri pak olur.
Haksızlıklara karşı duran, gözünü budaktan sakınmayan bir cengâverdir artık Ebû Zer. Hem bedenen hem fikren savaşım verir. Yağma, yalan, riya… yoktur artık ak, pak olan gönül dünyasında. Peygamberimizden:
“Gök kubbenin altında ve yeryüzünün üstünde Ebû Zer’den daha doğru sözlü kimse yoktur.” İltifatına mazhar olur. Bu büyük zat, halife Hz. Osman ve Muaviye’nin aşırı israflı tutumlarına muhalefet ettiği bilinir. Muaviye’ye:
“Eğer sen bu sarayı halkın parasıyla yapıyorsan, ihanettir, kul hakkıdır ve eğer kendi paranla yapıyorsan israftır!” deme cesaretini gösterir. Bu din ulusu, Hz. Osman tarafından çölün tenha bir bölgesine sürgün edilir. Ve yoksulluk içinde ölür. Cenazesini yoldan geçen
3-5 kişi kaldırır. Ebû Zer mala, makama kıymet vermeyen haksızlıkların karşısında ölümü göze alan bir yiğit insandır. Ruhu şad olsun.
Düşünmeden edemiyor insan. Nerede “Bir lokma, bir hırka” anlayışı? Nerede peygamberimizin sofrasında hiç bir zaman iki çeşit yemek olmaması? Ve şu ünlü hadis?
“Komşusu açken, tok yatan bizden değildir.”
Tarihte güzel insanlara örnek çok. İşte peygamber torunu Hz. Hüseyin. O büyük insan doğruluk, adalet uğruna ölüme yürümüş. Bir ordunun karşısında çok az kuvvetle savaşmış. Canını feda etmekten çekilmemiş.
Ebû Zer, Hz.Hüseyin gibi örnek insanları dışlayan zihniyet sözüm ona kendilerinin İslâmi ilkeler doğrultusunda eylemde bulundukları inancı taşımışlar. Oysa islâm peygamberi Hz. Muhammed’in uygulamaları, öğretisi Emevi, Abbasi ve idarecilerinin uygulamalarından tamamen farklıdır. Kutsal kitabın ve aklın yolunda yürümüştür peygamberimiz.
Hanefi mezhebinin ünlü imamı Ebu Hanife Emevilerin son, Abbasilerin ilk yıllarında yaşamış bir kutlu kişidir. İlginçtir, bu büyük insan da her iki idare tarafından işkenceye tabi tutulmuş. Son semavi din de insanlık dünyasında soluklu bir barış sağlama başarısını gösterememiş. Acı olan bu.
Fakat insanlık, semavi dinlere inansın, inanmasın özünde bulunan iyi damar nedeniyle olsa gerek hakça paylaşımdan, yiğitlik, doğruluktan yana nice güzel insanları da görmüş. Mala, makama değer vermeyen, toplum çıkarlarını kişisel çıkarlarının üstünde tutan insanlık için canını vermekten çekinmeyen yiğitler de yetişmiş. Anneler daha nice güzel insanlar doğuracaktır. İnsanlık ölmedi ölmeyecektir.
Che Guevara, adı efsaneleşen siyasetçi, doktor, devrimci. Emperyalizmine karşı savaş veren Küba devriminin lider kadrosundan. Bakanlık makamından feragat edip ezilen dünya halkları için mücadelelerle geçmiş bir kısa ömür. Ki, ezilen halklar adına giriştiği mücadelede ölüme yürümüş bir kahraman. Bizde yok mu böyle yiğitler? Ölüme korkusuzca yürüyen. Elbet var. Örnek: Deniz gezmiş, arkadaşları…
Deniz Gezmiş, ekonomik durumu yeterli bir müfettiş çocuğu. Yükseköğrenim öğrencisi. Rahatı seçmemiş. Günümüzde artık tescillenmiş, işgalci, ülkelerin zenginlik kaynaklarına el koyan emperyalizmine savaş açmış. Arkadaşlarıyla verdiği mücadele O’nu darağacına götürmüş. O, bugün ezilen, horlanan, emeği sömürülenlerin gönlünde yaşıyor…
Maalesef ülkemizde bir kesim biçimsel olarak kutsal dinimizi yaşamakta. Büyük görgüsüzlük içinde düğünler, çocuklarına yaş günleri yapabilmekte. Aşırı israf almış başını gidiyor yılkı atları gibi. Diğer tarafta işsizlik diz boyu…
Sözün özü, insanlık, din ilkeleri, insanın insanı sömürmesini hoş görmüyor. Dilerim Ebû Zerler, Hüseyinler, Che ve Gezmiş gibi insanlık önderleri ve onların haktan, doğrudan yana fikirleri, sömürücü, kan dökücülerin fikirlerine üstünlük sağlar. Silahlar susar dünya ufuklarında. Dil, din, renk… farkı gözetmeden bütün insanlar huzur ve barış içinde yaşama şansı yakalar.
YORUMLAR
İyi ile kötünün mücadelesi iyiler ile kötülerin çekişmesi kıyamete kadar sürecektir. Dileyelim biz ve çoğunluk iyilerden iyiliklerden yana olsun. Kutluyorum güzel yazınızı İbrahim Bey...
İBRAHİM YILMAZ
Emeğe ve sanata saygımla esen kalın.
çok karamsarlık değil bir gerçeği ortaya koyan bir yazı olmuş
Avrupa yüzyıl savaşlarını yaşadı ve birbirlerini öldürdüler milyonlarca insanın canına mal oldu
şimdiki sıkıntı ise müslüman dünyanında bu savaşları yaşamasını ve milyonlarca insanın ölmesini istiyorlar maalesef
bu kadar net
bi anlasak sorun bitecek
nice saygılarımla
muslumbayram tarafından 11/21/2019 11:10:56 AM zamanında düzenlenmiştir.
İBRAHİM YILMAZ
".... müslüman dünyanında bu savaşları yaşamasını ve milyonlarca insanın ölmesini istiyorlar maalesef" diyorsunuz . ne güzel tespit.
Bizler adam olmadıkça el oğlu haliyle bizleri savaştırır. O halde küplerini dolduran yöneticileri seçmeme anlayışını içselleştireceğiz. Onun için çok çok okuyacağız dersem umarım gerçeğe parmak basmış olurum.
Emeğe ve sanata saygımla esen kalın.
Allah ın selam ve rahmeti inananların ve sizinde üzerinize olsun,
Peygamberin vefatından sonra Şam a yerleşti ona verilen Vali Muaviye şam valisi HZ Ebu Zer El Gifari r.a.Mekke yolunda Rebeze ye sürgün edildi.Yanında hanımı ve hizmetçisi vardı..
Iraktan gelen sahabi Abdullah bin mesud ..Onu defn etmiştir..
O Resullah efendimizin sevdikleri ve övdüklerindendi.. Ebuzer Allah ın Kuran I Kerim in Peygamberin izinde gittiği için hak yoldan ayrılmadığı için sürülmüştür.
Sade yaşardı kazancını ihtiyaç sahiplerine harcardı...
Zengin olupta zekatını ödemeyen yoksullara yardım etmeyenlere Allah rızası için infak edin derdi..
Muaviye bin Ebu Süfyan şuanda ki Suriye toprakları ve Muaviye nin soyları devam etmektedir..
Ebu Zer i sürgün eden bu şahıs aynı zaman da Hz Hüseyin r.a ve yakınlarını şehit ettirmiştir...
Şu anda kargaşalar hala hak yolda kilerle sözde hak yolda gibi görünüp işine geldiği gibi Allah a kul değil kula kul olan maddiyat için gevşek çoğu gerçeklerden vazgeçer..Tek istekleri dünyalıktır...
Kuran ı Kerim Ve Habibinin gösterdiği yolda olsaydı şuanda fitneler son bulurdu..
Hak yolunda ışık olan aydınlatanlar asla hak yoldan vaz geçmemişlerdir..
Yer yüzü Ebu Zerden doğru sözlüyü üzerinde barındırmadı..
Takva ehli idi.Ebu Zer züht alanında geliştirmiştir..ALLAH dünyada Hz. Ebuzer el gıffari r.a gibi; güzel, samimi, takvalı, adaletli insanların, müminlerin sayısını arttırsın
Allah ondan ve hak yolunda ışık olan aydınlatan Kuranı Allahın emirlerinden asla vazgeçmeyenlerden Allah razı olsun..
Allah razı olsun güzel bir konuydu yazınızın içeriği..
Sidney den selamlar dua ile..
İBRAHİM YILMAZ
yazı ve yorumlarınızı okuyunca ibadetlerimi yaptıkça ruhumda hissettiğim arınma, huzur gibi duygular sarıyor tüm benliğimi. Allah sizden ve mümin kardeşlerimizden razı olsun.
hızlı yazıyorum. Dilerim bu yorumu kaydedebilirim. Side hata veriyor sık sık.
Öğretmenim, Engin dini bilginiz, örnek ahlakınız yazılarınızla şahikaya ulaşıyor. kutlarım.
Dilerim Allah'ın mahşer gününde Allah'ın karşısında yüzü güzenlerden olursunuz, oluruz.
Soylu gönlünüze, sevdiklerinize ve yaşadığınız topraklara selamlar.
Yeganem
Allah cümlemizden razı olsun..
Allah ibadetlerinizi dualarınızı ibadetlerimizi dualarımız kabul eylesin inşaallah...İyi dilekleriniz için teşekkür ederim..Dualarınız için amin inşaallah diyorum..Allah ın sevdiği sevindirdiği kulum dediği arşı altında gölgelendirdiği kullardan eylesin bizleri..
Kalp ve ruh huzurunuz daim olsun kalpte olan neyse dile yazıya döökülen odur nacizane yazıyorum sağ olasınız..Bende sizlerin yazılarınızı okurken sevinçliyim..Allah mülletimizi vatanımızı tüm din kardeşlerimizi korusun..
Allah a emanet olun selam ve dua ile ..
Tarihten bir sayfaydı efendim.
Habil'e , hayvanların bakımını ve çobanlığı verdi. Çünkü hayvanlar şefkat isterdi. hayvanlara şefkatli, merhametli olanın, insanlara merhametli olur. Dediğiniz gibi, Habil'ler, Ebû Zerler, Hüseyinler, Che ve Gezmiş gibi insanlık önderleri ve örnekleri oldular. Biz insanlar dil, din, renk farkı karıştırmadan yaşamayı öğrendiğimizde huzurla yaşayacağız. Emek verilmiş bir sayfaydı. Kaleminiz hiç bitmesin İbrahim öğretmenimiz...
Saygılarımı bıraktım...
İBRAHİM YILMAZ
güzel insan, ilginize ve yazıya değer katan düzeyli yorumunuza teşekkür ederim. belittiğiniz gibi:
"Biz insanlar dil, din, renk farkı karıştırmadan yaşamayı öğrendiğimizde huzurla yaşayacağız." Dilerim gelecek yıllarda, yıllar geç aylarda, günlerde başta ülkemiz, bölgemizde olmak kaydıyla yer karasında " alantıladığım görüşleriniz ete kemiğe bürünür. savaşlar son bulur, insanlık gerçek barışa kavuşur.
Emeğe ve sanata saygımla esen kalın.