- 367 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BEKLENMEYEN MİSAFİR Bölüm – 3
BEKLENMEYEN MİSAFİR
Bölüm – 3
Sedat Amir, Serra Komiseri yanına çağırarak,
‘’ Serra saat on oldu devriyeye çıkmadılar mı?’’
‘’ Şimdi çıkıyoruz Amirim, devriye minibüsü gecikti.’’
‘’ Büşra Baş komiseri ikaz et, Eda’ya dikkat etsin? Onun saçının teline zarar gelirse onu hayatı boyunca affetmem.’’
Amirim, bahsettiğiniz polis bu birimin gözbebeği. Büşra Baş komiserimden böyle nasıl bahsedersiniz?’’
‘’ Sen evlat acısı nedir bilir misin Serra?’’
Bu cesareti kendimde nasıl buldum ama susamazdım,
‘’ Ben evlat acısı bilmiyorum Amirim ama sizde şunu bilin ki, ben bir kadınım. Vakti geldiğinde anne olacağım, Allah kimseye evlat acısı yaşatmasın.’’
Sedat Amirin bakışları birden yumuşadı. Şimdi konuşması insanı sarıp sarmalıyordu.
‘’ Haklısın kızım, hepinizin acısı ve sevinci benim kalbimde. Yıllar önce bunu bizzat Büşra baş komiserde yaşamadık mı? Aramıza dönsün diye Allah’a az mı yalvardık? Beni daha fazla konuşturma. Git şimdi, ha bu konuşma aramızda sır olarak kalacak. Yoksa?’’
‘’ Biliyorum Amirim, gideceğim yer Şırnak.’’
‘’ Hadi defol odamdan maymun.’’
Arkadaşlarımın arasına döndüğümde, bana hayretle baktıklarını gördüm.
Aynınur,
‘’ Serra o kadar uzun ne konuştunuz öyle?’’
‘’ Sayenizde diz boyu fırça yedim. Herkes işinin başına dönsün.’’
Bu sırada Leyla Komiser yanımıza geldi.
‘’ Heval Baş komiserim bir bakar mısınız? İki şüpheli ölüm vakası. Bonzai diye not düşmüşler.’’
‘’ Olay yerinin adresini ver biz yola çıkıyoruz. Eda, Büşra benimle geliyorsunuz.’’
Yola çıkarken, Leyla hala gerekli bilgileri bize aktarıyordu. Olay yerine vardığımızda, Olay yeri ekibinin çoktan iş başı yaptığını gördük. Olay yeri bandı çekilmiş ve meraklı kalabalık olay yerinden uzaklaştırılmıştı. Hemen Olay yeri ekibinden Kemal’i buldum.
‘’ Ne durumdasınız, ne zaman geldiniz?’’
‘’ Fazla olmadı Baş komiserim. Zaten yapacak pek bir şeyimiz yok Baş komiserim. Cesetleri morga göndereceğiz, cesetlerin üzerinde morgda çalışacaklar.’’
‘’ Bizde görelim şu cesetleri?’’
‘’ Görülecek bir şey yok Baş komiserim. Gencecik taze fidanlar solup gitmiş. Ne güzel bu meretin kökünü kazımıştık yeniden hortladı.’’
Cesetlerden birinin yanına yaklaştım, daha on sekizine bile gelmemiş gencecik delikanlıydı. Kemal’e seslendim,
‘’ Bu tükenmez kalem senden mi düştü Kemal?’’
‘’ Yok, Baş komiserim, arkadaşlar tükenmez kalem kaybeden var mı?’’
Cevap olumsuzdu, cesedin yanına çöktüm. Kolunu vücudunun altından çekerken, Kemal uzaktan seslendi,
‘’ Cesede dokunmayın Baş komiserim.’’
‘’ Sen işine bak bana karışma.’’
Avucunu açmaya çalıştım, zorlukla aralayabildim. Hemen Büşra’ya seslendim,
‘’ Eda, Büşra buraya gelin.
Eda,
‘’ Bir şey mi buldunuz Baş komiserim?’’
‘’ Hemen kağıt kalem bul, maktul ölmeden bir şeyler yazmaya çalışmış avucuna. Şu yerdeki kalemi de kanıt torbasına koyuver.’’
Büşra yanımıza gelerek,
‘’ Bunlar resmen intihar etmişler. Öleli en az yedi, sekiz saat olmuş?’’
‘’ Nereden anladın?’’
‘’ Vücut ısısı hemen, hemen yok gibi, buda ölüm saati hakkında ortalama bir fikir veriyor.’’
‘’ Güzel, nerede kaldın Eda, biraz çabuk ol.’’
‘’ Geldim Baş komiserim.’’
‘’ Eldivenleri arabada unutmuşum, onları da getiriver?’’
Eda, eldivenleri almaya gittiğinde, ben de düşünme fırsatı buldum. Bu delikanlı son nefesini verirken, bizden katillerini bulmamızı istemişti. Avucunu açmak sabırsızlanıyordum. Eda eldivenleri getirdi. Hemen elime geçirdim. Avucunu açmak için zorlamaya başladım. Bu sırada Eda’nın sesiyle irkildim.
‘’ Hiçbir yere dokunmayın Baş komiserim.’’
Eda koşarak bir çift eldiven alıp yanıma geldi ve hemen eline geçirdi.
‘’ Baş komiserim, benim yanıma gelin. Cesedi bulunduğu yerden biraz bu tarafa çekelim.’’
Eda’ya ters, ters baktım.
‘’ Sen benden çok mu biliyorsun bu işi?’’
Büşra,
‘’ Ne oluyor size?’’
Eda,
‘’ Benim bulunduğum yere gelin, cesedi biraz kaydıracağız. Sakın oralarda dolaşmayın, yoksa bir şey elde edemeyiz.’’
Başımı sallayarak dikkatle Eda’nın bulunduğu tarafa geçtim. Cesedi istediği yere çektik. Eda Komiser dikkatle cesedin bulunduğu eski yerine uzandı. Elinde kâğıt kalemle bir şeyler yazmaya başladı. Ben hala ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Uzandığı yerden kalkarak, üzerini silkeledi, cebinden telefonunu çıkartarak, toprağa uzandığı yerin birkaç fotoğrafını çekti. Sonrada bana dikkatli olmam konusunda hayatımın dersini verdi.
‘’ Baş komiserim, bana boşuna kızdınız. Az daha önemli bir kanıtı yok ediyordunuz?’’
‘’ Nasıl?’’
‘’ Maktul, sizin aradığınız kanıtı avucunun içine yazmamıştı?’’
‘’ Nereden anladın, yere mi yazdı?’’
‘’ Cesedin duruş şeklinden avucuna yazacak kadar zamanı olmadığını anladım. Ve elinin bulunduğu yere baktım sizde dikkatli bakarsanız göreceksiniz. Buyurun Toprağa yazdığı adres.’’
‘’ Bir dakika, makulün eli vücuduna açık bir şekilde değildi? Onu nasıl izah edeceksin?’’
‘’ Bir kramp kasılma istemsiz hareketle elini karnına götürdü. İkna oldunuz mu?’’
Öylece bakakaldım. Sedat Amirin kızı olduğunu çok fena kanıtladı. Kız tahminimden çok daha zeki çıkmıştı.
Asayişe döner dönmez, Sedat Amirin yanına gittim. Her zaman yaptığım gibi Amirim konuşmaya başlamadan ben konuşmaya başladım,
‘’ Amirim, gözünüz aydın. ‘’
‘’ Yine ne oldu Heval?’’
‘’ Valla olan bir şey yok, kızın bize öyle bir ders verdi ki, aylarca aklımızdan çıkmaz.’’
‘’ Yine ters bir şey yaptıysa, gönder benim yanıma ben gerekeni yaparım.’’
‘’ Yok, Amirim, Eda’nın sayesinde kuvvetli bir kanıta ulaştık. Yarın sabah harekete geçeceğiz.’’
‘’ Ee ne de olsa benim kızım. Bana çekmiş ama fazla yüz vermeyin şımarmasın.’’
Akşam paydostan sonra eve dönerken Fındıkzade’de,
Eda,
‘’ Heval Baş komiserim sizden birkaç saat izin isteyeceğim.’’
‘’ Bak Eda, dün bir bugün iki ben aldığım sorumluğu suiistimal etmek istemem.’’
‘’ Abla benim için çok önemli sadece iki saat. Dönüşümde sana her şeyi anlatacağım. Sadece iki saat izin ver.’’
‘’ Peki, izin veriyorum iki saati bir dakika geçmeyecek.
Devamı var
YORUMLAR
kutlarım efendim bir solukta bitti öykü akıcı ve sürükleyici.devamını geciktirmeyin lütfen....gül diyarından selamlar