Bilgisayarlarım
Eğer bir bilgisayar olsaydım, eski bilgisayarım olurdum. Üniversitedeyken eski ev arkadaşıma sattığım siyah kasalı, uzun çalışırsa bağıran, zamanı için çok iyi fakat bugünü kurtarmayan ama yine de günlük işlerinin üstesinden gelebilen bir bilgisayar... eski bilgisayarım.
Beşinci kattaki evimizin mutfak camından eski bir pazaryeri olan geniş alana; yemeği bırakıp mutfağa birkaç saat önce götürdüğüm kara şimşek çekirdekleri çitleyerek bakakaldım. Kendimi bu kadar iyi tanıyıp ne istediğini bu denli bilmemek felan derken birden aklıma gelen o eski bilgisayara ne kadar benziyor muşum. Asla şimdi kullandığım bilgisayarlar gibi değilim. Hızlı, güçlü az sorunlu... Hayır, ben o eski bilgisayar gibi bir süre sonra bağırmaya başlıyordum. Şimdi o yok ve güçlü bir bilgisayarım var. Enteresan bir şekilde onu da birkaç aydır satmaya çalışıyorum. "Bana fazla bu" diye düşünüyorum. Nasıl bir fazlalığı olabilir ki? Bu kadar hızlısına ihtiyacım yok, tamam. Yarın bir gün topluma göre gerçekten bir "adam" olduğumda -ki bunun için fazlası ile geç kalmış bir bir bedende yaşıyorum- güzel spor bir BMW alıp "Yav bu bana çok fazla, bu fazla hızlı ben bunu satıp kötüsüne mi bineyim?" diyeceğim.
İşte bu cümlelerin yazılışını planlıyordum mutfağın camından akşamın oluşunun hemen öncesi. Gün bitiyordu. Sorunlarımı çözemiyorsam en azından yazmalıyım. Yazarken çok şey düşündüğümü fark ettim. Okurken de. Öyle ki özellikle okurken geliyordu bu yazma hissi. Çünkü okumak bana düşünmediğim şeyleri düşündürüyor, yeni fikirleri doğuruyordu. Bakmayın -di’li geçmiş zaman ekine siz. Bu henüz daha bugün olDU.
Yazmalıyım. Yeni düşüncelere dalmak için. Eskileri unutmak için sanırım biraz engebeli; yine de en doğru yol buydu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.