- 465 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GÖBEKLİ TEPE
Göbekli Tepe ile ilgili bir şeylerin yazılması gerektiği fikrinden yola çıkarak uzun soluklu bir yazı için kolları sıvadım. Yazım her ne kadar uzun olsa da okuyan için katkı sağlayacağını düşünmem beni Göbekli Tepe hakkında yazmaya iten unsurların en önemlisiydi. Bu tarihi yer ile ilgili oldukça çok detay vardı, bu yüzden özet geçmeye çalıştığım yazımda bile ayrıntı söz konusuydu. Belki de çoğumuz yazıyı şöyle göz gezdirip okumadan atlayabilir, belki de tarihi bilgi içerikli yazılar bazılarının hoşuna gitmeye bilirdi. Buna rağmen bir emek vererek yazımı oluşturmaya gayret ettim... Bu yüzden, bir kişi bile okusa, katkı katkıdır diyerek detaylarda fazla boğmadan mümkün olduğunca kısa yoldan anlatmaya çalıştığım yazımı sabırla okumanız umuduyla yola revan olmam gerekiyordu. Ezber bozan bu tarihi yapının Anadolu ile Dünya tarihinde çok önemli olduğu bilinciyle ve insanların ilk etkileşimlerinin Anadolu’ nun verimli topraklarından, özellikle Göbekli Tepe’ den çıkması, burayı daha da etkin kılıyordu. Sizleri sıkmayacağını umarak araştırma yazıma başlıyor, keyifli okumalar dileyerek sizi Göbekli Tepe ile baş başa bırakıyorum.
Göbekli Tepe ilk olarak 1963 yılında Şanlıurfa’ nın 22 km Kuzeydoğusunda Chicago Üniversitesi araştırmacılarınca keşfedildi. Sonrasında 1995 yılında Alman Profesör Klaus Schmidt tarafından incelendi. Taş Devri insanlarınca ham madde olarak çakmak taşının çıkarıldığı, bu madde ile ok uçları, keski, balta ve mızrak imalatı ile, ilk endüstriyel merkez ve şehirlerden önce inşaa edilen bu yapıda Mö. 12000 ile 9000 tarihleri arasında insanların astroloji ile de ilgilendiğini söyleyebiliriz. Burada, yapılan kazıların sonucunda tapınağın bölümlere ayrıldığı, dairesel biçimde A B C ve D olarak kısım kısım her biri 10 ile 30 metre çapında farklı yıllarda ve av malzemelerinin yanında kireçtaşı oymacılığı ile ortaya çıkan hayvan resmi figürlü dikilitaş tapınak odalarının eklenerek devam ettiği görülür. Dikili taşların kendi bölümlerinde de dairesel düzlemde ve saat yönünde yapılması matematiksel olarak da ilginçtir. O dönem Taş Devri insanlarının bilhassa D yapısındaki ikiz T şeklindeki dikili taşlardan ufuk çizgisine bakarak Samanyolu Yarığı’nı ve Deneb Kuğu Yıldızı’nı ve diğer yıldızları incelediklerini, hatta Sirius Yıldızı’ na taptıklarını, ayrıca D yapsındaki 12 sütunun yılın oniki ayını temsil ettiğini anlıyoruz. D yapısındaki iki büyük dikili taşların arkasındaki taşta bulunan etrafındaki oturan insan şekilli delik ile de, Taş Devri insanlarının Samanyolu Yarığı’nı bağdaştırarak doğum ve ölümü simgeledikleri anlaşılır. Bu bağlamda, yaşamla ölümün iki ana unsur olarak ele alınması ve aynı zamanda Samanyolu Yarığı ile doğum ve ölümün gerçekleştirildiği inancı adeta buradaki yapının toprak ana karakterini ortaya çıkarırken, isminin de Göbekli Tepe olması kanıyı daha da kuvvetlendiriyor, çünkü insanın aklında buradaki simgelerden gebelikle ilgili çağrışımlar beliriyor. Taş Devri insanlarına göre, canlıların dünyaya gelmesi, öbür alemin Gök Kapısı olan Samanyolu Yarığı ile geçiş yaparak gökten yere inip toprak anayla devam ederek ana karnında şekillenmesini izleyen bir süreçti diyebiliriz. Bunun tam tersi olan ölüm de, yine canlının öldükten sonra Samanyolu Yarığı vasıtasıyla öbür aleme geçiş kapısıydı. Eski Türk deyişlerinde de Samanyolu Yarığı; Gök Kapısı, Gök Yolu, Kuş Yolu,Gök Dere, Ordu Yolu gibi isimlerle de bilinirdi...
Yine devamla, D yapısındaki 33 numaralı güney duvarındaki dikili taşta tilki ve turna figürü doğumla ilgili fikirler verir, aynı taşta ki yılan figürlerinin de hayatın başlangıcını temsil etmesinin yanı sıra, diğer taşlardaki yılan figürleri de kötü güçleri kovmak için tasvir edilmiştir. 31 numaralı dikili taşın altındaki zeminde resmedilen 6 adet turna yavrusu da doğum olgusu açısından ilginçtir. Yılan ve tilki figürleri başka dikili taşlarda da diğer hayvan figürleriyle beraber resmedilmiştir.
MÖ 12000 ve 9000 yıllarına kadar ilk insanların D dikili taşından ayrı buradaki A B ve C yapısındaki dikili taşlara ve diğer kireçli taşlara Tilki figürü işleyerek Tilki Takımyıldızı’nı, Aslan figürü ile Aslan Takımyıldızı’nı, Yılan figürü ile Kuyruklu Yıldızı, Akbaba figürü ve Akbabanın kanadındaki insan kafası tasviriyle yaşamın ölüm formuna geçişini tasvir edip aynı zamanda bu hayvanları göklerle bağdaştırarak dikili taşlara anlam yüklediklerini görebiliyoruz. Göbekli Tepe bölgesindeki Taş Devri insanlarının avcı toplayıcılıktan direk tapınak inşaa ederek inanç sistemine geçip, yerleşik hayat kurdukları, bu bölgede sanayileşmenin ilk izlerini uyguladıklarını, hayvanları evcilleştirdikleri ve son olarak tarıma geçtiklerini anlıyor ve onların bir şeylerden etkilendiklerini seziyoruz. Bu insanların en bariz etkilendikleri şeylerden biri şüphesiz geçmişlerinde yaşanan Mö12950 yılında kuyruklu Yıldızın Dünyamıza çarpması ve yeryüzünün bu çarpmanın etkisiyle son buzul çağına girmesiydi. Buzul çağının ardından yaşam belirtilerinin görülmeye başladığı Neolitik Kültür Dönemi’ yle yeryüzünde, bilhassa Anadolu’ da iklim bölgeye canlılık getirdi. Buradan yola çıkarak, aradan geçen binlerce yıldan sonra tapınak olarak inşaa edilen ilk yapı olma özelliğiyle Göbekli Tepe adeta, o dönemin Mekke’ deki Kabe’ si ile Kudüs’ deki Mescidi Aksa’ sı idi diyebiliriz. Çünkü burası bir yaşam alanı değil, yaşam, doğum ve ölümün sorgulandığı T şeklindeki dikili taşlara anlam yüklendiği bir mabetti. İlk başlarda dikili taşların her odacıkta 14-15 adet ve devasa yapıda olması, ardından 1000 yıl gibi bir süre geçtikten sonra diğer yeni yapılmış odacıklarda boyunun 1-2 metreye inmesi ve dikili taş sayısının azalması, sanki geleneğin devamının biraz değişerek sürdüğünü gösteriyor. Şüphesiz bir anlamda bu Taş Devri insanlarını ürküten, tekrar o kaosu yaşama korkusuydu ve doğanın çetin, acımasız oluşu bu mabetin yapılmasının devamlılığını mümkün kılmıştı.
Toparlarsak, son buzul çağını yaşatan Mö 12000 yılından 950 yıl önce yani Mö.12950 yılında kuyruklu yıldızın çarpması ve dolayısıyla canlıların yaşamdan kopması, Buzul Çağı’ nın sonunun ardından ise Neolitik Dönem’in de iklimi elverişli kılması, Göbekli Tepe gibi kutsal alanın inşasında öncü faktör olan insanların göklere yönelmesine sebep olduğunu anlıyoruz. Mö 12000 yıllarında yapılmaya başlanan Göbekli Tepe gibi bir yapının 1963’ te bulunup 1995’ te tekrar incelenip kazılara başlanması insanlık tarihinde çığır açmış ve daha önceki Taş Devri insanlarının yaşamı hakkında bilgilerimizin tekrar gözden geçirilip güncellenmesi gerektiği fikrini ortaya atmıştır. Çünkü araştırmacılar avcı toplayıcı Taş Devri insanlarının ilkel, hiçbir şey bilmeyen sadece av peşinde koşan insanlar olduğunu sanıyorlardı. Oysa Taş Devri insanlarının Mö 12000 yıllarında bu bölgede, ilk önce inanç sistemleri şekillenmiş , silah üretimiyle, aradan 1000 yıl geçtikten sonra hayvanları evcilleştirme ve en son tarıma geçişle birlikte yerleşik hayatları oluşmuştu.Halbuki daha önce Taş Devri insanlarının avcı toplayıcılıktan sonra ilk önce yerleşik hayata geçtikleri, tarım ve sanayinin ardından binlerce yıl sonra insanların inançlarını şekillendirdiklerini sanıyorduk.
Göbekli Tepe’ yi önemli kılan diğer unsurlar da, örneğin Malta’ daki Ggantija Tapınağı’ ndan 5000 yıl, Birleşik Krallıktaki Stohenge’ den 7000 yıl, Mısır’ daki piramitlerden 7500 yıl daha eski olmasıdır. UNESCO önemli bir adım atarak, Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi’ nde olan Göbekli Tepe’ yi 2018 yılında Dünya Mirası Kalıcı Listesi’ ne aldı.
Son olarak, böylece Tanrısal bir güç olarak görülen doğa olayları, yıldızlar, yaşam ve ölüm Mö 12000 yıllarında Göbekli Tepe gibi yapının meydana gelmesini sağladı.
İrfan Yıldırım Çevik
YORUMLAR
Güzel bir bilgilendirme de gidip görmek en güzeli aslında... Daha neler var neler güzel yurdum Anadolu'da...