- 341 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
NECATİ ÇELİK
NECATİ ÇELİK
İzmit İmam Hatip Okulu’nun ilk öğrencilerinden. İleriki yıllarda aynı sınıfta beraber olacağız. Pek çalışkan bir öğrenci değildi. Kilolu olduğundan dolayı boğazının altında sarkan bıngıldaklarından dolayı kendisine mebus derdik. Hakkı var ağırlıklı bir adamdı. Yürüyüşünde, tavırlarında bir saygınlık vardı. Sanki ta o günlerde bakan olacağını biliyordu.
Liseyi onunla okuduk. Fazla bir yakınlığımız olmadı. Benden bir iki yaş büyüktü galiba. Sınıfın yaşlılarıyla gençleri arasında bir mesafe vardı. Biz de bu yüzden çalışkanlığımızla ön plana çıkmaya çalışıyorduk. Onlar yaşlarının olgunluğunu ortaya sürüyorlardı. Okulumuzun ilk öğrencilerinden oluşan bir sınıftaydık. Çoğu Kur’an-ı Kerim kursundan gelmeydi. İçlerinde hafızlar vardı. O hafızlık yapmamıştı sanırım.
Liseyi bitirdik. Bir sınav sonuçlarıyla üniversiteye kaydolmaya hak ettik. O istediği bölüme girememişti. Kuran kursu öğretmeni oldu kendi köyünde. Şimdi Gölcük ilçesinin bir mahallesi olan İhsaniye idi onun köyü. Yılsonu hatim merasimine o dönemin Çalışma bakanı Şevket Kazan’ı davet etti. Törende bakanı iyi ağırladı. Çok geçmeden Bakan onu Ankara’ya aldırdı. Özel kalem müdürü olmuştu. Koltuğu dolduruyordu.
Almanya’ya dini görevle giderken ona misafir olmuştum. Bir üniversite öğrenci yurdunda kalıyordu. Her gün tıraş oluyordu. O ünlü vecizeyi ondan dinledim. Bürokrasi de en önemli iş her gün sinekkaydı tıraş olmaktır. Tam böyle miydi şimdi hatırlayamıyorum. Onu Ankara bürokrasisi daha iyi bilir.
Bizi Ankara’ya uğurladı. O sıralar ODTÜ’de ön lisans okuyordu. Kısa bir zaman sonra Hak İş Konfederasyonuna genel sekreter oldu. Genel başkan da Şevket Kazan’ın memleketinden bizim de hemşerimiz, aynı zamanda Şevki Yılmaz’ın Abisi Azizi Yılmaz’dı. 12 Eylül ihtilali oldu. Azizi Yılmaz bazı nedenlerle başkanlığı bıraktı. O genel başkan oldu. Uzun yıllar sürdürdü bu görevi. Ben de yıllar ikinci üniversiteyi bitirmiş öğretmen olarak Ankara Elmadağ ilçesinde bir ilköğretim okuluna atanmıştım. Kendisini okula kitap bağışı almak için ziyaret ettik bir arkadaşla. Bizi iyi karşıladı. Pek bir şey alamadık ama ilgisinden memnun olduk.
Bir seçimde kendi ilinden belediye başkanı olması için teklif aldı ama kabul etmedi. Konfederasyon başkanlığını bırakmak istemedi. Daha sonraki seçimde İzmit büyükşehir oldu. Büyük şehir belediye başkanı adayı oldu. Kazanamadı. Sonra milletvekili oldu, şimdi hangi ilden olduğunu hatırlayamıyorum. Bir de baktık ki bakan oldu. Özel kalem müdürlüğünü yaptığı Çalışma bakanlığının başına geçti. En yakın arkadaşı bizim de aynı sınıftan arkadaş olduğumuz İlyas Uzuner’i –şimdi o da rahmetli, bir kazaya kurban gitmişti- genel müdür yaptı. Rivayet edilir ki bir seçim konuşmasında kendisine inşallah seçimi kazanır bakan olursunuz diyen bir tanıdığına ben bakan olursam seni de genel müdür yaparım dediği ve sözünde durduğu meşhurdur.
Sözü özü bir adamdı. Döneminde kendi gönüldaşlarına pozitif ayrımcılık yaptığı, bakanlığında eleman olarak bir çoğuna görev verdiği bilinir ve bu yüzden hala hayırla yad edilir. Onun döneminde görev alanlar daha sonra işten atıldılarsa bile mahkeme kararıyla geri dönmüşlerdir. Bakanlıklarda ateist azınlığın yuvalandığı, bakanlıkları fiili olarak ele geçirdiğini sık sık söyler olmuştu. Bu konuyu dile getirir, gelecekte Irak ve Suriye’deki gibi Baasçı bir yapılanmanın bakanlıkları teslim alma tehlikesini işaret etmiştir.
Ömrünün sonlarında zayıflama tutkusuna kapılmıştı. Çok hızlı zayıflıyordu. Yüzüyordu, spor yapıyordu, yemeğini azaltmıştı. En onun hızlı ve aşırı zayıflamasına şaşırmış, aynı zamanda bundan korkmuştum. Bir yıl önce amcasının oğlunun cenazesinde buluşmuştuk. Nereden bilecekti ki bir yıl sonra kendisi de bu mezarlığa gelecekti.
Son zamanlarda çok buluşuyorduk. İlk mezunlar olarak sohbet ediyorduk. Efendiydi. Kimseyi kırmazdı. Hoşsohbetti. Vefalıydı. Ekabir görünüşünün altında alçak gönüllü bir hali vardı. Allah rahmet eylesin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.