- 607 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İki Güvercin
Az sonra ilk kez okuyacağınız anı öyküsü gerçek yaşamdan alınmıştır. Öyküde adı geçen kişiler gerçektir.
Günün anlamına yakışan bu öykümü, Kültür Bakanlığı Resimli Çocuk kitapları serisinden esinlenerek yazdım.
Atamızın gözlerini ebedi kapattığı şu dakikalarda paylaşmak istedim.
Okumanız dileği ile...
...
Henüz 9 yaşında bir çocuktu. Annesinin elini sıkı sıkıya tutmuştu.
Semt pazarındaydılar. Bir ara annesinin elini bırakıp kalabalığın içinde kaybolmuştu.
Anne oğlunu kaybettiğinin farkında bile değildi. Tüm dikkati pazar tezgahlarındaydı. Kısıtlı olan bütçesiyle eve hangi sebzeyi, kaç kg.meyveyi alacağının hesabıyla meşguldü.
Oğlunun yanında olmadığını bir süre sonra farkeder etmez, paniklemişti!
"Aman Allah’ım!"
Sözcükleri dudaklarından çıkmıştı. Pazarın kalabalığında oğlunu panik içinde aradı.
Nereye baksa, hangi oyuncak tezgahına değse gözleri, yoktu yoktu işte...
Genç kadın ağlamaya başladı. Çaresizlik içindeydi.Gözden kaybettiği oğlunu hiçbir yerde göremiyordu. Sanki yer yarılıp içine girmişti!
Gözyaşlarıyla semt pazarının çıkışına gelmişti ki, yavrusunu görmüştü!
Oğlu yaşlı bir kuş satıcısıyla konuşmaktaydı.
Koşar adımlarla onların yanına ulaştı. Tam oğluna kızıp bağıracaktı ki, güvercin satıcısıyla aralarında geçen diyalog ona engel olmuştu. Ne konuştuklarına dikkat kesildi.
Oğlu yaşlı güvercin satıcısıyla pazarlık yapmaktaydı.
Genç kadının öfkesi, bu kez de anlam veremediği şaşkınlıkla yer değiştirmişti.
Oğlu satıcının elindeki son iki güvercini satın_almak için ısrar ediyordu.
" Ne olur amca sen bana ikisini de bu fiyata ver, yem istemiyorum!"
Satıcı:
" Ama oğlum teklif ettiğin 6 mecidiye ancak bir güvercin parası eder. Sen ikisini de almak istiyorsun. Sana ancak hediye olarak biraz daha yem verebilirim.!."
Yaşlı satıcı, ikinci güvercini vermek istemiyor, ama çocuk ısrarla diperini de almak için yalvarıyordu.
Sonunda satıcı mavi gözlerdeki yaşlara dayanamamıştı. Çocuğun ısrarlarına teslim olmuştu. İki güvercini tek kafese koyup çocuğa uzatırken, annesi araya girdi:
" Mustafa oğlum, biz zaten karnımızı zor doyuyoruz. Bütün bir hafta biriktirmiş olduğun harçlığını, neden şu güvercinlere harcadın?"
Küçük çocuk sadece mavi gözleriyle annesine bir gülüş uzatmıştı. Bir elinde güvercin kafesi tutarken diğer eliyle annesinin elini tuttu.
Sustu.
Çünkü istediğine kavuşmuştu.
Pazardan epey uzaklaşmışlardı ki, çocuk annesinin elini bırakıp hızla koşturdu.
Genç kadın, oğlunun davranışlarına anlam verememişti. Tekrar kaybetmek istemedi. Oğlunun peşinden koşturdu.
Ona yaklaştığında duraksamıştı. Çocuk neredeyse yarı beline gelen bir kayaya çıkmaya çalışıyordu.
Kayanın üzerine çıkar çıkmaz, annesini bir kez daha şaşırtmıştı.
Çünkü çocuk kafesi açmıştı.
İki güvercini minik avuçlarının arasına sıkıştırmış, öylece kayanın üzerinde durmaktaydı.
Annesi yüksek sesle konuştu:
" Oğlum ne yapmaya çalışıyorsun sen? Çabuk in o kayadan aşağı. Düşeceksin!"
Çocuk annesini duymamış gibiydi...
Kısa bir süre, ışıl ışıl yanmakta olan mavi gözleri, aynı renkteki gökyüzüyle buluşmuştu.
Beklenilmedik bir hamle yaptı.
Sıkı sıkıya avuçlamış olduğu güvercinleri hızla gökyüzüne doğru salladı.
İki güvercinin kanat sesleri kesilene kadar arkalarından sevinçli tatlı telâşlarla bakmıştı.
Annesi bu yeni duruma, anlam yükleyemedi. Şaşkınlıkla konuştu:
" Sen ne yaptığını biliyor musun yavrum?"
Çocuk:
" Evet anneciğim."
Anne:
"Sırf onları uçurmak için mi harçlığını feda ettin? "
"Bütün bir hafta harçlıksız kalacaksın, ama."
Çocuk:
"Kalayım, onlar artık evlerine gitti anne!"
Anne:
" Sen bütün harçlığını o güvercinleri uçurmak için harcadın... Neden oğlum, neden?"
Çocuk:
" Ben aç kalmaya razıyım anneciğim. Onların evi kafesler değil ki. Göklerdir. Bende ait oldukları yere gönderdim."
Annesinin öfkeli bakışları, bu kez yumuşamıştı. Şefkatin tüm renkleriyle yavrusuna baktı. Sonra da çocuğunu kucaklayıp kayadan indirdi. Sarı küçük başını okşadı.
" Ah benim merhametli, hassas yavrum Ah!"
İşte o çocuğun adı Mustafa, annesinin adı Zübeyde idi.
Henüz 9 yaşındayken yaşadığı bu anısı,
1919 senesinde vatanımızı kurtarmak için
"İstikbal göklerdedir!" Diye Samsun’a çıkartacaktı.
Türk Ulusunu tam bağımsızlığı için savaşacak, ulu önderimiz Atatürk idi.
Ve küçük Mustafa’nın özgürlük mesajını ilk kez annesi tanık olmuştu!
Zübeyde Annemizin ve atamızın aziz ruhunun önünde teşekkürle, minnetle ve saygıyla eğiliyorum.
Işık içinde uyusunlar.
Emine Pişiren/ Kocaeli
Kaynak: Kültür Bakanlığı Resimli Çocuk Kitapları Serisi