- 354 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
DÜNYA VE MÜSLÜMANLAR
Adalet yerine zulüm tohumları saçılıyordu dünyanın en verimli topraklarına. Olaylar devam ediyor, tarih yaşanıyordu barut ve kan kokan dünyada. Ağlamak istiyoruz, ağlayamıyoruz. Şu sürgün filmindeki çocuğun kayalıklardan düşerek feci bir şekilde ölmesi, gözümüzden sadece bir damla yaş akıtabildi. Bu, bizi insanlığımızdan utandırdı.
Bu gün, Bosna Hersek alev alev yanıyor. Orada, binlerce kadın, çocuk ve yaşlı insanlar en acımasız bir şekilde katlediliyor hem de eşit olmayan savaş şartlarında. Bir tarafta Avrupa’nın dördüncü silahına sahip Sırplar, diğer tarafta karnını açlıktan dizlerine dayamış masum Müslümanlar. Allah’tan başka yardımcıları olmayan Müslümanlar. Bunların tek suçları; Müslüman doğmak, Müslüman olmak ve Müslümanca yaşamaktır. Ayrıca yapılan zulüm ve haksızlığa rıza göstermemeleridir.
Bu gün dünyanın ve medeni Avrupa’nın gözleri önünde, Bosna Hersek’teki bu vahşete Avrupa sadece ve sadece seyirci kalmaktadır. Bu zulüm ve işkenceye sessiz kalan Batılılar, Sırplara yardım etmiş oluyorlar. Birleşmiş Milletleri askerlerinin gözleri önünde Bosna Hersek başbakan yardımcısı Hakkı Turayliç kurşunlanıyor, bu duruma Birleşmiş Milletler seyirci kalarak, olayı görmemezlikten geliyordu.
Dünyada vahşet ve zulüm oluyor. Uyanın Müslümanlar uyanın! Birleşmiş Milletlerin kuyruğuna takılıp da zulme daha ne kadar lokomotif olacaksınız? Birleşmiş Milletleri; Amerika, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya’dan oluşan bu beş daimi ülkenin hakkını gözetmektedir. Veto etme hakkı bu devletlerin elindedir. Olumlu ya da olumsuz karar alınırken bu beş devletten biri itiraz etti mi o karar kabul edilmemektedir. Dünyadaki mevcut olan İslam ülkelerinden her biri bu beş devletten birinin kuyruğuna takılmıştır. Bu beş daimi ülke, ne derse İslam ülkeleri de çıkan bu karara evet diyorlar. Müslüman halkını hiç düşünmeden evet diyorlar. Sizin anlayacağınız bu beş devletin menfaati dünyada neyi gerektiriyorsa, Birleşmiş Milletlerin kararı da o yönde çıkmaktadır. İslam ülkeleri de bu beş devletin dediğinden dışarı çıkmamaktadırlar.
Bunlar demokrasi barbarlığı adı altında müşterilerini bıçaklayan eli kanlı katillerdir. Müslümanlar, bunların beyaz önlüğüne aldanarak onun altında parlayan bıçağı nasıl görmezler? Yoksa şu ayeti kerimenin muhatabı durumuna mı geldi Müslümanım diyenler? “Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler.” (A’râf, 179.)
Bu ithamlar, güneş ışığının geldiği gibi uyuyan Müslümanlara hitap etmektedir günümüzde. İslam ülkeleri; hâlâ batı, hâlâ demokrasi, hâlâ insan hakları, hâlâ AGİK, hâlâ Helsinki Senedi gibi batılıların sihirli sözlerine kanmaktadırlar. Şu ayeti kerimeyi hâlâ anlamış değiller: “Sen onların dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hristiyanlar da senden asla memnun kalmayacaklardır. De ki: “Asıl doğru yol ancak Allah’ın yoludur.” Eğer sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyarsan, bilesin ki artık Allah sana ne dost ne de yardımcı olacaktır.” (Bakara, 120.)
İslam ülkelerinin bir kaçı hariç değerlerinde kukla yöneticiler mevcuttur. Bu ülkelerin kimileri talimatla, kimileri telefonla yönetilirken kimileri de telefonsuz yönetiliyordu. İslam ülkelerinin çoğunda krallık ve diktatörlük yönetimi hâlâ devam etmektedir. Bu ülkelerin yöneticileri, kendi topraklarının insanlarını efendilerinin çıkarları uğruna göz kırpmadan öldürürler. İsterlerse her yerde her zaman toptan imha bile ederler. Bu duruma medeniyet maskesi takmış batılılar seyirci kalırlar, ayrıca içten içe de buna sevinirler. Ne de olsa akıtılan Müslüman kanıdır…
Amerika İngiltere ve Fransa, sanki ikinci dünya harbinin kalıntılarını temizlemeye çalışıyorlar. Çöl Fırtınası ve Umut Operasyon adı altında İslam ülkelerine savaş başlattılar. Irak’a nükleer enerji var ve bunu kullanacaklar diye savaş açtılar. Ancak şunu hiç sormazlar kendilerine. Nükleer santral ve enerji kendilerinde neden mevcuttur? Başkalarına yasak olan kendilerine neden yasak değildir? Biz bu oyunu defalarca izledik. Oyuncular aynı, sahne aynı fakat mekânlar değişik. Müslümanlar ise bölük pörçük olmuşlar ve müttefik güçlere esir durumdalar. Bu gün Irak’a Birleşmiş Milletlerinin ani bir kararıyla saldırıyorlar. Amaç ne nükleer santral ne insan hakları ne de demokrasidir. Amaç, orada mevcut olan enerji kaynaklarıdır. Bu enerji kaynaklarının başında da petrol gelmektedir. Peki, bir senedir süren Bosna katliamına Amerika ve Avrupa’nın neden sesi çıkmıyor? Bu ne acı bir durumdur.
Maalesef İslam ülkeleri dağınıklığın verdiği çaresizlikle yine perişan yine dağınıktır. İslam ülkeleri, hiçbir karar alamayan aciz bir çocuk durumundadır. Benim ülkem ise bambaşkadır. Amerika melanetleri ülkemin üzerinde bir kâbus gibi dolaşıp durmaktadır. Çekiç güç Türkiye’nin bir yüz karasıdır. Milli bütünlüğümüzü zedeleyen kara bir lekedir. Ülkemize bir hakarettir aslında. Çünkü bu ülkeyi, bu ülkenin halkı ve güvenlik güçleri korur ve kollar düşmana karşı. Biz buna inanıyoruz. Silkinip uykumuzdan uyanarak kalkmalıyız. Başka da yolumuz yoktur…
13.01.1993
Konya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.