Canım Ülkem
Hangi konuyu ele alırsak alalım, iç-dış mesele, ekonomi, din, siyaset, yargı, güvenlik, sağlık, eğitim, basın yayın, iş hayatı... Bana biri çıksın desin ki bazı konularda olumlu gelişmeler var.. Hiç olmazsa şahsen ensemiz kararmasın, umudun uçundan da olsa tutabilelim..
Çobanlık, çağ literatüründe sürü yönetiminde bile açığımız var, Afganistan’dan ithal edilecek ihtimal.. Çünkü, dağa gitse hangi odunun yanıp yanmayacağını, hangi mantarın zehirli, hangisinin zehirsiz olduğu bilemeyen, inek sağamayan, keçi güdemeyen, kasaplık becereleri olmayan bir nesildir Y ve Z kuşakları...Traktör işleri, tarla, güz, meyve ve sebzecilik bilemeyen mevsimlerin soğuğunda ve sıcağında çalışamayacak veya çalışmak istemeyen bir nesildir teknoloji ve refah nesli..Bu nesli ha deyince kimse değiştiremez.. X kuşakları şehirden bunalsa da tersine göç fikrine sadece tatiller için uygulayan bir kuşak..Y ve Z kuşakları çoğunluk itibariyle sudan çıkmış balık..
Çünkü, kırdan şehre göçün yansımalarında refah, doğalgaz, tuşlu-düğmeli yaşam, en az beden gücüyle çok iş yapma kabiliyeti makineler, bilgisayarlar vb şehirden kırsala yani tersine göcün önünde en büyük engel..Böyle giderse şehirlerimiz tıklım tıklım gürültülü bir kabus gibi üzerimize çökecek..
İstanbul Fatih’te meydana gelen 4 kişilik kardeşlerin Toplu intiharı olarak gündeme gelen olayların umarım daha fazla duymayız. Çok üzücü bir hadise, hangi felsefe veya düşünceyle olaya, konuya yaklaşırsan yaklaş put gibi sessizliğe gömülüyor insan..
Artık insanın insana güveninin dump yaptığı, birbirini tanımayan apartman daireleri, farklı milletlerden göç ve mülteci sorunumuz da çabası..
Bugün de aldatılmadık, dolandırılmadık, gaspedilmedik, trafik teröristleri çullanmadı üstümüze Şükür! Yarına kim kerim??
Eskiden derler di; sözü senettir. Kaç kişi var böyle çevrenizde?
Sözü senet olan dostlarınızın ve çevrenizin çoğalması dileğimle..
Çözüm Mecliste, lakin Meclis suçluyu korumaya alırsa o da mümkün değil..
Bir de Taşımalı eğitim mahvetti kır hayatını, kökler kurumaya başladı..
Sonumuz hayrolsun..Hayır yerine gelebilecek bir kelime var mı çağdaş bir kelime?..
Sonumuz içten bir tebessüm olsun diyelim..
Saygılarımla, Esen kalın..
YORUMLAR
Kardeşim yine derin sularda yüzmüş. Yine taşı gediğine koymuş.
Nereden başlayayım?
Herşey Menderes yönetiminin devamı diyeyim özetle... Menderes ile temeli atılan (gerçi İsmet İnönü'nün son zamanlardaki pasif siyaseti ve giderek Amerika ile yakınlaşması da var), Özal ile kara binası çıkılan şimdiki hükümet ile dış cephesi tamamlanmış ve keyiflerine göre iç dekorasyonu devam eden bir bina gibi memleket... Belki de her yerin inşaat şantiyesi olması da bundandır...
Ya da başka bir örnek vereyim; hani bol yıldızlı restoranlar vardır ya. Böyle önünden geçerken harika kokular yayan, insanın ağzının suyunu akitan... İç dekorasyonu (yollar köprüler, devasa hastaneler, yapılar...) harika bir mekan hayal et... Öyleyiz işte... Dışarıdan bakınca afili görünen... Bir de mutfağına girsen. Arka kapısından leş kokuları gelen. Pislik içinde...
Öyleyiz işte... Leş gibi... Hepimiz...
Gelelim güncel kuşaklara. Adındaki adaleti ve kalkınmayı kendi lehine işleten hükümet geldiği on yedi senesini dolduruyor. Onlar geldiğinde altı yaşındaki çocuk şimdi yirmi üç yaşında. 7-8-9.... Düşün artık. Hep bunların düzensizleştirdiği eğitimi aldılar... Ki zamanında bunların bir bakanı televizyonda milletin yüzüne baka baka "eğitim seviyesi yükseldikçe bizim oy oranımız düşüyor" dedi. Bir gece TV de Recep Tayyip Erdoğan bu sınav sistemini doğru bulmuyorum dedi ve sabahında sınava bir iki ay kala sınav kalktı...
Yani bunların yetiştirdiği kuşaktan ne beklenir sen hesapla...
Ki yeni kuşağı geçtim. Ülkenin yetiştirdiği profesörlerin bel altı beyanatlarının vehametini görünce, bizim gibi insanların bu halde olması pek şaşırtıcı gelmiyor bana...
Yaratılan rant kapıları, yandaşlık ve havuz düzeni, inşaat ve sağlık üzerinden çıkar çatışmaları...
Liyakatsiz atamalar, adam kayırma...
Daha yazardım ama yoruldum ve gerildim...
Saymakla bitmez, bitmiyor...
Sevgi ve saygılarımla....
Yinsani
kafatasımızı ölçek küçük bir yuvarlak biraz diaremsi hacmi ne klütlesi ne ki noktadan uzaya, uzaydan noktaya pinpon topu misali ,
buna dengenin dayanması çok güç,,, her şeye rağmen insan dayanıyor işte..
bir söz vardır ya: her şeyimizin en iyilerini alıyorlar elimizden geriye bir din olarak en kötüyü bırakıp sömür sömürebildiğin kadar.. bu çağda daha iyi anlaşılıyor bu.. en y
beynim şiiri yazıyı edebiyatı bırak der
kalbim hala şiir okur yazı okur ..
beyin ve kalp dengesizliği..
teşekkür ederim..
Günaydın adını bile deşifre etmeyi "gülmeyi bile sarkık bıyıklarının altına saklayan halkımız" saklamışsınız. Sizi günün yazısına (7 kasım) yazdığınız yazıdan keşfettim deyim yerindeyse. ve C. Ülkem adlı yazınızı okudum. Kutlarım. memleketimden oluşan ruhumuzu acıtan durumları ne kadar akıcı bir anlatımla betimlediniz. iyi ki, varsınız.
Emeğe ve sanata saygımla esen kalın.
İyi bir şey söylemeyi çok isterdim.
Kusura bakma da demeyeceğim, hep beraber bakılmalı ama nerede?
Belki paralel evrende.
Sözü senet iki tane var bende.
Tarım artık toprağın ec değerleri yetkili mercilerce ölçerek, modern bir şekilde yapılsın.
Emin ol Y de becerir Z de. Hollanda mükemmel bir örnek. Fakat bir an önce!
Onamama hayırı için 'olmaz' diğer hayır içinse, yani yazıda geçen, yararlı diyebiliriz.
Geceler güzel olsun.
Yinsani
ya komple interneti kapatıp, görmeyecek okumayacaksın
ya da bilemiyorum...
bir millet çöküyor bir devlet kendini kaybediyor..
karardıkça kararıyor gelecekler..
kurtuluş savaşını kazanmış bir toplum bir millet...
elbette köyleri yeniden şenlendirir, toplumsal cinnet halini tek tek çözer biliyorum, sabrım var, umudum var..
lakin her gün biraz daha eksilen
her gün bir kez daha yitirilen..
teşekkür ederim güzel yorumun için..
eleştiriler başımın üstüne
methiyeler ayaklarım altındadır..
saygılarımla
nice umut dolu günlere..
Konsantre Karanlık Madde
Yani ne desek olanlar olmuş olacak ama buna sebep olanların kendileri yanmasa da çocukları, torunları pek rahat edemeyecek.
Aşağılık bir düzen, bir de Çin'lilerin Uygur Türkleri'nin eşleri hapiste olan kadınlarının yanına, erkek devlet görevlisi gönderdiği haberini okudum. Batılılar bunların yanında mesih kalır. Çok adice... Devlet denen bir mekanizmanın eli ile...
Bazen şirketler daha iyi yönetirdi diyorum... En azından kar - zarar bilinir, liyakat olur, liyakat olunca da böyle vakalar olmazdı diye düşünüyorum.
Konsantre Karanlık Madde
Yani ne desek olanlar olmuş olacak ama buna sebep olanların kendileri yanmasa da çocukları, torunları pek rahat edemeyecek.
Aşağılık bir düzen, bir de Çin'lilerin Uygur Türkleri'nin eşleri hapiste olan kadınlarının yanına, erkek devlet görevlisi gönderdiği haberini okudum. Batılılar bunların yanında mesih kalır. Çok adice... Devlet denen bir mekanizmanın eli ile...
Bazen şirketler daha iyi yönetirdi diyorum... En azından kar - zarar bilinir, liyakat olur, liyakat olunca da böyle vakalar olmazdı diye düşünüyorum.
Konsantre Karanlık Madde
Yani ne desek olanlar olmuş olacak ama buna sebep olanların kendileri yanmasa da çocukları, torunları pek rahat edemeyecek.
Aşağılık bir düzen, bir de Çin'lilerin Uygur Türkleri'nin eşleri hapiste olan kadınlarının yanına, erkek devlet görevlisi gönderdiği haberini okudum. Batılılar bunların yanında mesih kalır. Çok adice... Devlet denen bir mekanizmanın eli ile...
Bazen şirketler daha iyi yönetirdi diyorum... En azından kar - zarar bilinir, liyakat olur, liyakat olunca da böyle vakalar olmazdı diye düşünüyorum.
Yinsani
ya alıştık artık acıtmıyor ya da vurdumduymaz olduk..acz içindeyiz..
benim bildiğim devlet anlayışında
özelin önü acılır ancak genel özele afedersin dansöz veya vahişe edilmez..
denetlersin, hukuktan ayrılmadan...devlet budur benim bildiğim...
özele bırakırsan, insan değil mal olarak görülür... devlet insanın doğasındaki vahşiliği durdurmak için devlettir.. yoksa ne gerek, yargı yürütme yasama ne gerek
Konsantre Karanlık Madde
Mal olarak bile görülmüyoruz. Özellikle de sen, ben, biz...
Bahsettiğin olması gereken ama nasıl bir karmamız var ise olmaması gereken hemen her şeyin içine doğmuşuz.
Darbe ile selamlar demişiz hayata.
Sevdiğim bir dostuma bir kez;
''Ne diyim ki?'' demiştim tam bu konularla ilgili.
O da ''ne denir ki?'' demişti. Gözlerinde çaresizliği görmüştüm.
-Ne diyim ki?
+Ne denir ki?