- 552 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Susanların cenneti neresidir?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Coetzee Yavaş Adam’ında "Uzuvların anıları vardır!" der. Misal olarak da bir şekilde dokuca eksilmiş/eksiltilmiş bölgelerin hafızasından bahseder. Yani: Beden yoksunluklarını unutmaz. Sevdiğini kaybetmiş bir âşık gibi zaman zaman sancır. Hatırlar. Özler. İster.
Kur’an’da da uzuvların sahipleri hakkında edecekleri şahitliklerden bahsedilir. Hatta bu şahitliklerden bazıları, Allah öylelerinden olmaktan korusun bizleri, efendilerini mutsuz edecek şekillerde olacaktır. Öyle ki, onlar, susmalarını isteyen sahiplerini dinlemeyeceklerdir. Direneceklerdir. Direteceklerdir. Dahası: İşin ucunda hep beraber cehenneme gitmek de vardır. Yani: ’Doğru’ kurtuluş değildir. Peki uzuvlar aleyhlerine olanı neden inatla söyler?
Bunu ’inadımı’ tefekkür ederek bir parça anlayabiliyorum. Sonra aynam üzerinden başkalarını seyredince onlarda da benzer inatların varlığını keşfediyorum. Hepimiz ’bedel ödetici’ seçimler yapıyoruz/yapabiliyoruz. Sonucu biliyoruz. Fakat yine de seçiyoruz. Yapmamızın nedeni birçok. Bazıları: İrademizin ortaya çıkmak arzusu. Kendilik sınırımızı çizmek tutkusu. "Ben de varım!" demek iştiyakı. Aslının hakikatini ifade temayülü. Fıtratının hakkını verme adaleti. Duyguların anlaşılma/saygı beklentisi. Kırgınlıklar, kızgınlıklar, kinler.
Daha bunlar gibi sayılabilecek birçok muktazi var. Ve, evet, biraz da böylesi gayretlerle, emrivâki yapıldığında ’aleyhinizde bir tutum’ sergileyebiliyorsunuz. Mesela: Hasmınızın yanına mecbur edilerek bırakılacağınızı farkettiğinizde yürümeyi seçebiliyorsunuz. Misalleri çoktur. Sizde de boldur. Kim kalbini yoklasa epeycesini bulur.
İşte cehenneminizden kaçtınız. Ama aynı zamanda cehenneminize kaçtınız. Belki bu durumun en doğru şekilde ifadesi şudur: Bir yanınızın cehenneminden başka bir yanınızın cehennemine kaçtınız. Böylece, cennetine koşarken bir yanınız, diğer yanınız cehenneminin zahmetini yaşamış oldu. Çok mu karışık oldu? Daha yalın bir söylenişini deneyelim:
Düşmanlığınızın cehenneminden arabaya binmeyerek kurtuldunuz. Cennetiyse hasmınızdan uzakta olan her yerdeydi. Fakat bu durum ayaklarınızı cehennemine taşımış oldu. Yürüdünüz. Yıprandınız. Yoruldunuz. Başka misalleri de vardır. Mesela: Bazen âşık olduğunuz kişinin özrünü ’izzetinize dayanarak’ reddedersiniz. Ayrılığın müstakbel ızdırabına rağmen hem de. Neden? Çünkü izzetinizin, hadi gururunuzun da diyelim, cenneti artık ondan uzaktadır. Ama aşkın cenneti? Aşkın cenneti bir ömür aynı kişinin yanında kalabilir.
Sözü uzattım. Toparlayayım. İnsan bir koalisyona benzer. Hükümeti oluşturan parçalarının herbirinin kendi öncelikleri/önemsedikleri vardır. Kendilerine göre baharları/kışları vardır. Cennetleri/cehennemleri vardır. Bu hikmetten bakınca Kur’an’da zikredilen ’uzuvların sahipleri aleyhindeki şahitliği’ kolaylıkla anlaşılabilir. Çünkü onlar da varoldukları zaman dilimi boyunca bastırılan fıtratlarının adaletini istiyorlar. Üzerine yaratıldıkları şeyin zıddına kullanımlarından şikayet ediyorlar. Cennetlerini arıyorlar.
O güne kadar susturulmalarının isyanını yaşıyorlar. Bu baskılanmanın hesap gününde bir konuşmaya dönüşmesi bana o kadar ’sanatsal’ ve de ’gerekli’ görünüyor ki tarif edemem. Denemeli mi? Peki. Belki şöyle: Hani, filmin başından sonuna kadar konuşmak talebi bastırılan bir karakterin finalde haykıra haykıra, çatır çatır, gümbür gümbür, yana yakıla, yıka yıka, patır patır konuşması olur. "Helal! Nihayet! Ağzının payını verdi sonunda!" dersiniz izlerken. O filme de böyle bir final yakışıyor işte. Yani hayat filmine. Ne diyelim? Rabb-i Rahim finalimizi hayırlılardan eylesin. Perdemizi cehennemde kapattırmasın. Âmin.
YORUMLAR
Allahınız aşkına beyim,efendim, bayanım, müdürüm, şeyhim, mollam,hocam,
bir defa da uzuvları da değil de;
kul hakkını yazın,
haksızlığı yazın,
canlı canlı ölen ülke insanımızı yazın.
kardeşlerine bakamadığı için 3 kardeşine siyanür içerip, sonra da kendi içtiği ve kapıya dikkat siyanür var polise haber verin diyen insanları ve onların durumunda olan yüzbinleri milyon insanı yazın,
kuran der durursunuz ne vadediyor yaşam için,
ölü kitabı dininiz hep sonn nefes edebiyatı yazarsınız..
Allahınız aşkına...
Toplumdaki tüm aksaklıklar dine dönüyor, dindara dönüyor, niye bir de bunun nedenlerini yazın??
nasıl bir edebiyat platformu, nasıl bir seçki kurulu
sosyal olaylardan habersiz
ülkenin gittiği durumu görmeden aşk meşk böçek şiirlerine, din yazılarını günlere taşıyıp duruyor..
offf be offf yani...
haksız mıyım eleştirilerimde yakınmalarımda efendim. haksız mıyım??
saygılarımla..