Dokunma keyfine yalan Dünya'nın
Yine yollardayım.
Hazal’ın yapraklarıyla süslediği yollarda.
Sağ tarafımda, artık boyanmaya gerek duyulmamış, sıvaları dökülmeye yüz tutmuş bir köy okulu, diğer tüm köy okulları gibi son dönemlerini yaşayan..
Durdum.. Kaskımı çıkarıp sağ aynaya astım.
Dört minik ayak oyun oynuyor.
-Hasan çık vuruldun!
-Hayır! vurulmadım. Ayağımı sıyırdı geçti, bu sayılmaz.
Ellerinde çatal birer dal parçası, mermileri ağızlarında ki ’bam’ sesleri.
Keşke tüm savaşlar hiç olmasaydı, yada çocukların yüreklerindekiler gibi olsaydı.
Vurulunca sayılmasaydı ve küsüp çıkabilseydik savaştan ve hiç kan akmasaydı.
Geriye sadece yorgunluklarımız ve masüm küskünlüklerimiz kalsaydı.
-merhaba çocuklar..
-merhaba, abi..
-oyununuzu seyredebilir miyim?
Utangaç ve bir o kadar meraklı bakışlarla.
-olur abi
(kim ki acaba bu abi. Motoru da ne kadar güzelmiş ve kocaman. Keşke bindirip bizide gezdirse)
Tahminimce o meraklı gözlerin arkasında bu düşünceler vardı.
-hadi Hasan saklan başlayalım.
Hasan koşar adımlarla gövdesine kendisinden önce nice çocuğun saklandığı, yıllardır onlarca kuşa yuva olmuş yaşlı bir ağacın arkasına saklandı.
Minik ellerin avuçladığı bir kaç çakıl taşı atıldı Hasan"ın üstüne doğru.
Bir "booom" sesi.
-bomba attım, patladı, sen öldün, çık oyundan.
Bir öğretmeni ve on öğrencisi kalmış ve eğer bir öğrenci daha eksilirse kapanacak olan okulun tahmini kırk elli santim ve etraftan toplanmış kayalarla örülmüş duvarının arkasından bu masum savaşı dakikalarca seyrettim.
Ve bir saniyeliğine öyle içtenlikle baktımki köyde yaşıyor olmanın güzelliğinin belirtisi olan o kırmızı yanaklara bir an kayboldum ve uzun bir yolculuğa çıktım, kendi varlığımın derinlerine saklı masum çocukluğuma doğru.
Şimşek hızındaydı. Göz açıp kapama aralığında. Ama o kısa an’ın içine sıkışmıştı çocukluğumun tüm güzelliği ve heyecanı.
Doya doya içtim o bir saniyeyi.
Uzun uzun baktım, kendi çocukluğuma, göz kırpması aralığındaki o kısa andan
-hoşça kalın çocuklar.
Utangaç bir el usul usul sallandı ben motorumun aynasına astığım kaskımı takarken..
Ve biliyorum! o minik yüreklerde uzun zaman motosikletli bir abi saklı kalacak, heyacanla ve çocuksu bir aşkla oynadıkları, kan yerine terin aktığı ve yorulunca hep beraber bir köşeye çekilip dinledikleri savaş oyunlarını seyreden.
Yavaş yavaş uzaklaşmaya başladım. "Hasan hadi tekrar oynayalım. Ama koldan vurulunca saymak yok! Ona göre. Tamam söz, hadi saklan"" sesleri yavaş yavaş kaybolurken, kızılın tüm maharetini sergilediği orman yoluna doğru ben de kayboldum..