- 428 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Uygarlık Ve İnsan 5
İttifakın diğer bir ilahi yasası neydi? "Karşı gruptan, ahitle olduğun karşı grup ittifaklı eşlerinle yatacaksın" diyordu. Bir bebek paylaşma yolu ile kendisini doğuran gruba verileceği gibi karşı gruba da verilebiliyordu. Yani çocuğu emziren grup, illa çocuğu doğuran grup olmaya biliyordu.
Öyleyse bu yasaya ve bu paylaşıma göre melez çocuğumuz kendisini doğuran grubun karşıtı olan grup aitliğine (uyrukluğuna) verilebilecekti. Bu durumda çocuğun kendisini doğuran kişi, bebeğin şimdiki aiti olduğu grubun karşısı olan grup içindeki kişi olarak kalacaktı.
İlahi yasaya göre çocuk potansiyel olarak ve kuşak farkı olmaksızın karşı grupla yatacaktı. Yani kendisini doğuranlarla yatacaktı. Bir de bunun tersi vardı. Bebeği doğuran bu taraf gruptansa; ittifak yasasına göre çocuğu doğurtan da karşı gruptaydı.
Paylaşım yasasına göre çocuk kendisini doğuran grupta kaldı ise bu kes bu çocuk potansiyel olarak; ve kuşak farkı olmaksızın kendisini doğurtan karşı grupla yatacaktı.
Velayet tanımı şimdiki gibi biyolojik ana babası belli ve özel mülkiyetçi mirasa sahip olmanın tanımına göre olmuyordu. Yine velayet biyolojik tanımlaydı. Ama bu tanım yalıtımlı totem ata soy tanımlı kolektif miraslı korumanın tanımıydı.
Şimdiki velayet anlayışı eskiye göre ters kare yasası olmakla buydu. Gerçi gerçekten de avcı toplayıcı dönemli sağlatan ve üretme yolu ile sağlatan yasalara bağlı olmakla hangisinin ters kare yasası olduğu da başka bir ön yargıydı.
Velayeti edinilen bu çocuklar totem soy saflığı içinde olamamakla saf ilah aiti değildiler. Ama her bir gruba ait ilah görünüşünde olan surettiler. Şimdiki aitliği doğumdan çok o gruptan olanda emme ve o gruba ait yaşam kültürünü öğrenme belirleyecekti.
Bebek ya da çocuk melezler her iki karşı grup ilahlarından görünüş olma ile melezdiler. İttifakı grupların kendileri, kendi aralarında çoğalamama yasağı nedenle ilahlar ortadan kalkana kadar melezleri benimseyecekleri bir adla çağıracaklardı.
Melezler de bu isimle kendilerini ve karşı gruptan olan etnik birbirlerini benimseyeceklerdi. Bu süreç, etnik totem yasanın yıkılmasıydı. Totem yasa sadece ne olduğu bilinmeyen totem imajlarıyla, totemdik duygular öznelini içinde süreci algılatmaya devam edecekti.
Bu nedenle ilahlar salt kendileri gibi tümel görünüşle olmayan her bir grup benzeri görünüşlere sahip olan melezlerine İNSAN diyeceklerdi. Bu söylem insanın "totem grup ilahlarıyla" tam benzerlik içinde olmamasıyla beraber, ilahın kısmi bir görünüş, kısmi bir karakter melezi olan türemle oluşan bir söylemdi.
Yine kısaca söyleyelim. İnsan söylemli tanım melezlere; ittifakı süreç içinde özel törenle yapılan GEÇİŞ RİTÜELİ olmakla, SEREMONİ sonrası kazanılan bir sıfattı.
Bu tarihsel somut gerçeklikler nedenle insan tanımının ittifak öncesinde ne baştan hiçbir varlığı vardı. Ne anlamı vardı. Ne de gereği vardı. Böyle olmakla hemcinsler insan olma gibi bir hedefi de asla ortaya koymamıştı. Koyamazdı da. Hangi gerekçeyle böyle bir yönelime tabii olsunlardı?
Oysa hemcinsler tarihin geldiği üretim aşaması içinde, üretici hemcins gruplar zorunlu sosyo üretim koşulları içindeki nedenlerle ve tamamen totem yasalara ve ters totem yasalara göre gelişici kontrolcü sentezli gelişmelerin UYGARLIĞI içinde "İNSAN" olmuştular.
İnsan olmak üretim koşullu neden sel oluşun şartları gereği karşılaşılan bir sorun olmakla salt üreten karşı emekler sentezli karmaşık yetenekle olmayıp, sosyal anlamalı süreçleri de olmakla, insan olma süreci ayrı bir süreçti. Sosyal kültürlü bir sembolizmle GEÇİŞ RİTÜELİ içeriyordu.
İnsan olma; totem kültürler arası girişmeyle, girişen karmaşık süreçler sentezinden oluşan uygarlığa, süreklilik kazandırdı. İşte bir üretim ilişkili üretim hareketi değiştirici dönüştürücüsü nedeniyle oluşan girişmeler içinde beklenmedik, umulmadık gelişme ile beraber yine hemcinsler UYGARLIK içinde ancak İNSAN olacaktı.
Avcı toplayıcı gruplar insan değildi. Bu bilişsel ve tarihsel fark nedenle yazılarım da hep ittifak öncesi yapılardan bahsederken hemcinsler diye söz ediyorum.
Teorik olarak; üreten yapılar tutumu içende uygarlığı başladı. Uygarlığa üreten bir sıfat takılmadıkça kültürden hiçbir farkı kalmaz. Üreten kültürlü yaşam karakteri ile ittifak içine giremeyenler; salt biyolojik yapıları benzer beraberli olan kişiler olmakla birlikte; insan değildiler.
İnsan olmak için önce üreten ilişkilerle olunacaktı. Üreten ilişki, şimdiden geriye doğru bakışla olan bilmelerimize göre girişmeler içinde doğacak olan belirsizce durumla insanlık kulvarına girme adımını, atmış olacaktı.
Bu kulvar sizi; sizin gibi farklı kullanımlı tüketim nesnesi üreten ilişkilerin içindeki karşıt gruplarla sizi, girişen bir temas içine sokacaktı. Temasa dek girişmenin biyolojik sonucu her bir grubun benzeri ama tam da her bir grubun saf profili olmayan melezler ortaya konacaktı.
İşte üreten karşıt gruplar sentezli girişmelerinizin melezi olmadan; yine her bir üreten yaşamla her bir üreten kültür bağlacın melezi olan biyolojik sentez de olmadan; "insan da" olunmuyordu. İnsan oluş başlayamıyordu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.