- 475 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KURULUŞ
Bayramlar, insanlara mutluluk veren ruhu barındırıyor. Bu yazımda yazılamayanları ya da yazılmamış olanları yazacağımı söyleyemem. Bugüne kadar çok şeyler yazıldı, çizildi. Cumhuriyet yaşadıkça, dünya dönmeye devam ettikçe yazılacak çizilecek. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş hikâyesi ya da kuruluş devrimi, dünyada gerçekleşen diğer devrimlerden çok farklı... Böyle olunca da Cumhuriyet Bayramı’nın her kutlama programında çocuklar gibi neşeleniyor, çocuklar gibi coşuyorum. Bunda Cumhuriyetimizin bize armağan ediliş biçiminin etkili olduğu kesin.
Düşünebiliyor musunuz?
Bir sistemin içinde büyüyorsunuz, gelişiyorsunuz, bütün varlığınızı o sisteme borçlusunuz ama öyle bir devrimci zihniyeti ruhunuzda taşıyorsunuz ki sistemin size verdiklerini elinizin tersiyle itiyorsunuz. Yeni bir devlet kuruyorsunuz, yeni bir sistem getiriyorsunuz. Getirdiğiniz sistem kendisini öyle yeniliyor ki her geçen gün de güçleniyor, gittikçe gelişiyor her adımda kendisini muasır medeniyet diye tanımladığımız devletlerin içinde yer alıyor.
Dünya devrimlerini akıl süzgecinden geçirdiğimiz zaman, yapılan çoğu devrimlerin zamanı geçince eskiyip, tarihin küflü sayfalarında yerini aldığını; bundan Türkiye Cumhuriyeti devriminin istisna olduğunu görürsünüz. Bunu görünce de insan daha bir mutlu oluyor, daha bir Cumhuriyet devrimine sıkı sıkı sarılıyor, sahip çıkıyor.
Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları kuruluştan önce kurtuluşu planladılar. Bu plan doğrultusunda öyle motive edici nedenlerle insanlarımızın karşısına çıktılar ki hiçbir millete nasip olmayan, bundan sonra da kolay kolay olmayacak bir ruhla kurtuluş savaşına giriştiler.
Hangi komutan askerlerine, ’Ben sizlere ölmeyi emrediyorum,’ diyebilir. Hangi asker, komutanının ’Ben sizlere ölmeyi emrediyorum,’ komutuna ’Emredersin komutanım,’ diyebiliyor. İşte Türk milletinin bu yüksek şecaati bağımsızlığı, kurtuluşu ve kuruluşu getirmiştir.
Bizler ’Bağımsızlık benim karakterimdir,’ diyen onuru için canını hiç düşünmeden ortaya koyan ceddimizin, onurlu nesilleri olarak, onların değerleri için uyumadan, durmadan, gece gündüz demeden çalışarak üretmeliyiz. Üretmeliyiz ki dünya birinci liginde oynayan ülkelerle aynı ligde oynayabilelim, söz sahibi olalım.
Ben ülkemi seviyorum demekle ülke sevilmiyor. Ülkemizin dirilişi ve şahlanışı için kimler elini taşın altına koyuyor. Ülkemizin birinci lig ülkeler seviyesinde yerini alması, müreffeh ülkelerin içinde olması için daha çok ama daha çok üretmeliyiz. Belki o zaman ceddimizin ruhu huzura kavuşur.
Cumhuriyetimizin 96. Yılı kutlu olsun.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.