- 856 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
EDEP VE HAYÂ
Edep ve hayâ bir Müslümanın şiarıdır. Müslüman bütün şartlarda edepli ve hayâlı olmak zorundadır. Nur Suresinde; Müslümanları zor şartlar altında terbiye edilerek onların kalplerine yumuşaklık verilmektedir. Zina fiilinin topluma nasıl bulaştığı, zinadan uzaklaşma yolları anlatılmaktadır. Surenin üçüncü bölümünde edepten bahsederek Allah’a daha çok yaklaşma yolları anlatılmıştır. Münafıkların; Peygamberimize adaba aykırı davranmaları, evlere girilip çıkılmada izin alınma hususları anlatılmaktadır. “Bu, indirdiğimiz, hükümlerini belli ve kesin kıldığımız bir sûredir. Düşünesiniz diye onun içinde apaçık âyetler gönderdik. Zina eden kadın ile zina eden erkeğin her birine yüz sopa vurun. Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın dinini uygulama hususunda o ikisine karşı merhamet duygusuna kapılmayın. Müminlerden bir grup da onlara uygulanan cezaya tanık olsun. Zina eden erkek ancak zinakâr veya müşrik bir kadınla evlenir, zina eden kadınla da ancak zinakâr veya müşrik bir erkek evlenir. Bu müminlere haram kılınmıştır. İffetli kadınlara iftira atan, sonra da dört şahit getiremeyen kimselere seksen sopa vurun ve artık onların şahitliklerini asla kabul etmeyin. İşte onlar yoldan çıkanların ta kendileridir. Bundan sonra tövbe edip hallerini düzeltenler müstesna. Allah çok bağışlayıcıdır, çok esirgeyicidir.” (Nur, 1-5.)
Edeple ilgili ayetler: “Ey iman edenler! Kendinizi tanıtıp izin almadan ve içinde oturanlara selâm vermeden kendi evlerinizden başka evlere girmeyin. Sizin için daha iyi olanı budur; umulur ki düşünüp anlarsınız. Eğer o evlerde bir kimse bulamazsanız -size izin verilmedikçe- oralara girmeyin. Size "Kabul edemiyoruz, dönün" denirse hemen dönün; bu sizin için daha nezih bir davranıştır. Allah bütün yaptıklarınızı bilmektedir. İçinde kimsenin oturmadığı ve kendinize ait eşya bulunan evlere girmenizde sizin için bir sakınca yoktur. Allah açıkladığınızı da bilir, gizlediğinizi de.” (Nur, 27-29.)
Mü’min ve Mü’minenin iffetleri ile ilgili ayetler: “Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Bu onlar için daha arındırıcıdır. Allah, onların bütün yaptıklarından haberdardır. Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Açıkta kalanlardan başka süslerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerinden bağlasınlar. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları, hizmetlerinde bulunan köleleri ve câriyeleri, cinsel arzusu bulunmayan erkek hizmetçiler, kadınların cinselliklerinin farkında olmayan çocuklar dışında kimseye süslerini göstermesinler. Yürürken, gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz!” (Nur, 30-31.)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Allah’ü Teâlâ’dan hayâ edin! Allah’tan hayâ eden, kötü düşünceden uzak durur, midesine girenleri kontrol eder, ölümü hatırlar.” (Tirmizi)
“Hayâ, baştanbaşa hayırdır.” (Müslim)
“Her dinin bir ahlakı vardır. İslamiyet’in ahlakı da hayâdır.” (İbni Mace)
“Hayâsız olan hep kötülük eder.” (İbni Mace)
“Hayâsız olan, emanete hıyanet eder, hain olur, merhamet duygusu kalmaz, dinden uzaklaşır, lanete uğrar, şeytan gibi olur.” (Deylemi)
“Hayâ ile iman, ikiz kardeştir. Biri giderse diğeri de gider.” (Ebu Nuaym)
“Mümin, ayıplamaz, lanet etmez, çirkin söz söylemez ve hayâsız değildir.” (Tirmizi)
“Hayâ imanın nizamıdır. Bir şeyin nizamı bozulunca, parçaları da bozulur.” (İ. Maverdi)
“Hayâ imandandır. Hayâsızın imanı yok demektir.” (İbni Hibban)
“İnsan, salih iki komşusundan utandığı gibi, gece gündüz kendisiyle beraber olan yanındaki iki melekten de utanmalıdır!” (Beyheki)
“Hayâsızın dini olmaz ve hayâsız kişi Cennete giremez.” (Deylemi)
“İman çıplaktır, süsü hayâ, elbisesi takva, sermayesi fıkıh, meyvesi ameldir.” (Deylemi)
“Hayâ insan olsaydı, salih biri, fuhuş insan olsaydı, kötü biri olurdu.” (Taberâni)
Edep; güzel terbiye, iyi davranış, güzel ahlaktır. Hayâ; nezaket, zarafet gibi manalara gelir. Mesela terbiyeli çocuk, edepli çocuk demektir. Hadis-i şerifte: “Evladınızı edepli, terbiyeli yetiştirin.” Buyuruluyor. Dinimiz, baştanbaşa edeptir. Edep, kulun kendisini Cenab-ı Hakkın iradesine tâbi kılması, güzel ahlaklı olmasıdır. Hadis-i şerifte: “Sizin en iyiniz, ahlakı en güzel olandır.” Buyuruldu.
Dinimizde hayânın yeri çok mühimdir. Allah’ü Teâlâ’dan utanmak, imanın kuvvetli olduğuna, hayâsızlık da imanın zayıf olduğuna alamettir. Hadis-i şerifte: “Hayânın azlığı küfürdendir.” Buyuruldu. Hayâsız kimse, zamanla küfre kadar gidebilir. Hayâ, imanın esasındandır. Hayâsı olan Allah’tan utandığı için günahtan çekinir. İnsanlardan utanmayan Allah’tan da utanmaz. İnsanlardan utanarak günahı gizlemek de hayâdandır. İnsanlardan utananın, Allah’ü Teâlâ’dan da utandığı anlaşılır. Çünkü Hadis-i şerifte: “Allah’tan sakınan, insanlardan da sakınır.” Buyuruluyor. Hayâsız olan mürüvvetsiz olur. Ebu Bekir (ra): “Hayâsız insan, halk içinde çıplak oturan gibidir.” Buyurdu.
Kadın erkek ilişkilerinde ve tuvalet için kullanılan kelimeleri aynen söylemek insanlığa uygun değildir, hayâyı yok eder ve iyileri gücendirir. Böyle kelimeleri söylemek gerekince, açık olarak değil, kinaye olarak söylenir.
Allah’ü Teâlâ’nın nimetinde, nimeti vereni görmeli, daima Onun huzurunda olduğunu düşünmeli, mesela otururken, yatarken edebe riayet etmelidir. Yerken, içerken, konuşurken, okurken, yazarken ve her çeşit iş yaparken, bütün bunların Allah’ü Teâlâ’nın kudretiyle yapıldığını, bütün işlerde Onun emrine uyup yasak ettiklerinden sakınmayı düşünmelidir. Böyle düşünmek çok üstün bir ibadettir.
Mahrem konuları edeple sormak lazımdır. Bir kız, mahrem konuları annesine sorar. O da bilmezse, annesine, “Babamdan öğren” der. Babası da bilmezse, babasının, bilen birine sorması gerekir. Babası yoksa ağabey, amca, dayı gibi mahrem akrabalarından öğrenir. Bunlar da öğrenip bildirmezse, o zaman mektupla veya telefonla, kendinden değil de; “Bir kadının muayyen hâli şu kadar devam edip kesilse, ne gerekir.” şeklinde sormak daha uygun olur. Bir kadının kocası, bu bilgileri öğrenip hanımına anlatmazsa, kadın, en uygun bir yolla bunları öğrenebilir. Bilenlerden bu konuları edep dairesinde sorması ayıp olmaz.
Hz. Esma’nın Peygamber efendimize nasıl gusledileceğini sorarken utanması üzerine, Hazreti Âişe validemiz: “Ensar kadınları ne iyidir; utanmaları, dinlerini öğrenmekten men etmiyor” buyurdu. (Buhari)
Demek ki, ayıp olur diye kendisine farz olan bilgileri öğrenmemek yanlıştır. Peygamber efendimiz, mahrem konuları anlatırken, “Allah’ü Teâlâ, hakkın anlatılmasından çekinmez” buyurmaktadır. (Tirmizi)
Aynı anlamda âyeti kerime de vardır:
“Allah’ü Teâlâ, gerçeği söylemekten çekinmez.” (Ahzâb, 53.)
İffetlinin eşi de iffetlidir. İmam Gazali Hazretleri buyuruyor ki: “Aklı dinlemeyen, en çok ona isyan eden şehvettir. İnsanların, başkalarının ayıplamaları gibi sebeplerle bu şehvetten kaçınmaları faydalı ise de, büyük sevap alamazlar. Fakat günah işlemek için bütün imkânlara sahipken, ortada hiçbir korku yok iken, sırf Allah rızası için, Allah’tan korktuğu için şehvetine esir olmazsa, ona mani olursa, en büyük fazilete kavuşur. Bu derece sıddıklar, şehitler makamıdır.”
Hadisi şerifte buyuruldu ki: “Hayâ, iffet, dile hâkimiyet ve akıl, imandandır. Böyle kimselerin ahiret arzusu çoğalır, dünya hırsı azalır. Cimrilik, müstehcenlik, çirkin sözlülük, hayâsızlıktan, nifaktan ileri gelir. Böylelerinde dünya hırsı çoğalır, ahiret arzusu azalır.” (Beyhaki)
Erkekler, iffetsiz olursa, yakınları da kötü yola düşebilir. Peygamber Efendimiz, “Siz iffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur” buyurdu. (Taberâni)
İbni Neccar’ın bildirdiği “Zina eden, aynı şeye maruz kalır” mealindeki hadisi şerif, iffetli olmayanın yakınlarının da, iffetsiz olabileceğini göstermektedir. İffetli olmaya gayret eden bunu başarır. “İffetli olmak isteyeni Allah’ü Teâlâ iffetli kılar” hadisi şerifi buna delildir. (Hâkim)
İnsana en büyük zarar, kötü arkadaştan gelir. Kötü arkadaşlarla düşüp kalkan, kılavuzu karga olan nasıl her zaman temiz olabilir? İyi insanlarla beraber olan kimse, bir müddet onlar gibi iyi iş yapmasa bile, onların yanında kötülük edemez. Hadis-i şerifte: “İnsanın dini arkadaşının dini gibidir” buyuruluyor. (Tirmizi)
Şu halde yapılacak iş, arkadaşlık edilen kimselere dikkat etmek ve kötü arkadaşlardan uzak durmaktır. Namuslu, iffetli yaşamak isteyene Cenabı Hakkın bunu nasip edeceği din kitaplarında yazılıdır. İffetli olan, aile efradının da iffetli olmasını ister. Onları da kötülükten korur. Kendisi kötü olursa, bir gün çoluk çocuğu da Allah saklasın kötü yollara düşebilir. Çocuklarının iffetsiz olmasını hangi ana ve baba isteyebilir? Çocuklara iyi örnek olmak gerekir. Hadisi şeriflerde buyuruldu ki: “İffetli olursanız, kadınlarınız da iffetli olur. Ana ve babanıza ihsan ederseniz, çocuklarınız da size ihsan eder!” (Taberâni)
“Kötülükten korunmak için, nikâhlı yaşamak ve iffetli olmak gerekir.” (İbni Asakir)
İffetin neden önemlidir? Allah’ü Teâlâ, insan neslini devam ettirmek için, erkek ve kadınları birbirlerine cazip kılmıştır. Aynı zamanda, bu duygu karşısında, insanları dünyada çetin bir imtihana tâbi tutmuştur. Bu imtihanı kazanan, dünya ve ahiretin kahramanıdır. İnsanların iyi veya kötülüğü, daha çok iffet işinde belli olur.
Allah’ü Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde, iffetini koruyabilene, büyük mükâfatlar vaat etmiş, iffetini korumayana da, Cehennem azabını göstermiştir. Allah’ü Teâlâ, iffetsizleri, adam öldüren bir katil ile bir tutmaktadır. Müminlerin vasfını anlatırken de buyuruyor ki: “Müminler, namazlarını huşu içinde kılar, boş, lüzumsuz şeylerden yüz çevirir, zekâtlarını verir, iffetlerini korur, emanet ve ahidlerine riayet eder.” (Müminun, 1-8.)
İffetsiz olan, Allah katında günahkâr, halkın yanında da itibarsızdır. Bir namussuzun toplumdaki iyilerin yanında itibarı (saygınlığı), bir köpeğin itibarı kadar yoktur. Zengin ve çok güzel bir kadın, eğer iffetsiz ise, itibarsızdır. Fakir ve namuslu bir kadın ise, her zaman itibarlıdır, saygıya layıktır.
Dünyadaki pek çok rezaletler, cinayetler, kavgalar, kıskançlıklar, özetle bütün fenalıklar, iffetsizlik yüzünden meydana gelmektedir. İnsanların pek çoğu, iffetsizliğin kötülüklerini bildikleri halde, kendilerini bu kötü yollara sapmaktan alıkoyamaz. Bu kuvvetli duygu karşısında, insanları alıkoyacak çareler vardır. Bu; terbiye ve ahlak meselesidir.
Allah’tan korkan bir insan iffetsiz olamaz. O halde, çocuklarımıza Allah korkusunu öğretmeye çalışmak, bizim için en başta gelen görevdir. Allah’ü Teâlâ’dan korkmak için, Allah’ı iyi bilmek lazımdır. Allah’ı bilmek için, Onun büyüklüğünü ve sıfatlarını öğrenmek zorundayız. Allah’ü Teâlâ’yı hiç düşünmeyen bir topluluk için, Allah korkusuna sahip olmak kolay değildir. Allah’ü Teâlâ’dan korkmak da, bir bilgi, bir çalışma ve bir gayret işidir. Durup dururken, Allah korkusu meydana gelmez. Dinin emir ve yasaklarına riayet edene kolay gelir.
Özellikle büyük şehirlerde iffet işi tehlikeli bir yoldadır. Bir genç kızın, kendi başına yalnız kendi aklı ve anlayışı ile iffetini muhafaza etmesi, cidden güçtür. O genç kız, eğer biraz da güzelse, hatıra ve hayale gelmeyen tehlikelerle çevrilmiş demektir. Bu tehlike, okulda, yollarda, otobüste, komşularda, hatta evinin içinde, telefonda, internette yakasını bırakmaz.
Kızlarımız, tehlikeler karşısında aciz bir mahlûk olarak, ahlaksızların elinde bir oyuncak olmamalıdır. Bu devirde herkesten, her yerde ona zarar gelebilir. Bu zarar, onun parasına, puluna değil, şeref ve haysiyetinedir. Paraya olan zarar telafi edilebilir. Manevi zarar, yerine konamaz. Ahlaksızların içinde genç kız için şerefle yaşamak çok güçtür. İffetli bir kız, diğer bazı kızlar gibi, flört yapmaya heveslenmemeli. Bu tehlikeli bir tecrübedir. Esasen flörtle yapılan evlilik, çok zaman mutluluk getirmez.
İffeti muhafaza için, gençleri zamanında evlendirmeli, iffeti zedeleyecek yerlerden uzak durmalıdır. Gençliğin hakkı adı altında çeşitli eğlenceler, genç kızı elde etmek için birer tuzaktır. Bunun tuzak olduğuna inanmayan bir kız, tuzağın içine düştükten sonra, aklı başına gelir. Fakat iş işten geçmiştir. Tuzağın görünüşteki cazibesine kapılan kızlar, erkeklerin elinde çabucak birer oyuncak hâline gelir. Kendine güvenen bir kız bile, onların karşısında sonuna kadar dayanamaz. Yakışıklı bir erkeğin aldatıcı gülümsemesi karşısında, yenilebilir. Artık o kız, tuzağa düşmüştür. O tuzaktan kurtulan pek az veya hiç yoktur. Hâlbuki o tuzak dediğimiz eğlence yerlerine gitmemek daha kolay bir iştir. “Göz görmeyince, gönül katlanır” diye bir atasözü vardır. Oraya gitmeyen bir genç kız, oranın tehlikesinden kurtulmuş olur. Giderse, kurtulması zordur.
İffet; bir genç kızın veya kadının, değer biçilemeyen bir mücevheridir. Bu mücevheri ele geçirmek için, Allah’ü Teâlâ’dan korkmayan her erkek bütün şeytanlığını kullanır. Ele geçirdikten sonra, maksadına erişmiştir. Artık o, mücevherlikten çıkmış, âdi bir taş olmuştur. Sokağa atılıverir. Bu alışverişte, erkek, bir namus hırsızı, kadın ise, mücevherini çaldırmış, bir zavallıdır.
Resûlullah efendimiz buyurdu ki: “Bir kızın küfvünü (dengini) bulunca, hemen evlendiriniz!” (Tirmizi) Görülüyor ki, kadını, kızı küfvüne, yani dengine vermek gerekir. Küfv, erkeğin soyda, malda, din işlerinde ve şerefte kadına uygun olması demektir. Küfv demek, zengin olmak, maaşı çok olmak demek değildir. Küfv olmak, erkeğin salih Müslüman olması, namaz kılması, içki içmemesi, yani İslamiyet’e uyması ve nafaka kazanacak kadar iş sahibi olması demektir. Erkeğin, yalnız zengin olmasını, apartman sahibi olmasını isteyenler, kızlarını felakete sürüklemiş, Cehenneme atmış olurlar. Kızın da namaz kılması, başı, kolu açık sokağa çıkmaması gerekir.
İbadetlerini başkalarına göstermekten hayâ etmek caiz değildir. Hayâ, günahlarını, kabahatlerini göstermemeye denir. Bunun için, vaaz vermekten ve emr-i maruf ve nehy-i münker yapmaktan ve imamlık, müezzinlik yapmaktan, Kur’an ve mevlid okumaktan hayâ etmek caiz değildir. “Hayâ imandandır” hadisi şerifinde, hayâ, kötü, günah şeyleri göstermekten utanmak demektir. Müminin, önce Allah’ü Teâlâ’dan hayâ etmesi gerekir. Bunun için, ibadetlerini sıdk ile ihlas ile yapmalıdır.
Kur’an’ı Kerim’de mealen buyuruluyor ki: “İman edenler arasında kötülüğün, hayâsızlığın yayılmasını isteyenler ve sevenler için dünyada da ahirette de elim bir azap vardır.” (Nur, 19.)
Muhsin evlenmiş erkek demektir. Recm sünnetle sabittir. Zina eden bir mümin kadın, zina eden bir erkekle veya müşrikle evelenir. Zina eden bir erkekle de zina eden bir kadın veya müşrik bir kadın evlenir. “Müslümanlarda cezaları çıkar yol bulduğunuz zaman uygulamayın.” (Hadis)
İslâm’da şartlar olgunlaştıktan sonra hâkim hükmü vermek zorundadır. Reda: Süt emzirmektir. Süt emziren kadın oğluna haramdır.
Hadisi şerif bir kimseyi sakatlığı ile anmanın caiz olduğuna delildir.
Âdem Aleyhisselam unutarak yasak meyveden yemiştir. Hz. Nuh (as) kâfir olan kavmine beddua etmiştir. Hz. Musa (as) katline memur olmadığı bir kâfiri öldürmüştür. Hz. İbrahim (as) kendini müdafaa etmek için kâfirlere tevriyeli konuşmuştur.
İlk Resul Nuh Aleyhisselamdır. (Müslim 201)
“Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür.” (Nisa, 116.)
Âlimler, imanlı ölen bir kimsenin cehennemde kalamayacağına ittifak etmişlerdir. (Müslim s. 204.)
“Allah’ın insanları Arasat dükkânında topladığı vakit” (Hadis)
“Allah’tan başka ilah yoktur diyen ve kalbinde bir arpa ağırlığında hayır bulunan herkes cehennemden çıkarılacaktır. Sonra yine Allah’tan başka ilah yoktur diyen ve buğday tanesi kadar hayırı bulunan herkes cehennemden kurtulacaktır. Sonra yine Allah’tan başka ilah yoktur diyen ve kalbinde zerre kadar hayır bulunan herkes cehennemden çıkarılacaktır.” (Müslim, s. 206, c. 2, Hadis no, 325.)
“Ebu Hureyre’nin nefsi yedi kudretinde olan Allaha yemin ederim ki cehennemin dibi yetmiş yıllık yol kadar derindir.” (Müslim, s. 220, c. 2.)
“Cennet için insanlara ilk şefaat edecek benim. Peygamberlerin en çok tabii bulunan da benim.” (Müslim s. 221, Hadis no, 330.)
“Hiçbir şey hakkında sakın “Yarın şunu yapacağım” deme!” (Kehf, 23.)
1. Hz. Peygamber (sav) ümmetine karşı son derece şefkatli ve merhametlidir.
2. Duâ ederken el kaldırmak müstehaptır.
3. “Ümmetin hakkında seni üzmeyeceğiz, seni razı edeceğiz.” hadisiyle Müslümanlara müjdelenmiştir
“Şüphesiz, Rabbin sana verecek ve sen de hoşnut olacaksın.”(Duhâ, 5.)
“Muhakkak cehennemliklerin en az azap göreni ateşten iki nalın giyecek, nalınların hararetinden dimağı kaynayacak. (Müslim, s. 243, bab, 91.)
17.6.1990
Konya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.