- 1017 Okunma
- 12 Yorum
- 4 Beğeni
DİN BİR YAŞAM FELSEFESİDİR
Din bir yaşam felsefesidir ve her felsefe gibi aslında yoruma ve tartışmaya açıktır. Öyle olmasaydı bin dört yüz yıldır Kuran’ı tefsir eden yeni kitaplar yazılır mıydı?
Bugün doğma büyüme bir Arap bile Kuran’ı orijinal yazımıyla anlayıp açıklayamaz. Çünkü diller canlıdır: Değişir, gelişir ve bir gün ölür. Yani İlahi kitabımız indirildiği topraklarda bile bugünkü dilleriyle anlaşılmıyor.
Ama Kuran’ı ilk indirildiği halinin dışında okumak makbul sayılmadığı ( ve hiç kimse de bunu sorgulamadığı ) için tüm İslam camiasındaki insanlar hiç anlamadıkları bir dildeki harfleri ve sözcükleri parmakları ve sesleriyle takip ederek Yaradan’ın kendisine ne anlattığını, ondan ne istediğini hiç anlamadan sadece bir görev yerine getirmenin huzurunu taşırlar. Onlara okuduklarının ne olduğunu, ‘kerameti kendilerinden menkul ve amaçları sorgulanmaya muhtaç hocalar’ tarafından açıklanır ve halk da bunları hiç sorgulamadan büyük bir güvenle uygulamaya başlar.
İslamiyet’te ‘ruhban sınıfı’ yoktur. Diğer ilahi dinler gibi İslamiyet dininin inmesinin nedeni, cahiliye dönemini bitirmek ve insanların din yoluyla da olsa geliştirilmesini sağlamaktır.
Bunun yerine gelebilmesi Kuran’ı her kişinin anadiliyle okunmasıyla mümkün olabilirdi. Oysa bu, söz birliği edilmişçesine - kutsal kitabın hiçbir sayfasında, suresinde, ayetinde geçmediği halde – ‘Kuran’ı Arapça okumanın daha sevap olduğu’ fikri yayılmış ve bu dünyadan umudunu kesen çaresiz insanlar en azından bu şansı yakalamak için bu ‘öğretiye’ sıkı sıkıya sarılmışlardır.
Allah’ın dili olduğu fikrine dayanan bu düşünce bile, yaratıcının büyüklüğünün ‘insan aklıyla’ algılanamadığının ispatıdır. Bu da İslam’ın kendi coğrafyasında da farklı coğrafyalarda da indirilme amacına uygun olarak okunmadığını, anlaşılmadığını ve uygulanamadığını, cehaletin ve şiddetin dayanağı olarak gösterilmesine ve tüm dünyada hiç hak etmediği tepkileri almasına yol açmıştır.
Oysa Hristiyan aleminin kutsal kitabı İncil, o dine inanan hiçbir kişiye, indirildiği yılların Latincesiyle okunması için dayatılmaz, her inanan ( milleti ne olursa olsun) kitabı kendi ana dilinde okur ve anlar.
Eğer Atatürk’ün başlattığı ve en güzel tefsiri yaptırdığı söylenen Elmalılı Hamdi’nin tefsiri her inanana okutulabilseydi, en azından Türk Müslümanları cahiliye döneminden çıkamamış ve Kuran’ı okuyamadığı için anlayamamış bu ‘İslami terör’ünün maşası olmazlar ve İslam dünyasına bu konuda önderlik bile yapabilirlerdi.
Bunların bilinmesi istenmediği için halkın İslam’ın kurallarıyla yetinmesi istendi ama bunları uygulaması için de neleri, neden yapması gerektiği açıklanmadı.
Kitab – ı Mukaddes’i de defalarca okudum…. Kuran’ı da dokuz yaşımda hatim ettim… Yukarıda anlattığım gibi okuyarak yani… On dokuz yaşımda babamı kaybettiğimde ölümü ve hayatı sorgulamaya başladım… Bu konuda çok kitap okudum, çok kaynak karıştırdım… Budizm’i, Konfüçyanizm’i, Şamanizm’i, Maniheiz’m…. gibi öğreti dinleri bile inceledim ki hâlâ bu konuyla çok ilgiliyim.
Gördüğüm şu ki bütün dinler inananlarından tek bir şey istiyor: İYİ İNSAN OLMAK!
‘İslam diniyle Türk kültürünün sentezi’ olan Tasavvuf, bunun ancak Yaradan ve yaratılan arasında olduğunu görerek bütün öğretilerini ona göre açıklamış ve dini korkutarak değil, hoşgörüyle anlatmayı seçmiştir. Ne gariptir ki özellikle Osmanlının genişleme döneminde alınan topraklara ilk gönderilenler tasavvuf dervişleri olduğu halde, alınan topraklardakilerin İslamlaşmasında en büyük katkıyı sağladıkları halde, günümüzde hiçbir din görevlisinin ağzından onların adını kolay kolay duyamayız. Post kavgasına girerek ( Kuran’da hiç geçmediği halde ) İslamdaki bölünmeleri başlatan imamların adı ve öğretileri uyulması gereken kurallar arasına sayılarak… ‘… dedi ki:…’ yönlendirmeleriyle okumaktan uzak, duyduğuna daha çok inanan temiz yürekli insanlar kullanıldı ve hâlâ da kullanılıyor ne yazık ki.
O zaman insanlığın en son ve en mükemmel kitabının insanlığı amacından bu kadar uzaklaştırıyor gibi gösterilmeye çalışılmasının nedenlerine ulaşılmalı ve artık ‘islamafobi’ yaratmaya çalışanların MAŞASI olmamalı bu inançlı ama CAHİL BIRAKILMIŞ insanlar. Son sözleri Kuran ayetleri söylesin:
- A’raf Suresi 3. Ayet : Rabbinizden size indirilene uyun; O’nun berisinden birtakım velilerin ardına düşmeyin. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!
- Alak Suresi 1. ayet: Yaratan Rabbinin adıyla oku.
- Saff Suresi 7. ayet: İslam’a/Allah’a teslim olmaya çağrılıp durduğu halde, yalanlar düzerek Allah’a iftira edenden daha zalim kim vardır? Allah, zulme bulaşmış kişiler topluluğunu doğruya ve güzele iletmez.
- Ali İmran Suresi 103. ayet: Hep birlikte Allah’ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Birbirinizin düşmanı idiniz, Allah kalplerinizi uzlaştırıp kaynaştırdı da O’nun nimeti sayesinde kardeşler haline geldiniz. Ateşten bir çukurun kenarında idiniz; sizi oradan kurtardı. Allah size ayetlerini bu şekilde açıklıyor ki, doğruya ve güzele yol bulasınız.
Yüzyıllar öncesinde yapıldığı gibi dinin arkasına sığınıp kendi görüşlerini sahih olmayan hadislere dayandırarak, onlara gönderme yaparak ya da dinsel sözcükler kullanarak kutsallaştırmaya çalışanlara karşı da dik durulmalı, hurafelere karşılık gerçekler anlatılmalı
Çok derin ve üzerinden çok konuşulacak bir konu bu ve üstelik gerekli de çünkü ‘izan’ canlılar içinde bir tek insanoğlunda var.
O zaman bu ayrıcalığın farkına varmalı ve hakkını vermeliyiz.
Serap IRKÖRÜCÜ
YORUMLAR
Merhabalar, yazılarınızı okuymak istedim. Ve özelikle dinle ilgili olanı ilk sıraya aldım. Çok beğenerek okudum. Neden mi? Ben de sizin gibi 10 yaşımda Kurân ı hatim ettim. Ve abartmıyorum 30 yıl hiç bir şey anlamadan sadece okudum defalarca . SONRA dedim ki neden? Anlatılmak istenen ne? Yaradan bizim köleliğimize muhtaç değıl ki Farklı bir anlam ve amaç var.SEVGİ..
Özümüz aşk ile karılmış
Mayamız sevgidir bizim
Gönlümüz aşka sarılmış
Sevgi aşk muhabbet sözüm
Esenlikler diliyorum
Serap IRKÖRÜCÜ
İlginize teşekkür ederim.
Tüm ilahi ve öğreti dinlerin ortak noktası 'iyi insan' üzerinedir ve tabii ki çıkış noktası da 'koşulsuz sevgi'dir.
Değerlendirmeleriniz ve şiirle katkınız için de teşekkür ederim.
( Bu paylaşıma yorum yapan ilk hemcinsimsiniz!... )
Sevgilerimle...
Rahmetli Yaşar Nuri Hoca’dan sonra dinle ilgili okudum ve tamamen katıldığım ilk derli toplu yazıydı.
Anlattıklarınız düşüncelerime tercüme olmuş. Her ne kadar 11 madde ile cevap verdiğiniz Atatürküçokseverleriçoköperlerfalyasınınenkindarüyelerinden biri olumsuz bir şeyler yazmış olsa da...
Ben; bu din sömürgecilerine tepkimden dolayı “var”ı içimde bembeyaz koruyup sahaya “yok” ü sokuyorum.
saygılarımla Serap hocam.
Serap IRKÖRÜCÜ
Yazımda da belirttiğim gibi benim sordulamalarım ve araştırmaların babamı kaybettikten sonra başladı ve derine indikçe 'sığ' yaklaşımların ne kadar amacından uzak olduğunu fark ettim.
Yaşar Nuri Öztürk bu konuda topluma yardımcı olmak için çok abaladı ama ne yazık ki yeterince anlaşılamadı!... :(
Son cümlenizdeki haleti ruhiye sanıırm böyle düşünen ve sorgulayan çok kişide var.
Yazımı irdeleyen emeğinize sağlık.
Saygılarımla.
Turan Dursun'un yazıları çürütülemediği için susturulmuş diye kanaata sahip oldum
Gerçeklerin saklandığını düşünüyorum..ve dindarlardan hiç olmadığım kadar ürküyorum..hele hele toplumumuzu oluşturan çoğunluk olan, çeşitli sentezlerle farklı farklı darül harp yalanları ile yerelliliği ve milliliği dünya güçlerine ve şirketlerine peşkeş çekip milleti dijital köleye çevirmelerinden şimdi-gelecek adına umutsuzluğa düşüyorum.
Serap IRKÖRÜCÜ
Hem de öyle!...
Yok etmek, onu açıklamaktan ya da farklı düşüneni ikna etmekten daha kolay bir yol!...
Despotizmin ayak sesini, 'yasaklardan' dinlemeye başlarsak sonuç hiç de hayret edici gelmez.
Kulağımızı biraz yola vermekte yarar var!...
Değerlendirmeniz için teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Merhaba Serap hanım, özgün yazınızı dikkatle okudum. Üzerinde günlerce üst düzey bilim insanlarının, din konusunda ben de varım diyecek babayiğitlerin tarafsızca tartışıp bizleri aydınlatacak bir konuda öz bir yazı yazdınız. vVe fitili ateşlediniz. Yorumları da okudum. Hoş paslaşmalar olmuş moda deyimle.
Naçizane katkı olsun diye ekleyeyim. Alman M. Luter "Cehennemi satın aldım, artık korkmayın sizi cehennemde korkutamazlar..."diye haykırarak Avrupa'da reform hareketlerini başlattı. İncil Latince'den Almanca'ya giderek diğer lisanlara çevrildi. Avrupa aydınlanma yaşadı, laikliği içselleştirdi.
Atatürk bir ışık yaktı bu topraklarda. Elmalılı... mealler, tefsirler anlam buldu. Ya şimdi?
Şimdi hızla araplaşıyoruz. Anaokulundan başlanıyor araplaşma.
Halk aydınlanırsa aydın halk sömürülmez. pastadan, artı değerden pay ister. onun için kapatıldı KöyEnstitüleri, Ö. Okulları, Eğitim Enstitüleri dersem su başlarını tutanlar hoşlanmaz. ..
Emeğe ve sanata saygımla...
Serap IRKÖRÜCÜ
Yazıda vurgulamak istediklerime değinmişsiniz yorumunuzda, ek bilgilerinizi paylaşmanızdan çok mutlu oldum.
Zaten istenen de bu. Dinle bir toplumu yönetmek ancak onlarıdan gerçeklerin saklanmasıyla mümlün olur. Bunun için de anadiline kutsal kitabını okunmasının ibadet sayılamayacağını, dusların kabul olmayacağını söylemek, her şeye vakıf Allah kavramıyla da uyuşmaz ama... bunlar düşünülse zaten günümüzde hâlâ bunları konuşuyor olmazdık.
Çok teşekkür ederim İbrahim Bey.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Yazının özeti gibi cümleler... Muhteşem!...
Çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Güzel yazı...yalnız bataklık sineklerini çok rahatsız eder.
Yanılmıyorsam ilk incil Aramca idi.
Selamlar saygılar.
Serap IRKÖRÜCÜ
Evet, ilk örnek için doğru. Ben toplumlara ulaşmada uygulanan dil farklılığını anlatmak istemiştim.
Tespitiniz ve değerlendirmeleriniz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Çok doğru, o nedenle din, bir inannç olabilir ama bir yaşam şekli olmamalıdır...
Değerlendirmeniz için çok teşekkür ederim İrfan Bey.
Saygılarımla.
Serap öğretmenim,
Ne güzel yazmış, nasıl da anlaşılır dil kullanmışsınız?
Bu kadar güzel bir yazının yoruma ihtiyacı olmadığını açıkçası biliyorum.
Onun için detaya girmeyeceğim.
Bu Bir yayladan fışkıran, saf berrak pınar kadar arı su misali okunmalı.
Cehalet susuzluğundan kurulmanın ilacı olmalı.
Sizi Yürekten Kutlarım.
Saygılarımla.
Serap IRKÖRÜCÜ
Estağfurullah, her yazı yorumlanabilir. Okuyanın algısını ortaya çıkarır aynı zamanda bu...
Değerlendirmeleriniz, yorumunuz ve beğeniniz için de içtenlikle teşekkür ederim Necati Bey.
Saygılarımla.
Değerli arkadaşım.
Yazınızda çelişkiler ve bilgi yanlışlığı gördüm.
1- ''Bugün doğma büyüme bir Arap bile Kuran’ı orijinal yazımıyla anlayıp açıklayamaz.'' Diyen de sizsiniz ''Bunun yerine gelebilmesi Kuran’ı her kişinin anadiliyle okunmasıyla mümkün olabilirdi.'' Diyen de. Araplar bile kendi dillerinde indirilmiş Kur'anı anlamıyorlarsa Türkler herhangi bir hocanın, din aliminin ( ki siz onlara topluca kerameti kendinden menkul hocalar'' Demişsiniz) yardımı olmadan kendi başlarına Kur'anın bize ne demek istediğini nasıl anlayacaklar? Biz kitabımızı anlayabilecek düzeyde Arapça bilmediğimize göre hangi hocanın bize kur'anda yazılanları anlattığını, hangisinin Kur'anı kafasına göre yorumladığını nereden bileceğiz? Kavun gibi koklayarak anlaşılmaz ki. Ya da biz kerameti kendinden menkul hocalar ile kerameti Allah'tan hocalar arasındaki farkı nasıl anlayacağız?
2- ''Osmanlının genişleme döneminde alınan topraklara ilk gönderilenler tasavvuf dervişleri olduğu halde, alınan topraklardakilerin İslamlaşmasında en büyük katkıyı sağladıkları halde, günümüzde hiçbir din görevlisinin ağzından onların adını kolay kolay duyamayız.'' Demişsiniz. Böyle bir genelleme yapamazsınız. Din görevlileri onların adlarından sık sık bahseder. Bugün eğer Yunus Emre, Mevlana, Hacıbektaş Veli, Hoca Ahmet Yesevi hakkında bir şeyler biliyorsak öğretmenler yanında '' Hiç adlarını anmazlar'' Dediğiniz din adamlarının da bunda büyük payı vardır.
3- ''Eğer Atatürk’ün başlattığı ve en güzel tefsiri yaptırdığı söylenen Elmalılı Hamdi’nin tefsiri her inanana okutulabilseydi, en azından Türk Müslümanları cahiliye döneminden çıkamamış ve Kuran’ı okuyamadığı için anlayamamış bu ‘İslami terör’ünün maşası olmazlar ve İslam dünyasına bu konuda önderlik bile yapabilirlerdi.'' Demişsiniz.
Elmalılı Tefsirinin kerameti kendinden menkul bir hocanın değil de gerçek bir din aliminin tefsiri olduğunu nereden biliyorsunuz? Neticede biz Kur'anı anlamıyoruz Arapça olduğu için. Ya Elmalılı da bizi kandırmış ve Kur'anı kendi kafasına göre yorumlamışsa?
Yani bunca sorgulamacılığınıza rağmen Elmalılı Hamdi Yazır'ın Tefsirini peşin peşin bugünkü tüm dertlerimizin şifası olarak görmek çelişki değil mi sizce de.
4-''Oysa Hristiyan aleminin kutsal kitabı İncil, o dine inanan hiçbir kişiye, indirildiği yılların Latincesiyle okunması için dayatılmaz'' Demişsiniz.
Hz. İsa Yahudi bir toplum içinde dünyaya geldi ve böyle bir topluma hitap ettiğine göre İncil kesinlikle Latince olarak indirilmemiştir. İncilin Latince olması sonraki iştir ve bu da İsa Peygamberin değil, havarilerin işidir.
Selam ve saygılar.
Serap IRKÖRÜCÜ
Sami Bey,
Yazıda çelişki ve bilgi yanlışlığı dediğiniz, sizin bilgi eksikliğinizden kaynaklanıyor olmasın?
1- Dünyadaki bütün diller, değişr ve gelişir. Günümüz diliyle 1400 yıl önceki metinlerini okuyup anlayan bir tek dilin adını söyleyin... DÜNYA DİL TARİHİ sil baştan yazılsın! Bugün Araplar bile Kuran okuma dersi alıyorsa, sözün bittiği yerdir.
Bu kadar din aliminin Kuran'ın tefsirinde anlaşamamaları da garip değil mi?. Hangisi neyi saklamak istiyor, hangisi neyi abartıyor? Kavun benzetmeniz de yazının ciddiyetine uymayan bir yaklaşım... Yakışmadı!...
2- 'Böyle bir genelleme doğru olmaz' diyebilirisiniz ama 'yapamazsınız' diyemezsiniz. Dini gecelerde canlı yayında okunan Kuranları ve yapılan duaları izleyin, bütün 'imamların' adı geçerken topluma İslamiyeti öğretmede büyük yükün altına girmiş ama Araplara hayranlıktan duymadan Hakka yönelmiş bu sufîlerin adı bile geçmez. Dikkatlice izlemenizi öneririm. Ama onlar, halkın gönlünde.
3- Bu isme neden takıldınız? Bu değerlendirme benim değil, Diyanet'te başkanlık yapmış olanların, İlahiyat fakültelerinin öğretim üyelerinin saptamasıdır bu. Herkes tek tek Kuran'ı okuyup kendi diline çeviremeyeceğine göre 'en güveniliir' olduğu söylenen bir isme gönderme yapılmasından daha doğal ne var? 'kerameti kendinden menkul'u çok kullandınız, bunlar sakallarını, eteklerini öptüren ve müritlerine biat ettirenlerdir. Bu 'sakallılarla' gerçek din alimlerini karıştırmanız hiç doğru olmadı. Aklınız karışmış gibi geldi bana.
4- Tek İncil olmadığını da biliyorum. 14 İncil arasından mezheplerine ve tarikatlerine göre kendilerince uygun olanı seçmişler,. Bu, onların sorunu. Önemli olan yüzyıllardır kendi dilelrinde kutsal kitaplarını okuyabilmeleridir. 1400 yıl geçti, biz hâlâ 'bu olur mu olmaz mı'yı tartışıyoruz. Arapçayı kutsallaştırarak 'ikra'yı bile anlamamış oluyoruz. 'Bir bilenden' dinlemekle din bu kadar öğrenilir!...
Bütün dinler havariler ve sahabiler tarafından 'uygun görülen'lerle aktarılmıştır halklara.
Kaldı ki din kitapları yazdırılmamış, vahiyle indirilmiştir. Nebi, hangi dili biliyorsa onunla aktarmıştır. bu kadar basit!... Hiçbirinini ilk örneğinin günümüze ulaşmadığı da bilinir.
Kuran'da olmadığı halde İslamiyet'te neden mezhepler var?. Zurnanın 'zırt' dediği yer de burası zaten... Gerisi gelir. İmamla cemaat misali...
Bu konuları biraz daha araştırıp tarafsızca ( ama ısrarla taraf tutacaksanız Araplaşmadan konuya bakıp ) yüzyıllardır bu toplumun nelere maruz bırakıldığını anlayabilirisiniz.
11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut bu tabloyu tahmin etmiş, ve toplumun Araplaşmadan İslamlaşması için Divan-ı Lügat - it Türk'ü yazmıştır. Onlar bizi ne kadar erken uyarmışlar biz bugün neleri konuşuyoruz!
Dahîler yüzyıllar sonra bile anlaşılamıyor bazen demektir bu!...
Saygılarımla.
Winston Churchill in ünlü sözü her daim kulaklara küpe olmalıdır
Türkleri asla savaşarak yıkamazsınız
Onların Din adamlarını ele geçirin onlar zaten devletlerini yıkarlar demiştir
Altına İMZAMI ATTIM
NİCE SAYGILARIMLA
Serap IRKÖRÜCÜ
Gelişmemiş toplumların dünyadan beklentirleri güçlü olmayınca dine sarılarak 'öte dünyayı' garantiye almaya çalışırlar.
Bizim gibi toplumlarda buna çanak açanlar çoğalınca da 'malumun ilanı' yaşanır.
Büyük oyunun oynandığını görmemek için 'kör olmak' gerekir.
Kıymetli yorumunuz ve beğeniniz için teşekkür ederim Müslüm Bey.
Saygılaımla.
Sevgili Serap hocam, elinize kaleminize gönlünüze sağlık. Harika bir yazı keyifle okudum.
Hocam. Bireysel ve toplumsal yaşamın dengesinidüzenlemek adına önemli bir işlevi olan Din,ne yazık ki istismara ve suistimale çok açık bir olgu. Dolayısıyla o dinin mensubu olan insanlar iki kesimden çok çekiyor. Birinci kesim, inkar hastalığına tutulmuş şuhursuz ataistler. İkinci ve en tehlikeli kesimler de dinin özelikle İslam dinin aydınlıkçı öğretilerini kavrayamamış İslam'ı ilkel bir oluşum gibi algılayıp yaşamak isteyen ya da yaşayan cahil insanlardır.
Kısacası aklı başında inançlı insanların işi maalesef çok zor.
Ama yine de karamsar olmamak gerekir çünkü akıl cehaletten her zaman üstündür.
Saygı ve sevgilerimle.
Serap IRKÖRÜCÜ
Çok teşekkür ederim Serhat Bey, sağolun.
Din, içsel bir duyuştur, inanıştır, ispatı yoktur.
Geri kalmış bütün toplumlarda dinin bir yaşam şekli haline getirilmeye çalışılması, ondan nemalanmaya çalışan, aslında dindarlığı tartışmaya açık olan kişilerin bu yangına odun taşıdıkları, ortalık karışınca da bu hengamede 'malı götürdükleri' tarihte de çok örneklenmiştir.
'Tarih, ders alınmadığı zaman tekerrür eder' sözünün ispatı gibi...
Saptamalarınız eşliğinde yaptığınız yorumunuz ve beğeniniz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Aşağısı sakal yukarısı bıyık..
1950 lerde en büyük kötülüğü etmişler bu millete.. arapça ezan kuran ve dua..
Din yüzünden ağır yaralanmış bir devlet ve toplum sistemi elimizde kaldı maleseff.. Bu topraklarda yaşayıp da islamın küflü bıçağından yararalanmamış dimağ, gönül, akıl vb bulmak hayli zordur..
Yaraları sarmak adına güzel bir yazıydı hocam...
Kalbi teşekkürlerimi bırakıyorum sayfanıza..
Saygılarımla..
Serap IRKÖRÜCÜ
Samimi değerlendirmeniz için çok teşekkür ederim.
Saygılarımla.