- 330 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Rüzgar-ı Berceste
Geceydi...Bir sokak...yürüyordu adam...yaşı 30...yolun yarısına 5 kalmıştı.Ama bu umrunda değildi...
Ellinde karanfiler...Mutluluk ruhuna yayılıyordu.Sevdiği kadına ulaşmak için daha çok sıklaştırdı adımlarını...az kaldı...merdivenler..ve kapı...
Tak...tak...
-Kim o?
"Burçinim ben geldim birtanem..."
-Bu ses ruhundaki tüm yorgunluğu alıp götürdü cennet bahçelerine,ordan tüm güzel kokuları getirip iliştirdi kalbine..._
"Geliyorum ömrüm...Murtazam..."
Kapı açıldı...İki ruhun özlemi yükselip alçalan okyanus dalgalarının hırçınlığından dinginliğe bıraktı kendini...
Sarıldı Murtaza Cennet kokulu yarine...Sarıldı Burçin Huzur kokan sevdiğine...
Hoşgeldin.Hayatım. ..Günün nasıl. Geçti
-Tüm yorgunluklar sende bitiyor sevdiğim...
Deli...Seni Seviyorum...
-karanfiler onlar...onlarda seni seviyor ama ben kadar değil...
İçeriye doğru geçtiler...ev maviye boyanmış tavanı ise yıldızlarla süslenmişti Burçin İstemişti...Murtaza yapmıştı ...
Gündüz içindeki geceyi...gecenin içindeki Gündüzü barındıyordu...yuvaları...
Her zamanki gibi...oturdular hasret giderdiler...gözgöze diz dize oturdular...
Sofra kuruldu...oturuldu...yemekler geldi...
Ellerine sağlık sevdiğim...Burçinim. ..Meleğim...
-abartma hayatım...sıradan yemek...işte
Olur mu sevdiğim senin ellerin değer de sıradan olur mu?
-Seni kıskanıyorum...nasıl bu kadar seviyorsun beni...deli...
Seni görüpte akıllı kalmak...mümkün mü?Budalayım ben...Senin budalan...
İki aşık Huzur şehrinde geziniyorlardı...bülbüler gözlerinden ruhlarına ötüyordu...sevginin dili yeni kurulmuştu...yeni anlam kazanmıştı...
Şiir okuyordu Murtaza
Bırakıp ellerin gezinsin ruhumda..
Unutsun tüm acılarını zihnim...
Raks etsin gözlerim gözlerinle
Çingene düşlerim senle dolsun...
İnanmak seninle tüm güzeliklere
Ney huzuru sen huzuru ben huzuru ersin bize...
Kadın sustu...gözleri kamaştı ..ırmaklar akıyordu cenneten ruhunun bahçelerine.
Kadın ruhundan kelimeleri diline getiriyorduki...
Bir gürültü koptu...Sesler bağırışlar...bir kopuş...bir yıkılış. ...zemin kayıyordu...duvarlar yıkılıyordu...
Deprem oluyordu...Birbirinin Zelzesinde kaybolan iki aşığı silmeye gelmişti...
Murtaza hemen kapandı Burçinin üstüne...ina yıkılıyordu...
Seni seviyorum...
_seni seviyorum
Seni seviyorum
-seni seviyorum
Seranad olup tekrar tekrar dökülüyordu bu iki aşığın dilinden 2 kelime 7 hece 13 harf...
İkisinin duyduğu 2milyar 7 milyon 13 binlik bir şiirdi...
Karanlık...
Koyu karanlık...
Enkazın altında iki aşık...
Murtaza sol eli beton kütlesinin altında kalmış vücudun diğer kısımları boşlukta idi...
Burçin...Burrrçiiiin...Buuurrçiiin...
Ses yoktu...çıkmalıydı...ama kolu...kolu ona engeldi..
Kolunun boynuna yakın kısmı dışında diğer kısımları ezilmişti...hissetmiyordu...
Karanlık...koyu karanlık ellerini gezdirdi...ve parmaklar ellerine...durdu...bu...
Evet O...
Nefesi kesilir gibi oldu...
"Burçin...Burçin...Meleğim..."
Kolu engel oluyordu ...eline aldı taşı ve sol omuzu ile sol kolunun olduğu yere vurdu taşı-ahhhh- bir daha vurdu -ahhhh-...bir daha...bir daha...ve kesildi kolu...kan geliyordu...Üstündeki Mavi gömleği çıkarıp kolunun kestiği bölgeye tampon yaptı ve O’na meleğine doğru yürüdü...
Elleri ile yokladı...tüm bedeni ile orda idi...elini yüzüne götürdü ve nefesini hissetiği an tekrardan doğdu ve aldığı o ilk acı nefesi hissetti...
Yaşıyordu Burçin...Sarıldı bin yıllık hasret gibi...bin yıllık hasret...
Yaşadığı ani korku ve heyecan bağlı olarak bayılmıştı sadece...nabzı normaldi...soluk alış verişi düzgündü...Ve O anda kolunun eksiliğini yeni hissetti...
Üzerlerinde büyük bir beton parça set oluşturmuştu ve bu ikisinin yaşamasına sebebiyet veriyordu.
Kalktı ayağa Murtaza ve;
Ölüm getiren ölüm götürensin...
Nefes veren Nefes alansın...
Zamanımız bitiyse öldür ikimizi
Değilse alma bizi birbirimizden. .
Oturdu...Ve Sevdiğini kollarına alarak öpe öpe ve arada kulaklarına
"youtu.be/Ejf4UIBorm0 " Your Love şarkısını fısıldıyordu...
Ve uyandı...Burçin...O karanlıkta güneş doğdu Murtaza’ya...
Sayıklaklamalar ile uyandı...
"Murtaza...murrrtaza...murtazzaa..."
Efendim...Cennet şehrim...Ruh nehrim...
Burdayım...
İki aşık koyu karanlıkta bırakılmış iki nokta gibiydi...Bu karanlık bile gözlerinin birbirine ilişmesine mani olamıyordu...Evren içlerinde Karanlık Maddeyi....Dünya ise Evrenin içerisinde eriyordu...Tüm çiçekler cennetten saçlarına düşüyordu...Ve Ruhları bedenlerini aşıp İki Gölgenin Birbirinin içinde erimesi gibi çarpışıp Işığın milyon tonuna dönüp hem yüzde beşlik bilinen evrende hem de bilinmeyen yüzde doksan beşlik karanlık maddede dağılıyor...anlam buluyor...anlamsızlığa kılıf oluyor...Ve varoluşsal sırrı şaha kaldırıyordu....
Bir merasimdi bu...İki tende başlayıp bir ruha dönüp tüm aşka dair ve tinsel duyguları çağıran bir ruh...
***
Bir meleğin yeraltın sarnıcından çıkması nasılsa öyle doğruldu Burçin... Adem-i Yari Güzine sarıldı ve sarıldı...
"Hep okurdun bana sevdiğim bir şairin gönlüme akan şu dizelerini...-Ölüm Allah’ın Emri Ayrılık olmasıydı...-Bundan korktum Yusuf-i Sevdam...Sessizlikten değil Sensizlikten.. "[B]
Ey Aşkın vücud hali bulmuş ak sevdam...-kara yakışmaz sana-
Ertesi gün sana kavuşmayacağım için, uyumadığım geceler var benim.(Cemal S.}
Gel bendimde eri...sarıl sevdiğim"
***
Sarılmak için yürek gerekir. Kollar sonraki iş. Özdemir Asaf
***
Sarılması ile hıçkırık atması bir oldu...Kolun...
Ağlayışlar...Kan çanağı dönmüş gözler... Yüreğinde dağlı şişler...
"Sevdiğim...Kolun..."
"Sarıl sevgilim hem sarılmak için kol mu gerekir yüreğim...yüreğin...yüreğimiz...yetmez mi?"
"Ah sevgilim gel yüreğimiz yeter..gel sevdiğim"
***
6.gün dün dolmuştu...6 günde Dünya’yı vareden Tanrı 6.günde aşkı yeryüzünden siliyordu...Burçin ölüyordu...
Birbirine sıkıca sarılmış iki aşık...Açtılar...
Ve;
"Üzülme Burçinim Ölüm bu ne hükümdar tanır ne soytarı, herkesi aynı iştahla yutar.En azından birbirimizle öleceğiz.Son nefese dek demiştik ya Ruhum"
Sesler yitime uğramıştı...Ruhlar arafta...bedenler haykırışta idi...Gitmişti...ÖLÜM. almıştı onu kendinden...Gözlerini sarıldı...öptü. ..kokladı...
"Benden önce ölmemeliydin"
Acının rengi tüm tonları ile boyadı ruhunu...Ve sözcükler...
Aşk cennette gözlerine bakmaktı...
Şiir senin dilinden dökülen sözlerdi...
Kalk iki gözüm...Rüzgarım...Bercestem..
***
Gölgesiz güneş yoktur. Albert Camus
Güneş teninde dansa başlamış uyan artık çağrısını bedenine yayıyordu...
Kalktı doğruldu...Etrafına baktı....
-Ve Tıpkı bir kasırganın merkezindeki sakin bölge gibi durgun ve bomboştum, çevremdeki karmaşanın içinde yuvarlanıp gidiyordum- diyen S.Plath duyar gibiydi...
Yine bir düşlem...Yine bir yalnızlıktan kurtulma çabasıydı...Ne Murtazaydı adı Ne de Burçin’di sevdiği...Yalnızlığını dağıtan bir rüya ile düş arasında kurduğu ütopya-distopya karışımı bir haykırıştı ruhundan yükselen...
Ve düştü gönlüne şu söz beyninden...
25.saat yalnızlığımda seni bulmak kadar güzel bir şey yok Ey Jeh’ram...İsimler farklı da olsa her düşlemim sana çıkıyor...Kitaplar farklı olsa da her satır seni yazıyor...Müzikler ayrı tondan çalsa da hepsi seni çalıyor bana...
Sen ruhama daima esen Rüzgar-ı Bercestesin...En güzel esinti....ruha şarapsın...
Günaydın ”...İyi Geceler Jehra’m...
Gölge Işıkoğlu[Murat Sonğur
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.