Çok mu
Kimi günler akşama kadar salaş dolaşırken evin içinde bu sabah derli-toplu olmak istedim, hani yıllarca kısacık veya omuz hizasında olan saçlarım bel hizama kadar uzadı emekli olduğumdan bu yana ve yaklaşık üç yıldır hiç kesilmedi.
Özenle giyinip, tarandıktan sonra kahvaltı hazırlamak için mutfağa geçtim, bu arada kahvaltı masam hep özenlidir, ayaküstü atıştırmalarım olmaz hiç. Hatta tabletimde bir komedi izlemeyi de alışkanlık haline getirdim son zamanlarda. Okumakta olduğum roman ve yanı sıra bir de şiir kitabı hep elimin altındadır.
En mutlu olduğum an ise kapıya, giriş kapısına iliştirilmiş sabah ekmeğini almak içeriye, sanki günaydın dermiş gibi. Arada bir telefondan gelen operatör sesleri bu mistisizmi bozsa da ben devam ederim hayal dünyasında seyr-ü sefere. Mutfak tezgahını süsleyen fesleğenlerimi okşar ve kokularını yayarım birazcık, işvelenirler bazen gizliden gizliye çimdik atar gibi birbirlerine.
Sonra balkona uğrarım oradaki çiçeklerim ne yapıyorlar diye, henüz kış uykusundalar ama ben gene de onlara sataşmadan edemem, ya geçen yıldan kalan yapraklarını okşarım ya da topraklarına su dökerim kararınca.
Bu sabah her günkünden erken uyandım, huzurlu bir uyku uyumuşum ve bu huzur sabahıma da yansıdı elbet. Çiçeklere göstermiş olduğum özen kadar kendime de gösterdim.
Çok değil... değil mi... Kendimi seviyorum...