Şiir İncelemesi, Ahmet Örnek; Aşk Semahı.
1: a) Zihniyeti oluşturan dönem:
İkinci dünya savaşı ardından doğan şairin hayat tecrübesinde gördükleri özetle:
Çok partili yaşamın getirdiği siyasi tercihler.
Her 10-15 yılda maruz kalınan ihtilaller, vatandaş-yurttaş,kardeş çatışmaları.
Tarımda makineye geçilmesi.
Olgunluk dönemine doğru teknolojik gelişmeler.
Sonrasında teknolojik hayata ayak uydurma ve eski tarihi ve coğrafi ve şahşi hatıraların arasında kalan bir ruh durumunun yansımaları, özlemleri..
b) Yaşadığı coğrafyanın tarihsel izdüşümünde Türk islam kültürü, İslamın ekseri Alevi ekseninde hafızalarda yer etmiş tarihsel toplumsal öncülerin, sanatçıların bıraktığı nişanelerin, coğrafi isim ve şekillerden yansıtılmasının şair imbiğinden geçerek mısralara dökülmesi.
2: Gelenek:
Şiir geleneği olarak hece kültüründen serbeste nazma geçiş sürecinde serbest nazım.
Bu dönemi teknolojinin getirdiği kolaylıklarla kalıpların dışına yönelim olarak da düşünebiliriz. Aruz ve hecenin kurallarının dışında kuralsız bir anlatımın duygu ve söyleyiş üzerinde bir kurala bağlanması gibi..
Gerçek bir Serbest şiir, aruz kadar zor, hece gibi kuralcıdır oysa. Bir serbest şiiri değerlendirmek için mısraları yan yana getirin ve cümle oluşturmaya çalışın, cümle oluşturabilirseniz, o şiirde pürüz var demektir. Neden paragraf olarak yazmamış ki deniliyorsa; o serbest şiir imamın kayığına binmiş demektir.
Peki bu şiirde bunu bulabiliyor musunuz?
Cümle öğelerinden, cümle çözümlemesine kadar uzun bir konudur edebiyatta.
Bu konuda bir Türkçe öğretmeni getirseniz de bocalar çünkü. Ki matematikte 2+2 nin 4 değil 5 olabileceği de tartışılıyorsa, serbest şiirde mısrayı cümleden ayıran özellikler nelerdir, uzun ve meşakkatli bir konu..
Bu şiirde cümle kurabilmek zor.. Kurmaya kalkarsanız, zorlama olur. Mısralar gayet net ve birinci tekil şahış, seslenme, özel isim ve soru kelimeleriyle gayet güzel şekilde ayrılmıştır diye düşünüyorum ve başarılı bir serbest şiir görüyorum karşımda.
3) Yapısal olarak şiir:
14 bent, 87 mısra.
Her iki bent arasında – seslenme bağlantısı, ey benim…ifadesinin öznelden tüzeli oluşturma bağlamında gayet başarılı.
Kültürel ve coğrafi isimlerle izlenimin yapıyı kuvvetlendirmesi açıktır ve okurda hem bir merak hem de bir hikaye anlatılır gibi geleceği aşikardır. Bu tür tarihi, coğrafi ve özel isimlerin çok kullanıldığı şiirlerle okuru araştırmaya yönlendirir. Bu yönelim sonrasında şairin gönül iklimine doğru yolculuk başlayacaktır. Haritayı koyun önünüze ve şiir bir de öyle okumayı deneyin. Ki özel isimlerin ve şahışların çokça kullanılması şiiri kendinden öteye taşıyor.
Ki genel olarak şiiri başarılı kılan etkenlerden biri de, tarih ve coğrafya çağrışımı olan kelimelerdir.
Hayali ve Soyut yapısal olarak: Bozkır ikliminde Taş bir mektebin içinde her türlü derdinize çare olabilecek bir dedenin, öndeşin; sizi beklemesini ortaçağ döneminden günümüze yaşayabilirsiniz. Yaşanmalıdır, çünkü yaşatıyor.
4) Şiirin Teması-Konusu
İç Anadolu coğrafyamızda Alevi Kültür yaşantısının yansımalarının getirdiği mısraların, dimağınızda bıraktığı öğretiler, tarihi olaylar, acılar, uğraşlar…( acılardan ve yaşanan kötü olayların (siyasi-mezhepsel-toplumsal) çağrışımlardan yorulmuş bir hafızalarımız için acıdan bahsetmek istemiyorum)
Özel isimlerden; kültürel bağ olarak dedelik makamlarından yola çıkarak kah alp kah erenlerin ışığı bağlamında adım adım yaşanılan tarihin ve öznel yaşamın, coğrafi isimlerle desteklenmesi, Gaziler, Bektaşiler, Mevlevilik, Hacı Bayram-ı Veli ve Atatürk’ün aynı kültürün bir devamı olduğu anlatılmaktadır. Bu dünya, sünni dünyasından bambaşka bir dünya. Ve daha çekici. Bu çekiciliği sağlayan da; düşünürleri, aşıkları, alperenleri ve ozanlarıdır. Bu kültürün devamını Balkan coğrafyasında da görebiliriz. Çünkü siyasi olarak Türk obaları Osmanlı beyliğine karşı ekstra bir güç olarak karşı çıkmasındalar diye dağıtılmışlardır. Oysa sünni camiada ve hatta Kur’an da bile şairlerden küçümseyici olarak bahsedilir. Böyle bir şiirde Kuran, islam kelimelerini göremiyoruz ancak yaşıyoruz ruhumuzda. Şiir bu hissi ve konuyu verdi bana.
Her biri arasında öznel ve nesnel büyük ve küçük geçişkenliklerin bulunduğu gerçeğinden hareketle Anadolu’nun; İç Anadolu bölgesinin son tahlilde Ankara ve Atatürk nispetinde bir güneşe benzetildiği görülmelidir.
Şairin İçanadolu’dan çıkarak kendi değer yargılarıyla dünyayı resmettiği şiir yapısının; bölüm bölüm birbirini sırayla destekleyen özel isimler ve coğrafi yerlerle konusunu ilmek ilmek başarılı bir şekilde anlatmıştır.
Her bir özel ismin, konunun içinde ayrı bir konu başlığı açtığını düşünmeliyiz. Tırnak içindeki ifadelerin Çağrışımı da başka bir araştırma ve musiki, şiir konuşudur ayrıca. Bu tür atıflarda şiirleri güçlendirir.
5) Şiir Dili
Okuru yormayan ve sade konuşma dilinden oluştuğu görülmektedir.
Şiir dilinde olması gereken samimiyettir. Okuması zor, halktan kopuk, elitsel dilin yapmacılığı kısaltılması ve uzatımının olmadğı, zorlamanın bulunmadığı bir dil.
Bir çok serbest şiirde oysa, okura üstünlük kurmak ister gibi zor kelimeler kullanılıyor. Şiir halk dilinden koparsa şahsen soytarıya dönüşür. Lakin bu şiirde ciddiyet, hoşgörü, kadirşinazlık, güven telkin ediliyor okura.
Şairleri nedense, halkın üstünde, en az her bakımdan bir tık üzerinde düşülüyoruz değil mi? Yaşantı olarak, yaşadığı yer ve yaptığı iş olarak. Sanki ulaşılmaz bir saraydalar halk için. Oysa buradaki şiir dili, tam hayatın, ortasında pırıl pırıl. Aşık Veysel’in Ankara’ya alınmamasını düşünün mesela!
6 Şiirde ahenk, kafiye.
Şiirdeki ahenk kafiyelerden değil, kültürel, özel ve coğrafi isimlerin anlatımından kaynaklanıyor. Ahengi sağlayan unsurlar olarak, yaklaşma ekleri, birinci tekil şahış, soru, betimleme, benzetme, çağrışımlar üzerindne kurulmuştur. Özel, Somut ve soyut ahengin güzel bir karışımı.
Ahengin sadece kafiye ile oluşturulmadığın bir kanıtı gibi şiir.
Özel izimler: Ilgaz dağları, Kızılırmak, Çankırı, Haydar Dede, Çeşnigir Köprüsü, Hasan Dede Ocağı, Hacı Taşan Usta, Seyit Gazi Türbesi, Eskişehir, Kırşehir, Yunus, Nevşehir, Hacı Bektaş-ı Veli-Sivas-Pir Sultan -Banaz-Şarkışla-Aşık Veysel , Gemerek, Madımak,Erciyes Dağı, Niğde,Konya, Mevlana-Şemş,Hacı Bayram, Atatürk, Hüseyin Gazi Pir.
Somut kelimeler: akasya çiçeği, ateş, testi, kızıl yaprak, saç, kapı,yol, dil, papuç, ocak, hançer, yüz, türbe, dergah, uçan kuş, kar yağması, hane, delikli taş, bakır, demir, tunç, saz, kara toprak, deniz, semah, sofra, kapı, divan, avuç içi, şafak vakti, gül, ayak izi, çerağ, mum, kirpik, atlar.
Soyut kelimeler: Koku, yürek, rüya, ruh, ecel, hayal,nefes, kıymet, dua, aşk, kara baht, niyaz,peri, sevda, dilek, öz, sevgi, aşk, sızı, akıl, muhabbet, huzur, minnet, zikir, kalp gözü, umut, zaman heba.
7) Söz sanatları ve ses olaylarına girmeye gerek görmüyorum.
8) Gerçeklik, anlam ve yorum:
İncelediğimiz şiirde, tarihi, kültürel ve coğrafi gerçekliği iliklerimize kadar hissediyoruz. Yine de öncü bir şiir olmadığını söyleyebilirim. Yeni bir benzetme göremiyoruz. Buradaki benzetmeden kastım, “lambada titreyen alev üşüyor”; alevin üşümesi…. tarzında, bu benzetmenin daha üstünde bir ifade okuyamadım son dönemlerde.
Bu şiiri özellikle seçmemin nedeni de, yerellik kokusundandır. Yerel olamayan bölgesel, bölgesel olamayan küresel olamaz babında.. İç Anadolu özelinde diyebileceğimiz, bu toprakları yoğuran kültür etmenlerinin, yerel öncülerin, coğrafi isim, ırmak ve dağların, şehirlerin alevi öğretisinde, Anadolu’da dilllenen dergah, türbe, eren, alp, aşık ve ozanlarının bir girdap gibi içerine çekercesine yoğrulmasıdır. Teknelerde hamur nasıl yoğruluyor ise bu şiir de aynı hamur yoğurmak gibi bir görüntü çıkarıyor karşıma.
Lakin çıktı bölümünde elimizde ekmek var mı diye kendime sorduğumda; sanki sır gibi; ekmek bir bakıyorum elimde, bir bakıyorum elimde değil yok olmuş. Soyutluk duygusu mu yok eden, somutlar ve özel isimler mi var eden ekmeği çözmek zor.
Bir defada okunup geçilmeyecek bir şiir. Bahsettiğim gibi, bu şiirin daha derin okuması sizi 1000 yıllık bir tarihi yolculuğa çıkarır. Belki de ekmek bu yolculuktadır kim bilebilir. Yine de geçmişten ziyade geleceğe bakmak daha güzel olabilir. Karar sizin, değerli okuyucuların..
Haddimce yaptığım incelemede haddimi aştıysam afola.
Şiirde geçen özel isimlere derin saygı ve selamları sunuyorum.
Değerli ustamızı da bizlere böyle bir şiir şöleni yaşattığı için teşekkürlerimi arz eder, haddimce de tebrik ediyorum.
Eskiklerim varsa dostlar hoşluklar getirsin, güzelliği fısıldasın içimize.
Nice şiirlere usta.
**************************
Seslendirmesi kendi sesinden şairimizin sayfasında mevcut.
Aşk Semahı
ey benim
akasya çiçeği kokulum
Ilgaz’ın yeşil yangınlarını yüreğimde tutuşturanım
say ki her gece
Kızılırmak süzülüşlünle bir testi su taşıyorsun
ateşler içinde yandığım rüyalarıma
saçlarından kızılyapraklar dökülüyor
kabirsiz bedenim sahipsiz ruhum üstüne
bir Çankırı sonbaharıdır kapımı çalan
ecel dediğin nedir ki
senin yokluğunun yanında
ey benim türkü yüreklim
bir Neşet Ertaş ezgisine eşlik edip
adı Leyla olmasa bile ‘’yazımı kışa çevirenim’’
Haydar dedemden icazet alıp
kaç bahar yolunu beklemişim Çeşnigir köprüsünde
kaç fırtına dağıtmış senli kurduğum hayallerimi
lal ettiğin dillerim konuşsun diye
bir pabucun tersiyle ağzımı ovmuşlar Hasandede ocağında
Hacı Taşan usta
‘’şimdi uzaklardan bakan ben oldum’’ dedikçe
kaç hançer rüştünü ispat etmiş yüreğimde
ömrümü adamışım yüzüme dokunan bir tek nefesine
can dediğinin ne kıymeti var ki canana kurban edilmedikçe
ey benim
Hak divanında yüz akım
boynumu büküp duaya durmuşum Seyitgazi türbesinde
Yunusun dergâhında iki aşkı tek yürek bilip
Eskişehir semalarında uçan kuşlara anlatmışım ahvalimi
bir Kırşehir sabahında kar yağarken kara bahtım üstüne
Aşık paşaya niyaz ederken görmüşüm düşlerimde seni
gönlümdeki perinin peşine düşüp Nevşehir’de
Sulucahöyükte can suyu verip yüreğimdeki sevda tohumlarına
canım da cananım da sana emanet deyip
hanesinde konuk olmuşum Hacı Bektaş’ı Veliye
ve bizim için en güzel dilekleri dilemişim
delikli taştan süzülüp geçerken
ey benim can özüm
göz göz olmuş yaralarım Banaz’da
bakırla demirin tunç
sevgisiz insanın hiç olduğunu dinlemişim
Pir sultan abdalın asırlardır susmayan sazından
Şarkışla da Veysel babanın kara toprağıyla yarenlik edip
Gemerek’te denizlerin mavisiyle selamlamışım evreni
madımakta yanmışım duman duman
ateşler içinde aşkın semahını dönmüşüm seninle
hem de ellerini hiç bırakmadan
ey benim son sözüm
adım adım dolaşıp iç Anadolu’yu
içimdeki senli yangınların harını
Erciyes’in poyrazıyla soğutmamak olur mu
olur mu Niğde bağlarına sevdamızın nişanesini bırakmamak
ve Konya’dan dünyaya
kim olursan ol yine gel diye değil
nefsimin nefesimin efendisi sensin diye sana seslenmeden
olur mu Celâleddin Rumi ile
Tebrizli Şemsin sofrasına oturmak
ey benim
hiç dinmeyecek ince sızım
bir bayram sabahı kapını çalsam
karanlıkları bayramlık gülüşlerimizle aydınlatıp
kalbimizdeki ikilikleri silsek aklımızdan
ve muhabbetle sığınsak
Hacı Bayram veli divanına
el ele çıksak
Mustafa Kemalin huzuruna
minnetimizi gözümüzden dökülenlerle değil
özümüzden yüzümüze yansıyanlarla
devretsek gelecek nesillere
ve ben unutup Ankara’nın acılarımın başkenti olduğunu
Ilgazın yüreğimdeki yeşil yangınlarına eşlik etsem
saçlarını koklayıp avuç içlerinden öperken
eyy benim kara yazgım
ben hallerimi arz ederken
unutuldum sanmasın Hüseyin gazi pirim
bir şafak vakti
gümüş kanatlı meleklerle avlusuna inip
sen kokulu yediveren güller büyüteceğim
pirimin ayak izlerinde
ve gönüller çerağında mum niyetine kirpiklerimi yakıp
son kez senin ismini zikredip
kör kıldıktan sonra kalbimin gözünü
Azrail’le kol kola gelişini bekleyeceğim
Vaadi cennette kavuşmak umuduyla
eviriliyor zaman devriliyor atlar
ve seven sevdiğine kavuşamadan
bir bir heba olup gidiyor hayatlar
Ahmet Örnek
YORUMLAR
ne yazayım ne diyeyim bilemedim...
naçizane gönlümüzden geçenleri
cahilliğimizi gölgesinden çıkarıp
gönül dostlarına armağan ediyoruz bu platformda...
bu paylaşımlarımızdan birisi bir güzel yürek bir işinin erbabı kalemce
incelenmiş..okuyucuya ikram edilmiş...
bu güzelliği ile gözlerimi yaşartan sevgili Bir dünyevi kardeşim
çok çok teşekkür ediyorum ve baş ucu kitabı gibi saklayacağım
zihnimin en müstesna yerinde bu eleştirini....
sevgi saygı ve selamlarımı sunuyor o güzel yüreğindenöpüyorum...
Yinsani
naçizane gönlümüzden geçenleri
cahilliğimizi gölgesinden çıkarıp
gönül dostlarına armağan ediyoruz bu platformda..."
bu büyük yüreklilik... şiirin özeti zaten..
abim ben de bu tür yorumlara nasıl cevap veremeyeceğini bilmeyen bir hal vardır..
tebessüm, sağlık ve şiir eksilmesin penceremizden..
sevgi ve saygılarımla..
Yinsani
şiiri kaç defa okuduysam ben de semaha durdum...
saygılarımla..
iki kıymetli değere saygılar selamlar olsun
harika bir derleme
harika bir eleştirel yazı
şiirin evrenselliğine öz kültürüne dair
güzel bir yazı olmuş
TEBRİKLER
Yinsani
:) nice şiirlere..nice saygılar her dem.