- 2348 Okunma
- 11 Yorum
- 0 Beğeni
TÜRKLERİN EN BÜYÜK DÜŞMANI ARAPLARDIR
TÜRKLERİN EN BÜYÜK DÜŞMANI ARAPLARDIR/
MİLAT ÖNCESİNDEN BAŞLAYAN BU DÜŞMANLIK/
GÜNÜMÜZE KADAR SÜRMEKTEDİR/
ARAPLAR ONDAN DAHA ÜSTÜN BİR IRK OLDUĞU İÇİN TÜRKLERE DÜŞMANDIR.
KENDİ DÜŞMANLIKLARINI USTACA YAPILAN TARİHİ BİR MANEVRA İŞE YAHUDİLERE YÜKLEMİŞLERDİR.
BUGÜN DE TARİH ÖNCESİNDEN AŞILANAN YAHUDİ DÜŞMANLIĞI PLANLARI TIKIR TIKIR İŞLEMEKTEDİR.
TÜRKLERİN YAHUDİLERLE HERHANGİ BİR SAVAŞI VE DÜŞMANLIĞI YOKTUR.
ASLINDA YAHUDİLİK HAZAR TÜRKLERİNDE VERİLEN BİR İSİMDİR.
YA HU VE Dİ ZAMANIN TÜRK KOMUTANIN OĞULLARININ ADLARIDIR..
BİLİNMEYEN BİR ÇOK GERÇEĞİ TARİHE BİZZAT TÜRKLER KENDİ ELLERİYLE TARİHE GÖMMÜŞLERDİR.
BU DA ARAPLARIN TALKAN VE CURCAN KATLİAMINDAN ÖNCE BAŞLAYAN VE BÜYÜK BİR TÜRK KIYIMIYLA SONUÇLANAN TALKAN . CURCAN KATLİAMLARINDA DEVAM ETMİŞTİR.
BUNLAR BİLİNEN KATLİAMLAR..
BİLİNMEYEN KATLİAMLAR HALA GÜNÜMÜZDE DE DEVAM ETMEKTEDİR.
ARAPLARI DESTEKLEYEN ,ÜLKE BİLİNDİĞİ VE DEKLARE EDİLDİĞİ GİBİ ABD DEĞİL.EZEL, DÜŞMANLARIMIZ ARAP.RUS VE ÇİN’dir.
ÖNCE DİNLERİ İLE SONRA DİLLERİ İLE ÖRÜMCEK GİBİ SARAN ARAPLAR BİZİM TEK VE EZELİ DÜŞMANIMIZDIR. TÜRKLER İSLAMİYETİ BIRAKIP KENDİ İNANÇLARINA DÖNSE DÜNYADAKİ YERİMİZ ÇOK FARKLI OLACAKTIR.
TÜRKLERİ YOK EDEN TEK SİLAH İSLAMİYETTİR.
BUNA İNANMAYIP BENİ DİN DÜŞMANI OLARAK DAMGALAYIP KÜFREDENLER OLACAKTIR.
DAHA UZUN BİR YAZI KOYABİLİRDİM SAYFAYA ANCAK İŞİN ÖZÜNÜ BİLDİRDİM.
ARAŞTIRMAK SİZLERE KALMIŞ.
GÜLCE ŞEREN
10 EKİM 2019
Dünya tarihinin en büyük ve en kanlı katliamları, soykırımları olan Curcan ve Talkan katliamlarında on binlerce TÜRK kılıçtan geçirilmiş, Türk kadınlarına tecavüz edilmiş, Türk bebekleri Arap mızraklarının ucunda günlerce gezdirilmiş; Türklere zorla ve baskıyla İslamiyet kabul ettirilmiştir. Arapların Türk düşmanlığını anlatan ve bugün bile söyledikleri bir sözleri vardır: “Etrak’i bi-idrak” derler. Yani “Akılsız, idraksiz Türkler”. Günümüzde Kürt teröristleri eğiten, lojistik destek sağlayan, besleyen de yine Araplardır.
Ne yazık ki, günümüzde Araplara “Din kardeşi” gözüyle bakanlar ve ülkemizi Araplaştırmaya çalışanlar bulunuyor. Bunlar, Türk kanı taşımayan Arap melezidirler ve Arapları çok severler.
Arap ırkının, en önemli Türk düşmanlarından biri olduğu bilinmelidir. İslam dünyasında en sağlam kabul edilen hadis kitaplarında bile TÜRK DÜŞMANLIĞI açık ve nettir. Arap dünyasında TÜRK DÜŞMANLIĞI, hadis kitaplarına bile girmiştir. Hem de başlı başına bir bölüm olarak.
Bölümün adı da çok ilginç:
“Kıt’al-ut-Türk”. (Türklerin öldürülmesi – Katli)
Buhari’de, Ebu Davud’da ve Tirmizi’de bölümün adı bu.
ibn Mace’de “Bab-ut-Türk”, yani “Türkler Bölümü”, Müslim’de ise, “Kıyamet alametleri” arasında yer alıyor. “Peygamberliğinin bir kanıtı” olarak, gelecekten haber verilirken; “Kıyametin bir alameti” olarak Türklerle nasıl çarpışılacağını, “Müslüman”ların, “Türkleri nasıl öldürecekleri”ni de anlatıyor. Hem “Türk” diye ad vererek, hem de “tarif” ederek, yüzlerinin, gözlerinin, burunlarının, derilerinin, renklerinin nasıl olduğunu anlatarak. Anlaşılan o ki, Türkler konusunda kendisine bir takım bilgiler verilmiş. Buna göre, “Türklerle öldürüşme”, ta! “Kıyamet”e dek söz konusu. Kıyametin bir alameti olarak da “müslümanlar”, yeryüzündeki “Türkleri öldürüp temizleyecekler”. Yoksa “kıyamet kopmayacak”.
İşte hadislerden bir kesim:
– Müslümanlar, Türklerle öldürülmedikçe, kıyamet kopmayacaktır. Yüzleri kalkan gibi, üst üste binmiş (kalın) derili olan bu toplumla…. kıl giyerler.” ( Bkz. Müslim, e’s-Sahih, Kitabu’l-Fiten/62-65, hadis no: 912; Ebu Davud, Sünen, Kitabu’l-Melahim/9 Babun fi Kıtali’t Türk, hadis no: 4303; Nesei, Sünen, Kitabu’l-Cihad/Babu Gazveti’t-Türk…)
– “Siz (müslümanlar), küçük gözlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi üst üste binmiş olan toplumla öldürüşmedikçe kıyamet kopmayacaktır.” (Buhari, e’s-SAhih, Kitabu’l-Cihad/96; Müslim, e’s-Sahih, kitabu’l-Fiten/62 hadis no: 2912; Ebu Davud, Sünen, hadis no: 4304; Tirmizi, h. no: 2251; İbn Mace, h. no: 4096-4099)
TÜRK DÜŞMANLIĞINI hadislere kadar sokan Araplar, dünyada gelmiş geçmiş en aşağılık ve iğrenç ırklardandır.
YORUMLAR
ARAP BEDEVİLERİNİN TÜREK DÜŞMANLIĞI NEREDEN KAYNAKLANIYOR?
-------------------------------------
OSMANLI ve TÜRKLER .
Gerçekte iki farklı Osmanlı vardı. Halifeliğe kadar olan Osmanlı, namı-ı diğer Türk İmparatorluğu ile Halifelikten sonra Araplaşan İmparatorluğumuz… Ve Araplaştıkça daha çok batan koca İmparatorluğumuz… Aslında Türkler için her şey güzel gidiyordu ta ki Halifelik sevdasına düşülene kadar… O günkü şartlarda Halifeliği olmazsa olmaz gören Yavuz Sultan Selim ile akıl hocası Şeyh İdris-i Bitlis-i ve diğerleri Memlüklülerin elinden Abbasi halifeliğini almak için Mercidabık ve Ridaniye savaşlarını tertip ederler.... Bu savaşların sonunda, kılıç zoruyla artık halifelik Türklerindir. (1517) ama çok büyük bir sorun çıkar, çünkü Arap dünyası halifeliğin kendilerinden alınmasına şiddetle karşı çıkar ve Türk halifeye biat etmek istemezler. İşte bu sorunu çözmek, Arapları, Türk halifeye bağlamak için Arapların da kabul edeceği bir orta yol bulunur. Bu yol Mısır’dan ve Arap diyarlarında seçilecek iki bin civarında ulemanın, Mollanın, Ebu Suud Efendilerin İstanbul’a davet edilerek, para, mal, mülk, arazi de verilerek kalıcı olarak yerleşmelerini sağlanır... İmparatorluğu Araplaştırmak, diğer bir değişle Türk İslam’ı terk edilerek, Arap İslam’ına doğru evrilmesini, dönüştürülmesini sağlamak konusunda anlaşırlar. Bu projeyi Araplar da destekleyince proje hayata geçer ve maalesef bundan sonra artık imparatorlukta “bugün de kısmen olduğu gibi” Türk kelimesi yasaklanır, “Türk’üm!” “Türkmen’im!” diyen Kızılbaş diye aşağılanır, dışlanır, kafası kesilir. (Bu dönem sadece Kuyucu Murat Paşanın “Türk’üm ! ” “Türkmen’im ! ” dedikleri için kafasını kestirip, kuyulara doldurduğu insan sayısı 158 bindir.) Maalesef Osmanlının son 350 yılı ilk 250 yılın aksine Türklere zulümle geçer, sıkı bir Arap tandanslı mezhepçilik kurulur... 1603 yılına gelindiğinde artık Ehli Beyt Türk Tekkeleri yasaklanır kapatılır, yerine Halid-i Nakşi Kürt-i Tekkeleri kurulur. Yine bu dönem Kürtlere sayısız imtiyazlar verilir, 1839 birinci Tanzimat Fermanına kadar Kürtler askerlikten bile muaf tutulurlar (Kürtlere Şah İsmail diyeti ödenir…) Yine bu dönem Türkler, saraydan, ordudan ve müesses nizamdan tasfiye edilir… Türklerin askeri ve siyasi gücünü kırmak için bu Arap mollaların fetvalarıyla, serdengeçti birlikleri sadece Türklerden oluşturulur ve en ön safta savaştırılır, böylece kırdırılırlar, ganimet bile toplatmazlar… Ganimeti de saraylardaki Arap mollalar ile işbirliği yapan yeniçeriler kendi aralarında paylaşırlar… Ordudan, saraydan ve müesses nizamdan yavaş yavaş tasfiye edilen, kafası kesilen, sürgün edilen Türklerin bir kısmı bu mollalara kızar ve canını kurtarmak içinde Kürtleşmeyi ana stratejik hedef olarak seçerler. Bu aşiretler ve boyların en büyükleri Avşarlardır, Halaçlardır, Mukri, Bayat, Beğdili, Evya, Yıvadır… Buna tarihimizde “Ekrad Türkmanlar” denir… Yine Kelkit’ten Hakkâri’ye kadar olan bölgede yaşayan Akkoyunluların büyük bir kısmı İran’a gider. (Bugün dünyanın en büyük Türk nüfusunun yaşadığı başkent Tahran’dır…) Böylece yüzyıllarca başımızı ağrıtacak Kürt sorunu ve Alevilik bu politikalar sonucu gelişir ve büyür. Osmanlı öyle bir açmaza düşmüştür ki, ne halifelikten vazgeçebilir artık ne de imparatorluğun kan kaybetmesini durdurabilir; çünkü imparatorluğu kuran asli unsur Türkmenler dışlanmıştır, mezhepçiliğe kurban edilmiştir… Mollalar, başta matbaa olmak üzere bir sürü saçma sapan fetva verirler… Ve sonuçta Osmanlı’ya Rönesans’ı ıskalatırlar, Rönesans’ı İngiltere kapar… (Matbaa Osmanlı’ya ilk kez 1480’de Yahudiler ile gelir, sonra 1527’de Ermeniler matbaaya kavuşur ve 1563’te ise Rumların matbaası vardır. Bu meşhur mollalarımız her seferinde yeni bir fetva ile bizimkilerin matbaaya kavuşmasını engellerler, ta ki Batı Rönesans’ı ve aydınlanmayı yakaladıktan, yani 240 yıl sonra 1727’de İbrahim Müteferrika’nın çabaları ile matbaaya kavuşuruz; ama bilgiye sahip olmak için artık çok geçtir… 11 Eylül 1683, Şimdi açıkça şu soru sorulmalıdır; 1299’dan 1683 Viyana Bozgunu’na kadar savaştığı tüm savaşları kazanan bir ‘’Türk imparatorluğu’’ Osmanlı varken; neden son 250 yılda girdiği tüm savaşları kaybedip, bir de kurtuluş savaşı yapmak zorunda kalmıştır?!… (Osmanlı bu dönem; yani yaklaşık son 250 sene, 1683 Viyana Bozgunu’ndan, nihayet 1922’de Ankara, Haymana Ovası’nda yapılan Sakarya Savaşını kazanana kadar tüm savaşları kaybetmiştir.) Acaba; Halifelik ve akabinde yürütülen Türk düşmanı, Arap tipi-mezhepçi politikalara dönülmeseydi koca bir imparatorluk batar mıydı? Ve yine; Yunus Emrelerin, Hacı Bektaşilerin, Seyit Gazilerin, Ahmet Yesevilerin… İslam’ı, İslam değil miydi? Osmanlıyı kuran Şeyh Edebalilerin İslam’ı, Akşemseddinlerin İslam’ı İslam değil miydi de Ebu Suudlara teslim edip batırdık koca İmparatorluğu… Bugün de aynı sürecin devam etmesi tarihten hiç ders almadığımızı göstermektedir.
Pir-i Türkistanlı Ahmet Yesevi der ki: “Din bir seçimdir, ama Türklük kaderdir!” İşte bu yüzden ‘’Arap sevici mezhepçi” değil, Cumhuriyet çiyiz Türküz, Atatürkçüyüz .
Ne Mutlu Türküm diyene...
(alıntı)
Gülce Şeren
Bu konu çok geniş . O yüzden bir yerden değil çeşitli yerlerdn okuyarak bilginizi artırmalısınız..
Gülce Şeren
Gülce Şeren
Merhaba Kıymetli Yazarım
Bir dikkatimi çeken noktada Yahudiler hakkında düştüğünüz cümleler
Bizde bir problem vardır
Araplaşmış, dinsel duygularla harmanlanmış biçimde Araba laf gelecek diye aklı çıkan insanlarda bir Yahudi karşıtlığı olduğu gibi Yahudilere entelektüel nedenlerle yakınlık hatta hayranlık duyanlarda da bir Arap nefreti bulunmakta (kuşkusuz yorumunuzdan dolayı şahsınıza dönük söylemiyorum)
Yahudi aleyhtarlığına (anti Semitizme) temelde karşıyım
İsrail ve Siyonizmede aynı zeminde karşıyım elbette
Buna karşın gündelik yaşamda bir Yahudi bireyi, vatandaşı bende bir olumsuzluk uyandırmıyor
Yine Yahudilerin özellikle son asırlarda evrensel düzlemde bilimsel, felsefi, sanatsal üretimine de saygı duymak bir yana, istifadeye her dem açığım
Bunun gibi Arap devletlerine, milliyetçiliğine, Arap kültür emperyalizminede karşıyım, dilde elbette Türkçeciyim, Arapça ile dinin birbirine karıştırılmasına da karşıyım
Ne ki, bir insana, onun ferdi varlığına Arap diye karşı değilim
Çünkü hangi ırkın mensubu olacağımız elimizde değil, Türk olmayıp Arap olsak nasıl düşünür, hissederdik? Efendim! Şimdikinden daha kötü olmazdı demeyelim!
Diğer yandan, Hz. Muhammet Veda Hutbesinde açıkça Arabın Arap olmayana Arap olmayanın da Araba herhangi bir üstünlüğü bulunmamakta, insanları birbirine üstün kılan iman ve amelleridir demekte
Kur'an ve Peygamber bir Arap üstünlüğü sunmazken asırlar geçtikçe kaleme alınan derlemelere muhakkak bir yükseklik tanımak ne kadar gerçekçi ve geçerli olur?
Yine Hz. Muhammet'e atfedilen sözlerden biri, sözlerinin kaleme alınmasını, kâğıda dökülmesini sağlığında kabul etmediği hususudur ki, nice şeriatçı dahi bunu reddetmez,
Hadis saygın bir dinsel alan olmakla beraber, Hadis eserleri Peygamberden en az bir asır, hatta iki asır sonra nakşedilmişken bunların duruma göre Kur'an-ı Kerim'in dahi önüne geçmesi ya da geçer görünmesi enteresan bir olumsuzluktur
Görünen o ki, Arabın İslam öncesi tarihinden gelen kavmiyetçilik hastalığı Hz. Peygamber döneminde küllenir, ve fakat Peygamberimizden sonra özellikle Emevilerle birlikte yeniden harlanıp, alevlenir
Yine Yahudilere dönersem; biz Türkler kadar Yahudilere kucak açan, kol kanat geren bir millet yeryüzünde yok
Osmanlı'da İspanya maduru Yahudilere kucak açar, Cumhuriyette aynı ilgi, alakayı gösterir şüphesiz
Bu anlamda bizdeki Yahudi karşıtlığı hiçbir dönemde devlet otoritesinde aradığı karşılığı bulmayıp, bazı toplumsallıkta lokal düzeyde cereyan etmekte
Zaman zaman Filistinlilerin zulme uğraması kapsamında Naziler bunlara iyi etmiş denir, ki tasvip ettiğim bir husus değil
Çünkü o konuda da bilgisisiz, modern Siyonizmin türlü entrika ve provokasyonlarını algılama noktasında yetersisiz
Osmanlı'nın çöküşünde ve tarih sahnesinden çekilmesinde kuşkusuz iç dinamizmin kaybolması yanı sıra, İngiliz/Yahudi sistematiği temel bir etkendir
Diyorsunuz ki, Yahudilerle bizim millet olarak herhangi bir savaşımız yok
Yahudiler hemen hiçbir çağda askeri özellik gösteren bir kavim değildir ki hocam
İktisadi, siyasi, diplomatik ögeler Yahudiyi harekete geçirir ve dahi tabiatını tayin eder
Hani bizde bir söz vardır, "İki Türk bir araya geldi mi devlet, iki Yahudi birleşti mi şirket kurar" denir ya
Demem o ki, Yahudi meydan muharebesi vermez
PKK terörünün ardındaki unsurların başında İsrail/Siyonizm gelmiyor mu?
Peki ya yüz yıl önce içimizde Türkçülüğün, Turancılığın bayraktarlığını yapanlar arasında kimi Yahudi/siyonist hahamlar yok mu?
Ben Türkçülüğe/Turancılığa karşı değilim hocam, Ne var ki Yahudi siyonist/haham Türkçüye/Turancıya şiddetle karşıyım
Bunlar Osmanlıyı siyaseten çökerttiler, İngilizle beraber
Dünya üzerinde 19'uncu asrın sonlarından itibaren Yahudi düşmanlığını bu Siyonist lider ve örgütler organize eder. Rusya'da Amerika'da, Avrupa'da aynı dönemde Yahudi düşmanı yükseliş Hitlerle olacak iş midir?
O yüzden ben Nazileri de Siyonistleri de lanetlerim, hep birden hani
Kaldı ki, Nazilerin katlettiği Yahudiler genel olarak Aşkenazi, Doğu ve Orta Avrupa Yahudileridir, bir görüşe göre tarihte Yahudi dinine girmiş Hazar Türklerinin devamı olan topluluklardır
Korkarım ki, Naziler önemli ölçüde Türki kökenli bazı Musevi toplulukları katleder ve biz burada Naziler Yahudilere ne iyi yaptı diyerek hokkabazlık yapmaktayız
Bu bağlamda arz ettiğiniz Hazar Türkleri Yahudileri ya da Gagavuz Hıristiyanlarına muhalif değilim
Amma velakin B'nai B'rith, Bilderberg Yahudiliğini hiç sevmem
Çünkü bu damar bulunduğumuz coğrafyada Arap, Türk. Müslüman ülke ve toplulukları çorba gibi karıştırırken, biz burada Yahudi'den ne kötülük gördük/görüyoruz ki dersek fena halde yanılırız
Yahudi/Siyonist evrensel damar tohumu çoktan atıp çekip çıkmış, biz içeride türlü ideolojik doğrultularda birbirimizi yiyoruz ve diyoruz ki, Yahudi bana ne yaptı?
Bu arada değerli hanımefendi
Sayfanızı işgal etti isem affola
Saygı ve selamlarımla...
levent taner tarafından 10/11/2019 1:45:57 PM zamanında düzenlenmiştir.
Gülce Şeren
Ben yüzyıllardır bir avuç yahudinin arapların sinsi oyunlarına kurban edilerek "günah keçisi"olarak gösterildiğine inanıyorum. Elbette bu yıllanmış alt beyinlerine işlenmiş düşünceyi silmek hiç kolay değil.
Arapların tarih boyunca bize verdikleri zarar ziyan açık ve net iken neden araplar yahudilere tercih ediliyor? ben de bunu anlamıyorum?
Ben dinden önce öz kimliğime önem veririm. Benim için önemli olan Türk olarak doğmamdır.
pkk ve diğer suç unsurlarını besleyen yahudiler değil. almanlar ( ki yahudinin büyük düşmanıdır halen) ve araplardır ve
pkk ve yan ürünleri. hizbullah ve diğerleri hangi topraklara sığınıyor.Filistine en çok zararı veren de arapdır. Filistin Kurtuluş ordusunu 60'lar 70'lerde Türkiye'de yaşanan olaylarda bir çok kanlı saldırının faiilidir.. Bunları neden dile getirmezsiniz. Bende bunu anlamıyorum yahudi ya da israil babamın oğlu değil. gerçeklere flu gözlüklerle değil.çıplak gözle bakmak gerekir. saygılar..
levent taner
Kısa bir paragrafta birkaç defa bu cümleyi sarf etmişsiniz ki, hoşuma gitti
Sizin tüm haklılığınızı belgeliyor değerli yazar
Şu pasajda önemli doğrular var kanımca
Arapların Türklere verdikleri zararlar, negatif duyguları açık
Aslında dünden beri düştüğüm notlarda bu durumun izdüşümü var
Mesela gün gelir Suudi kralı Ermenistan'da sözde soykırım anıtına çelenk koyar, gün gelir topraklarındaki bir Osmanlı kalesini yıkarlar
Bizde maalesef Arapçı bir damar var
Siyasette, toplumda karşılığı var bunun
Diyorum ya üstte, Arap devletlerine, milliyetçiliğine, Arap kültür emperyalizmine karşıyım diye sayın hocam
Sohbetinize azıcık iştirak ettim hepsi bu
Yoksa kıymetli bir hanımefendi olduğunuz dışında bir hisle hiç değil
Saygı ve selamlarımla...
Curcan ve Talkan katliamlarına değinmektesiniz haklı olarak
Bu konulardan bizde resmi tarih söylemlerinde bahsedilmez evet
Ya da hemen hiç demeli belki de
Çünkü Arapların Emevi devleti evresinde sert ve kıyıcı oldukları yönünde türlü örnekler vardır tarih yazımlarımızda
Sünni İslam tarih anlatısı da Emevi devrini yumuşak, naif bir evre olarak anlatmamakta
En başta Kerbela/Hz Hüseyin mevzuu bağlamında
Kimi zaman yansıtıldığı gibi Sünni İslam çevrelerinin Emevi devrine karşı sıcaklık duydukları doğru değil
Yalnızca kurucusu Muaviye'nin Hz. Peygamber devrinde müslüman olması, sahabeden olması bahsi dairesinde bir saygı vardır ki, bu dahi bir Muaviye sevgisi değildir
Salt Şii/Alevi yapılarda değil Sünni muhitlerde de Hz. Ali'nin saygınlığı ve yüksekliği, muhabbeti Muaviye'yi en iyi şartlarda dahi fersah fersah aşar kanaatimce
Sıffın savaşında Hz. Ali'yi ve ordusunu alt edebilmek adına mızraklara Kur'an sayfaları taktıran Amr İbnül As'ın önerisiyle Muaviye'den başkası değildir
Ne ki, dediğim gibi Hz. Peygamber devrinde müslümanlığı kabulü bağlamında sünni İslam anlayışı Muaviye'ye saygı duymakta, amma velakin bu bir sevgi muhabbetine dönüşmemekte
Sünni İslam toplumsallığında da sevgi ve muhabbet Hz. Ali ve evlatlarınadır
Şu kadar ki, Muaviye sonrası Emevi tarihine karşı bizdeki sünniİslam algısı genel olarak olumlu olmadığı gibi, olumsuzdur da
Dikkat edilirse eğer, ülkemizde erkek isimleri arasında Ali, Hasan, Hüseyin o kadar yoğunken, Muaviye, Yezit, Mervan gibi isimlere hiç rastlanmaz
Emevi devleti iç ve dış zulmünden dolayı kısa ömürlüdür de
Yalnızca Ömer Bin Abdülaziz adlı halifeye değer verilir, adaletli bir yönetim gösterdiği bahsi kapsamında açıkçası
Nihayet Emeviler bir başka Arap sülalesi Abbasiler tarafından katliam kertesinde iktidardan uzaklaştırılır
Abbasilerin kurucularından Horasanlı Ebu Müslim'e sorarlar:
Emeviler neden yıkıldı?
“ ‘Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşmanları asla dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dostlar zamanla düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince yıkılmaları mukadder oldu.’”
Görünen o ki, Emevilerin zulmü salt Arap olmayanlara karşı değil, Araplara dahi sirayet etmekte
Dolayısıyla, sadece Arap milliyetçiliği üzerinden okunası değil bence
Arap olmayan topluluklara karşı olan bölümünde elbette kavmiyet duygusu etken
Kur'an ve Peygamberin konuya bakışında soy ve kavmiyete karşı saygı ve bağlılık elbet vardır
Ancak ırkçılık, kavmiyetçilik kertesinde değil bu
Oysa Emeviler evresinde islam öncesi Araplara ait kavmiyetçilik yeniden hortlamakta
Hiç şüphesiz eski çağların meşhurlarından talan ve yağma siyasetide cabası
Bu bağlamda Emevi devrinde Türklere karşı da kıyıcı bir siyaset izlendiği doğru ve gerçek
Ancak bu katliam evrelerinde Türklerin İslama geçtikleri yanlış
751'de bir çırpıda Müslümanlığa girdiğimizde yanıltıcı olmakta
Abbasi devleti evresinde birkaç asır almıştır Türklerin İslama girmesi
Şöyle ki, Abbasiler Emeviler gibi şiddet ve kıyım siyaseti izlemezler
Bilakis, ilk birkaç asrında yoğun bir ilim/kültür hareketi de karşımızdadır
Gerek Abbasiler gerekse İspanya'da Endülüs safhası felsefe ve bilimsel gelişimin Arap İslam alemi kanalıyla yürüdüğü, yürütüldüğü bir dönem olmakta
Bu konuyla ilişkili olarak 19'uncu asrın Alman sosyalisti August Bebel tarafından kaleme alınan "Hz. Muhammed ve Arap İslam Kültürü" adlı eser hayli dikkat çekici olmalı
Hiç kuşkusuz bu Abbasi/Endülüs canlılığının ardında gayri müslim kaynaklı büyük bir tercüme evresi ve beraberinde Hint/Yunan kökenli antik düşünsel mirasın Arapçaya aktarılması önem arz eder
Nihayet Abbasiler ve Endülüs İspanyası bu canlılığı ve iç dinamizmi yitirdikçe dış saldırılarla yıkılıp tarih sahnesinden çekilirler
Endülüs'de Araplarla beraber Yahudilerin emeği de önemli iken bu emek ve dinamizmin çökmesiyle beraber Haçlılar tarafından yıkıma uğratılırlar
Aynı şekilde Abbasilerin Moğol hücumlarıyla yıkılması da böyle bir iç çöküntünün devamı özellik gösterir
Bana göre ilahi işaret şu şekilde tecelli eder:
Abbasi'nin 11'inci asırda Selçuklunun askeri egemenliği altına girmesi yüce Tanrı'nın ikazıdır
Ne ki, yıkılışın devamı süreci Moğol tasallutunu getirir
Bizde sünni İslam çevrelerinin sandığı gibi Moğollar yüzünden Abbasi ve hatta İslam uygarlığı çökmüş değil, medeniyetin ışığını yitirenler askeri istilalara maruz kalırlar
Bakın Kur'an-ı Kerim'de Maide Suresi 54'üncü ayet ne der:
"Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah öyle bir kavim getirecektir ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler; müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı vakarlıdırlar; Allah yolunda cihad ederler ve hiç kimsenin kınamasından korkmazlar. İşte bu Allah’ın dilediğine verdiği bir lutfudur. Allah’ın lutfu geniştir; O, her şeyi bilir."
Nihayet, bu ayet-i kerime bin yıllık Türk İslamına vurgu değil midir acaba?
Evet Türkler şeklinde bir ad koyma mı? Değil elbette
Ne ki, insafla hükmedelim
Tarif mazide Müslüman Türk'ü göstermez de kimi gösterir?
Saygı ve selamlarımla...
Gülce Şeren
levent taner
Ben siyasal islamcı değilim
Atatürk ve Modern Türkiye'de pozitif yankılanır bende
Yalnız İslam altı yüzlerde temellenir, üç yüzlerde değil
Bin dört yüzyıl vurgusuda vardır ya hep
Şu kadar ki, Eski Türk tarihini hiçe saymak değil maksadım
Orhun Yazıtları da İslam öncesi Türk tarihinin değerlerini önümüze koymakta
Yalnızca Emevi devrinin kıyımlarıyla Türklerin İslama geçişlerindeki safhaları karıştırmamalı kanaatimce
Metazori bir sebep sonuç ilişkisi değil bence...
Vaktiyle gazeteci Hadi Uluengin'e ait olarak anımsadığım bir yaklaşım aklıma gelmekte
Türkler ve Araplar birbirinden neden hoşlanmaz/sevmez gibi bir soruya dayanıyordu bu
Arapların dinlerini verdikleri bir kavmin siyasi/askeri egemenliği altında asırlar geçirmiş olmaktan muzdarip, Türklerin ise askeri/siyasi düzlemde hakim oldukları bir milletin kültürel vesayeti altına girmekten dolayı ızdıraplı oldukları şeklinde bir yorum yapıyordu yazar
Kuşkusuz yazarımızın sözleri Allah kelâmı değil, yanılmaya, sorgulanmaya açık olmalı hani
Ne ki, oldukça hatta neredeyse tamamen doğru ve sıhhatli bir yaklaşım olarak gördüğümü söylemeden de geçemem
"Bülbülü altın kafese koymuşlar, "ah vatanım" demiş" sözü pek meşhurdur bizde
Efendim! O, bülbül için geçerli dememeli bence
O zaman ortada ne teşbih kalır, ne mecaz, ne de sembolizm
Yeryüzünde hiçbir millet tarihin herhangi bir evresini başka bir milletin egemenliği altında geçirdiği için hoşnutluk duyuyor değil
"Tarih galiplerin yazdığı bi kitap. Zafer, arkasından bıçaklanan masum düşmanların cesetleri üzerine atılan yapma çiçeklerden bir çelenk." der Cemil Meriç
Türkler çağlar boyu hakkaniyetlidir elbet, hoşgörülüdür de
Ne ki, Cemil hocanın söylemindeki derin gerçekçiliğe sığmayacak bir millet, kavim, ırk olduğunu da sanmıyorum açıkçası
Bunun gibi
"Aslanlar kendi hikâyelerini yazmadıkça, avcıların hikâyelerini dinlemek zorundayız." der bir kabile atasözü
Bu sözünde aslanlar ve avcılarla ilgili olduğunu düşünmek kargaları dahi güldürecektir
Tüm milletleri kavrar ve kapsar, Türkleri, Türkleri de zannımca
Bunu demek Türk olmaya, Türklüğüyle gurur duymaya engel değildir
Her milletin bir milli duygusu, aidiyet/kavmiyet hissi vardır elbet
Ve bu milli psikoloji yeryüzünde en büyük yükseklik/zirve olarak kendi varlığını hisseder
Doğal olarak milli şuura dönüşümü de böyle olacaktır
Elbette bilimsellik, gerçekçilik bir değerdir ama her şey değildir de
Şu kadar ki, milletler birbirleriyle etkileşime girdikçe birbirlerinden beslenmekle beraber, yer yer birbirlerine kızmazlar mı acaba?
Ne çare ki, bu duygular her milletin harcında, hamurunda vardır
Orta Asya'da iken en çok Çinlilerle hırlaşırken
Ön Asya'da Arap ve İranlılarla, Anadolu'da Bizans ve Yunanla, İmparatorluk halini aldığımızda ise Ruslarla en büyük hasmane duyguları yaşadık, doğaldır da, tek taraflı olduğunu ise zannetmiyorum...
-DEVAM EDECEK-
Merhaba Kıymetli Hanımefendi
Görüş sahibi olmak insanın temel ve tabii haklarından biri şüphesiz
Bu anlamda yazınızda ifade ettiğiniz biçimde suçlanmak, yargılanmak son derece yersiz ve anlamsızdır derim
Hangi inanca ve fikre bağlı olursa olsun insanlar egoyu değil sahip oldukları değerleri yüksek tutmalı
Hoşgörü ve adalet insan kazanmanın hatta kaybetmemenin kesin ve emin yoludur kanımca
Bu anlamda bir fikrin mümessili olmanın yanı sıra medeni cesaret sahibi olduğunuza da şahsen inanıyorum ben
Ancak sunmuş bulunduğunuz görüşlerin sıhhati konusunda aynı biçimde müspet düşündüğümü söyleyemem
Son derece uçlarda gezinen, açıkça duyguyu aşıp ciddi, tutarlı, sağlam bir düşünceye dönüşen yaklaşımlar bulamadım yazınızda
Spekülasyon dozu yüksek görünmekte bana, tam tersine olarak
Mesela başlık
Neden Türklerin en büyük düşmanı Araplar?
Daha ortalama çizgide, Araplar Türklerin düşmanıdır söyleminin yanlışlanması daha meşakkatlidir bilakis
Herhangi bir konuda birden ona kadar puanlama yapsak bir ve onu kolayca kullanmamakta fayda görürüm
Ara değerler bizi hiçbir dem bozmaz derim
Tıpkı bunun gibi, Araplar Türkler'in düşmanıdır önermesinin mümkünlüğü çok daha yüksekken; Türklerin en büyük düşmanı Araplardır demek oldukça zayıf bir yaklaşım olacaktır
Her şeyden önce tersinin de az çok doğrulanması gerekmez mi?
Arapların da en büyük düşmanı Türkler olmak icap etmez mi?
Değil halbuki
Türkleri dörde ayırsak, önemli bölümü Araplara karşı belli bir mesafe duysa dahi Arap düşmanı değildir, diğer önemli bölümü ise Arapları sevmese bile yine Arap düşmanı koyuluğunda değildir, Arap düşmanı olacak üçüncü bir kesim ise dünya ırkları içerisinde en çok Araplara karşı husumet duymazlar sanırım, dördüncü bir kesim ise en çok Araplara olumsuz olup artık nefret derecesinde olsalar dahi azınlıkta kalırlar zannımca
Ve yine zannımca, Arap dünyasında da böyle bir duygu ve değerler zemininde bir Türk imajı derecelendirmesi yapılması icap eder ki, aksi halde Türklerde Arap imajı tasnifiyle bu denli bağdaşmaz bir Arabın Türk algısı mutlakçılığı bizi bilimsel çizgiden hızla uzağa düşürür, şeklinde düşünmekteyim...
-DEVAM EDECEK-
Gülce Şeren
Sadece ben değil diğer okurlarında anlamaları için...
Ayrıca yazdıklarımın özet olduğunu, konuyu merak edenlerin araştırmasını yazdım...
Kendileri araştırma gereği duyarlarsa daha sağlıklı olur düşüncesindeyim. saygılar...
Gülce Şeren
Sadece doğru bildiğim gerçekleri hala yanlış diyenlere karşı bir iki söz etmeden geçemiyorum...
levent taner
Haklılıklarınızın ve tarihi gerçeklerden söz ettiğinizinde farkındayım elbette
Bunlara da ikinci ve üçüncü cevabımda yer vermeye çalıştım
Ve şüphesiz içten hislerle tepki gösterdiğinizi görmekteyim
Yazınızın salt konusu ve içeriği değil beni harekete geçiren
Bir Türk, ateşin bir Türk hanımı tarafından kaleme alınmış olması bağlamında yazıyı uzun tuttuğumu içtenlikle söylemek isterim
Artı tam da siyasal islama dönük bir hükûmet evresinde yazınızın mükemmel bir beden diline sahip olduğu kanaatindeyim
Ülkemizdeki Araplaşma eğiliminin güçlendiği bir evreye cevabi kapsamını inkâr etmek ne mümkün?
Nihayet sürç-ü lisan etti isem affola
Saygı ve selamlarımla değerli hanımefendi...