- 401 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
DÜNYANIN KÖTÜLÜĞÜNE BİR KÜÇÜK YANIT, SEVGİYLE...
‘’Bir beyazdım siyahlar arasında.’’
(Alıntı)
İklim duyarlılığında ikiliyorum mihrabı ve süzgün ömürler kürüyorum, atıl yalnızlığıma sahip çıkan sadece Tanrı.
Büyütüyorum da başakları her kavşakta: solan her biri ansızın ve yetim sanrılar uçuşuyor g/öğün bitiminde kırağı çalan bir kurşun gibi ağırım ve nasıl da asılsız ithamlar.
Düş gücüme yenik düşen gerçeklerle örülüyüm ve satırsız geçmiyor günüm ve özlemim.
Dik acılı bir yas’ım: hayır, hayır, dik başlının ta kendisiyim ve özümsediğim mutluluğa çeyrek kala bitimini oynuyorum rolümün ve giyindiğim her şey gerçek ve ördüğüm belki de görünmezliğin meşrebinde tek kişiye görünüyorum.
Sudan sebeplerim yok benim sevmek için ve de yaşamak adına ama azığa aldığım düşlerim var ve nefsimin terbiyesinde yalnızlık illa ki rüştünü ispatlayan.
Yanlışını sevip yenilgisini kutsayan tanrılar cumhuriyeti adeta; insanların ısrarla sayıp sövdüğü ve bir imge olma telaşındayım bir de sevip içime kapanmak aşkın arsız tininde bir ünlem; yalnızlığın titrinde de bir özlem elbette ölümsüzlüğün hicabında yenik düşen nefsime değil ümitlerime yol veriyorum sözcüklerin: kumpası değil bereketi; aşkın hasreti değil rehaveti ve görgülü bir sözcük olmalıyım ben esefle kınayanlara rest çekip bilfiil özgürlüğümün kısıtlandığı o devasa çadır.
Rahmetin ta kendisine vakıfım ve ayrıkotu olan benliğim değil de beceremediğim kadar da radarına takıldığım imkânsızlığın ve çaresizliğin ne de olsa söz öbeklerinde sırıtıyor benim kelimelerim aslında sırıtan kadere meylim: ne de olsa keder hükümlü bir alın yazısı ve alnımdaki aklığı yüreğime serip de siyahın içinde seçilen bir beyaz olmanın da haşmetli öngörüsü ile yakalandığım sağanak.
Kelamın sonu yok bir de tanıdığım tanımadığım herkese verdiğim selamın ve genelde geri dönmeyen ama illa ki Rabbime emanet ettiğim bir de bitmiyor niyazı solgun göğün en parlak huzmesinde ben kenetlenmişliğime İlahi Adalete, sözcükler nasıl da diri ve dingin keşke ruhumdaki gerginliği sonlandırabilsem ve dokumayı değil dokunmayı becersem en çok da içimdeki çocuğun safiyetine ekleme yapıp dışlandığım şu düzenekte ben bir Anka kuşu olmanın hikmetine nail olsam.
Akçıl sözcükler.
Bazense ne çok karabasan.
Sevdalı bir nazireden yola çıkıp da.
Hazan mahsulü düşler ise her mevsimin izdüşümü bende; aralıksız hazana yakalanan yüreğim ve çatısı akan düşlerim bir de ne çok kehanet bir satıra denk düşüp bir de başım yana düştüğünde ve yaslandığım dağdan da ayrı kalamadığım elbette Hakkın nezdinde rüştünü ispatlamış bir nazire, içimdeki mayhoşluğun sefasını süren meleklerin hüviyetime sunduğu o korunaklı nüfus elbette Allah katında kabul görmüşlüğün hayali ile y/anıp tutuştuğum.
‘’Kıyılarındayım işte… Ne isteyebilir ki kırk yerinden kan sızan yaralı bir hayvan, avcısından. Kâküllerinin rüzgârlı ülkesinde bir küçücük yer yürek büyüklüğünde…
Dünyanı kötülüğüne bir küçücük yanıt, sevgiyle.’’
(Alıntı)
Yalnızlığın seyrüseferinde ben kocaman bir ülkeyim kodaman acıların gölgesinde yeniden yeşermeyi bekleyen kalan zamanımda sevdalı bir beyit kadar da kısa ömürlü ve şimdi düzene yenik düşmüşlüğümle sonlandırıyorum hadiseyi.
Elimden tüm gelen bu ne de olsa ellerimden kayıp giden bir yıldızın ta kendisiyim.
Öğrendim ki; yüksek sesle konuşan bu kalabalığın içinde susarak yaşamalıyım elimdeki tüm ihtimallerin tarafımca tüketildiği ve sıramı savmakla hakkıyla yaşamanın ulvi seferberliğinde, kıyısında saygıyla bekliyorum hazin sonumu ve vurdumduymazlığına insanların sadece severek ve susarak yanıt veriyorum, içime çektiğim nefeste ve dualarımda saklı iken ölümüne sevdiklerim.
Herkesin birbirini çiğneyerek yaşadığı sıradanlık ve sıra dışılığımla solmaktan geri duramadığım…