- 505 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Dilenci
Siz bilmezsiniz de..
Dedemle ilgili epey maceramız oldu.
Osman Dedem rahmetli hayırsever biriydi. Dilencileri falan asla boş çevirmezdi.
Bir dilenci gelmiş, Dedemin verdiğiyle yetinmemiş olacak ki "Osman Ağa, yanıma birini ver de köyü beraber dolaşalım" demiş.
Dedem de dilencinin yanına beni verdi. Beraber köyü dolaştık. 11-12 yaşlarında falan ancak varım. Herkes beni sever. Allah razı olsun hiç kimse boş çevirmedi. Bir verecek olan üç verdi, beş verdi. Herkes fazlasıyla verdi.
Epeyce bir şeyler birikti. Dilencinin ağzı kulaklarında. Hasılat çok iyi.. tadı damağında kaldı..
**
Tadı damağında kalmış olacak ki, aynı dilenci ertesi yıl gene gelmiş, dedemi bulmuş. Dedem "Hadi oğlum, şu dürzüyü bir daha dolaştır" dedi. "Ben utanıyorum, dolaştırmam" dedim.
Dedem ısrar ediyor. Ben kabul etmiyorum.
1,5 km falan ötedeki bizim bağın yanında, Uzun Tarla’daki harmana kaçtım. Dedem de peşim sıra harmana geldi. Babam rahmetliye "Mısdafa, bu senin oğlun dilenciyi dolaştırmıyor" diye şikayet etti. Babama da aynı cevabı verdim. Babam "Neyse, bu sefer de dolaştırıver" dedi. Benim dolaştırmaya hiç niyetim yok. Tarlanın içine doğru anızdan koştum, babam da peşimden. Anızların ayağıma batmasına falan aldırmıyorum. Babam kısa sürede yakaladı, "Bak döverim, git şu işi hallet" dedi. Baktım pabuç pahalı, artık harmanda durmanın darağı da geçti.
Köye döndüm. Dedem de arkamdan geliyor. Ben yivriğim. Daha çabuk geldim. Ümmühan Teyzemgilin evinin orada bir yerlere saklandım. Evlerimiz bitişik. Teyze oğlanları dedemi görecek şekilde durup durumu bana aktarıyorlar. Dedem dört döndü bulamadı.
Dedem beni bulamayınca kendisi dolaştırmaya kalkmış. Bir kaç ev sonra yorulmuş. Dilenciye kendin dolaş demiş.
Daha sonra Dedemin baston menzilinin dışından ben de olayı takip ettim. Dilenci kendi başına dolaşınca kimse bir şey vermemiş ki.. Veren olduysa da çok az. Hasılat oldukça düşüktü. Benimle topladığının onda biri bile değil.
Dedem artık beni görüyor "Köpoğlu köpek, bak dolaştırmadın adam bir şey toplayamamış..!!" dedi.
"Bana ne yav" dedim.
Tam hayal kırıklığı, tam hevesi kursağında kalma durumu..
Bir daha da gelmedi o dilenci.
Suat Zobu
(Yaşanmışlıklardan)
.
YORUMLAR
Bundan önceki yazına:
"İyi bir şairsin. Ama düz yazında çok güzel."mealinde bir yorum yapmıştım.
Anlaşıldı böyle giderse benim pabucum dama atılacak. Ne yapayım bende bağrıma taş basarım. Netice de sen de benim gardaşımsın!!!!!
Şaka tabii... Nesiri de çok güzel yazıyorsun. Çok güzel. Çok içten. Çok yalın.
Sağ ol var ol...
Senin bu anın beni de eskilere götürdü.
Köyde harmandayız. Rahmetli dedem köyün ileri gelen yaşıtlarıyla ağacın gölgesinde sohbet ediyorlar. Bana seslendi:
"Bediri su getir oğlum."
Amasyanın bardağından kalaylı bakır tasa doldurdum suyu götürdüm. Dedem bir şeyler anlatıyor. Ben su dolu tas elimde bekliyorum. Dedem lafı uzattı da uzattı.
Beklerken...Beklerken...
Pırtt ettim. Evet...Yellenmiştim. Elimdeki tası atıp kaçtım.
Dedem anlattığı lafı falan unuttu. Baston elinde peşime düştü.O yaşlı haliyle harman yerini dört sefer dolandık. Tutsa kemiklerimi kıracak.
Tutamadı tabii. Ben o gece emmim gilde yattım. Ertesi gün hırsı geçmişti. Beni yanına çağırdı.
"Gel lan ossuruklu torun korkma" dedi. Bir lira verdi.
( Para kazanmanın yolunu buldum. Diye düşünmedim tabii. O bir kere olurdu.)
O yıllar öyleydi gardaş. Her şeye rağmen bu günlerden iyiydi.
Büyük disiplin olmasına rağmen büyüklerimizi seviyor muyduk? Belki !
Ama korktuğumuz kesindi.
Bu güzel anı yazını kutlar gözlerinden...Gözlerinden öperim...
Suat Zobu
Sen çok yaşa emi, CAN DOST..
Çok güldüm "Anlaşıldı böyle giderse benim pabucum dama atılacak. Ne yapayım bende bağrıma taş basarım." diyen can dostuma güldüm. Senin yerin bambaşka. Senin pabucunu dama atıncaya kadar hiç pabuç giymem daha iyi. Sen kim, bizim sana ulaşmamız kim. O asla olmaz olamaz. Bizim kırk tekne ekmek yememiz lazım..
Çok güldüm "Pırt dedi." O işin böyle masum anlatımını 1000 tekne ekmek yesem yapamam. VAROL..
Evet o günler ne güzeldi. Bizim çocukluğumuzda kağnılar vardı. Hızla traktörlere geçildi. Ama harmanlar vardı. O harmanlar, harman yeri. Bizim harmanımızın bitişiğinde bağımız vardı. Rahmetli babam üzüm toplayıp getirirdi. Hele hele "Siyah üzüm mü istersin, beyaz mı?" deyişi şu an olmuş gibi aklımda..
Sonra pekmez kaynatırdık. Amcamın hanımı rahmeti baş aşçıydı. Koyunlar kesilir o kazanların altında et közlenir, mısır közlenirdi.. Öff öff.
Ne mi oldu, Osman dedem rahmetli olduktan (1979) sonra babamgil 4 oğlan bakamadılar bağa..!! Bir kaç defa yandı. Sonra kalan ağaçları kesti bizimkiler. Şimdi dümdüz tarla..
Ahh, ahh..
Dedemi, babamgili, anlatmaya devam edeceğim.
Senin pabucunu dama atmadan tabii..
Haa unutmadan elinden kelinden öpüyorum canım dostum, canım ağabeyim..