- 840 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
İsmet hocanın pazarı
Biraz beyaz peynir, biraz zeytin , kepek ekmeği ve yağını fazla kaçırdığı yumurtadan bozma omlet. Usul adımlarla kaynamakta olan şenliğin buharında elini gezdirip çayını doldurdu.
İsmet hoca yaşını başını almış bir erkek olarak, evin içinde erketeye yatan boş vermişliğe doğru bir tövbe çekip sabah haberlerini izlemeye başladı.
Nereden geldi şimdi bu devlet düşmanlarının kanalı diyerek spikerin suratını buruşturup
Hemen evin milli kanalı B haberi açtı.
Üçüncü yalnızlık limanı açılıyordu talmanya bundan çok rahatsızdı yoksa tazmanyamıydı. Ne fark eder tüm batı bu ülkenin bu ani yükselişinden çekiniyordu nasılsa.
Pezmanya dan direktif alanlara yeni ve büyük bir operasyon yapılmıştı. Allahtan bu pezmanyacıları önceden fark etmiş tide 17-25 karanlıktan hemen sonra onlardan uzaklaşmıştı. Yoksa mazallah 15 kemmuz dan sonra başına iş alabilirdi.
Sırf oğlu kızı bir dersaneye gitti diye haftalarca içeride kalanlar olmuştu.
Aslında onlara üzülse de onun gibi yapmadıkları için salak olduklarını düşünüyordu. Zira tarih gösterişli bir bilim değildi güçlünün yanında olmak elzemdi tarih için. Asıl önemli nokta gücün el değiştirme yerlerini fark edip usul usul dönüş yapmayı bilmekte idi.
Yeri gelse yarın pezmanya ile barış olsa hemen pezmanyacı olmanın yolu için, yazdıklarında ve eleştirilerinde fazla ileri gitmiyor hep belli bir sınırda kalıyordu.
Keyifle çayını yudumlarken kendi kendine akıllı adamım vesselam diye sırıtıyordu
Holde duran boy aynası bu yaşlı sırtların sırıtışından hiç hazzetmesede tabiatına karşı çıkamıyordu.
Yumurtasını bitiren İsmet hoca geçmişte zeytin yağı ile yaptığı yumurtaları hatırlayıp iç geçirdi aman neyse diyerek Taz dağlarından altın çıkarılmasına karşı çıkanlar aklına geldi. Sanki dağ bitecek ahmaklar diye düşündü ve hatta vatan hainleri bunlar ülkenin milli servetlerini kullanmasına karşı çıkan hainlerdi bunlar diye bardak ile konuştu.
Allahtan darlık fonu vardı da bu dış mihraklar yüzünden zor durumda olan müteahhitlere devletimiz yardım ediyor diye iç geçirdi. Aklının sesi arada yapma etme bak burada bir bit yeniği var arkadaş desede hayatını idame ettirmesine yarayan ek gelirlerinden vaz geçmek istemiyordu. Sonuçta fare sadırının İsmet hocaya yararı vardı. Düşündü düşünen bir bireydi İsmet hoca elbette ara sıra sevmediği insanlara kızsa da onun asıl özelliği üstün körü takılmış yapar gibi görünüp bir şeyleri dinamitlemekti.
Yazmayı severdi yazmak onu hem rahatlatıyor hem de işine geldiği gibi mürit toplamasına yardımcı oluyordu. Şimdi biraz daha genç olsa ve bedeni el verse idi neyse dedi böyle de güzel. Bugün güzel bir pazar günüydü aklıma takılan tek şey 31 zart seçimlerinde şehrin yönetimini az daha alanlarda idi.
Acaba 23 pırt tarihinde yenilenecek seçimlerde bunlar tekrar alırsa diye korkuyordu
Neyse dedi nasıl olsa oyları çaldılar ne olacak
Gerçi bu millete zulüm gerek gelsin de bunlar bu sistanbul halkı görsün bu kâfirlerin gerçek yüzünü.
Şu sınav kağıtlarını okuyunca bunlar hakkında bir yazı yazmalıyım diye düşündü aklında bin bir tilki tekrar dudakları kıvrıldı
Utanmasa kahkaha atacaktı çünkü yazacakları çoktan kafasının içerisinde idi.
Sofrayı kaldırıp aynı masaya sınav kağıtlarını koydu
Soru 1
Osmanlı da demokratikleşme hareketleri ne zaman başlamıştır
Soru 2
Duyun u umumiye hangi padişah döneminde kurulmuştur ve aynı padişah döneminin önemli olaylarından iki tanesini yazınız
Soru 3
Çanakkale savaşına katılan Osmanlı ordularının genel komutası kimdedir ve bunun sebepleri nelerdir.
Soru 4
Fatih fermanının önemi nedir ve Osmanlıyı nasıl etkilemiştir
Soru 5
1699 Karlofça anlaşmasından sonra Türk ordularının geri çekilişi ne zaman durmuştur.
Soruları tekrar okuyunca kendi kendine mırıldanmaya başladı. Zira beşinci sorudaki Türk ifadesine takılmıştı sehven böyle bir hata yapılır mıydı.
Olan olmuştu ama bir daha bu kadar Türk ifadesi kullanmamaya dikkat etmesi gerektiğini düşündü.
Sınıfın çoğu sorulara az çok doğru yanıt vermişti tam anlamıyla yüz alacak kağıt yoktu ancak 0 alacak vardı . 0 alması gereken öğrencinin kağıdına bakınca eyvah diye düşündü
Bu kişinin babası bkp partisinin il yönetiminde idi gelecek dönem milletvekili olması bekleniyordu.
Tadı kaçmıştı ne yapsam ne yapsam diye düşünürken eline geçen kurşun kalem birden oynamaya başladı hım evet 50 yeterli olur
Sırf bir sınav için başına iş almaya gerek yoktu zaten babası ilerde vekil olursa belki işine yarardı.
Eline geçen bir diğer kâğıt ise tyt düşüncesinde olduğunu hep belli eden hatta belli konularda kendisi ile tartışan bir öğrenciye aitti. Hatıraları aklında canlandı veli toplantılarında bu çocuğun annesini görmüştü. Tam da bu anneden bu çocuk olurdu zaten böyle insanlara tahammül edemiyordu aslında modernlik ile giyim ve kuşam ile değildi derdi.
Sadece bir işin peşine fazla düşüp hakkını arayanları sevmiyordu. Nasıl sevsindi eskiden böyle bir inatçı yüzünden müdürlükten olmuştu neymiş okuldaki taciz olayını kapatmaya çalışmıştı.
Neyse dedi kağıdı okurken tüm kendinden emin ve ayakları üzerinde durup güce boyun eğmeyen insanlardan öç almak istermişcesine kırabildiği kadar puan kırdı. Yine de 60 ı aşağı düşmedi puan yapacak bir şey yoktu şimdilik önümüzdeki sınavlara bakacağız dedi.
Kağıtlar ile işi bitince salondaki koltuğa uzandı yorulmuştu biraz kestirse miydi
bi anda bağırış sesleri keyfini bozdu ne oldu acaba demeye kalmadan kapısı kırıldı karşısında polisleri gördü
ben değilim ben yapmadım ben en çok ben seviyorum memleketi hatta bkp yi en çok ben seviyorum. Liderimizi en çok ben seviyorum
Polislerin tepkisiz kaldığını görünce diğer yolu denemeye karar verdi
Atatürk’ü de çok seviyorum ben ülkemizi kuran büyük lider o o iyiydi de çevresi kötüydü yoksa Atatürk harika bir liderdi bakın yazdıklarımda da var bu.
Polisler ne diyon lan diye bakmaya devam edip eline kelepçeyi geçirdi
İsmet bey sözlü ve yazılı tacizden göz altındasınız
Hah ne ne
neyin tacizi
ben yapman öyle şey nasıl yapayım ben şerefli bir Türk vatandaşı ve öğretmenim
Karakolda anlatırsın hadi.
Bir anda uzandığı koltuktan fırladı kan ter içinde kalmıştı
of lanet olası tyt li insanlar diye düşündü.
hep bunlar yüzünde aklım karışıyor.
YORUMLAR
Öğretmen dediğin ayna gibi olmalı
berrak bir su gibi tertemiz lekesiz
aksi halde nasıl yetişir fidanlar orman olur
temizler göğün altında ki kirlenmiş bu evreni
iyi nesiller iyi öğretmenlerin elinden yetişir
o nesiller insan olur
nefes olur dünyamıza
dedikten sonra
yazıdaki çizilen öğretmen figürü ATATÜRK Cumhuriyetine hiç mi hiç yakışmıyor
aydınlık geleceğimiz adına öğretmenlerimizi ak helal sütü emmiş liyakat sahibi kişilerden seçmeli ve çok çok önem vermeliyiz
en büyük bütçe eğitim bütçesi olmalıdır der
nice saygılar sevgiler sunarım
Senin bu öykünü okuyunca orta okuldaki Türkçe öğretmenim aklıma geldi. O öğretmenimi çok severdim. Gerçekten çok iyi bir öğretmen ve çok iyi bir insandı. Birgün derste Cahit Kulebi'nin hikaye şiirini okumuştu bize. İşte o gün hem şiire hem de edebiyata aşık olduğumu hissettim. O güne dek okumayı hep severdim. Ama o günden sonra çok başka bakmaya başladım okuduğum herşeye. Çünkü Öğretmenimiz şiiri tüm duygusunu vererek okuduğu için şiiri her anlamı ile yaşadım. İşte edebiyat böyle bir şey olmalıydı. Ben ne zaman bir şey yazsam o gün, o sınıfta hissetiğim gibi anlatmak istediğim, ifade etmek istediğim tüm duyguları karşımdaki de hissetsin istedim hep. Hüznünü, mutluluğunu, heyecanını kelimeler saklamasın. Ne var ne yoksa döksün içini öykülerim, şiirlerim istedim. Ben o gün o sınıfta hem edebiyata hem de şiire aşık olurken Türkçe öğretmenime binlerce minnet borçlandım.
Benim öğretmenlerimin arasında çok azı ben de hayal kırıklığı yarattı. Ben şanslı olanlardanım.
Sonra sonra öyle öğretmenler karşıma çıktı ki hayatta mideme defalarca yumruk yesem ancak bu kadar acırdı canım. Isminin yanında öğretmen kelimesi ile anılan bu insanlar tüm çocukluk ve gençlik yıllarım boyunca beslediğim büyüttüğüm öğretmen değerlerimi birer birer çöpe attılar. İşte en çok bu yüzden kızgınım onlara. Asla geri gelmeyecek masumiyet onların çirkinliklerinin çamurunda boğulup ölüyorlar. Eskiden nerede bir öğretmen görsem ellerine sarılıp öpmek isterdim. Tüm öğretmenler gözümde yüce birer dağ gibiydi. Sonra sonra anladım ki insanları insan yapan meslekleri değilmiş. Bir insanın değerli biri olabilmesi için ta aileden başlayan uzun bir yürüyüşe ihtiyacı varmış meğer. Bir insanı değerli kılan şey onun gerçek değerlere sahip olması imiş meğer. Eğer bunlara sahip değilse dünyanın en kutsal mesleklerine bile sahip olsalar o insanlar asla parlamayacak kadar değersiz ve karanlık oluyorlar.
Dilerim bu insanlardan öğretmen olmasın artık. Dilerim çocuklarımız eli öpülesi öğretmenlerin ellerinde yeşerirler piyadem.
Sevgilerimle