HANGİ YOLUN YOLDAŞIYIZ?
Şems-i Tebrizi Hazretlerinin bir sözüne denk geldim. Belki daha öncesinde de defalarca görmüşümdür ancak bu sefer belki içerisinde bulunduğum ruh halinden kaynaklı, belki de üzerine tefekkür etme vaktim geldiğinden ötürü kafamda defalarca tekrar ettim… “ Yolun var mı da yoldaş bulamadım diye feryat ediyorsun? Gönlüne erdin mi de gönüldaşım nerede diye sızlanıyorsun? Önce kendini bir bul bakalım. Ayağında diken yarası olmayan, sinesine gül kokusu süremez.” Bu cümleleri tekrar ettikçe, sorulan soruları ruhuma sordukça nutkum tutuldu. Ben kimim? Ne için yaşıyorum? Yolum neresi? Yolda mıyım? Yoksa hala yola çıkamadım mı? Kimi seviyorum? Beni kim sahiden seviyor? Ve dahası…
Yıllar önce kendimle istişare ederken bazı kırmızı çizgiler çekmiştim kendime. En azından bazı prensiplerim olmalı diye düşünüyordum. Belki birkaç çizgi çekersem yolumu hatırlatır, hedefe varamasam da yoldan çıkmamı engellerdi. “Dinin İslam unutma, öğren ve yaşa. Vatanın namusundur, namussuzlara fırsat verme. Ve merhum Alparslan Türkeş’in “Hepiniz birer Türk Bayrağı’sınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin, yere düşürmeyin.” Sözüydü.” Ne kadar yaşadım ne kadar istikamet üzerine kaldım bilmiyorum. Ancak bugün ki aklımda bana aynı çizgileri teyit ediyorsa, en azından yoldan çıkmamışım demektir.
Vakit buldukça sosyal medyayı takip ediyorum. Aynı zamanda huyum gereği takip ederken de sorguluyorum, “ Kim? Neyi? Ne için yapıyor?” Maalesef ki vardığım her sonuç gösterişe, vurdum duymazlığa, lakayta, riyakata çıkıyor, içimi sızlatıyor. Acaba kaç kişi yaşam istikametini belirledi diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.
1992 doğumluyum. Çok eskilerden sayılmam. Tam geçiş dönemi insanlarındanım. Asıl olandan, empoze edilmek istenene… Yani mahalle kültüründeki kimin kapısı açıksa oradan su içmeyi de yaşadım; on beş katlı apartmanda hiçbir komşumu tanımayacak kadar uzak olmayı da yaşadım. Beş yaşındayken mahallede gece saat on birlere kadar oynamayı da yaşadım; eline tablet verilip sanal alemde körelen, dışarıya veli gözetiminde çıkmak zorunda olan çocukları da tecrübe ettim. Cebimde on lira param varsa olmayan arkadaşlarla birlikte harcamayı da tecrübe ettim; on liranın bile hesabının yapıldığı arkadaşlıkları da tecrübe ettim. Bir arkadaşımın bana borcu olduğunda belki paramı isteyeceğim sanacak diye aramaya haya ettiğim dönemi de yaşadım; borcu var diye benimle arkadaşlığını bitirenleri de yaşadım. Demem o ki değişimi iliklerime kadar yaşadım, tecrübe ettim, hissettim. Peki ne oldu da böyle oldu? “Rengini belli et. Yoksa boyanırsın.” Tam da böyle oldu. Kim olduğumuzu bilemedik, olmamızı istedikleri kişiler haline geldik.
Eskiyi de yeniyi de yaşadım. İnanın eskiler çok daha güzeldi. Düşünüp benliğimizi yeniden bulmak dileğiyle. “İstikbal KÖKlerdedir…”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.