- 419 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tek kişilik renkli bir çadır kurmuşsun
Tek kişilik renkli bir çadır kurmuşsun, içine içimde kalanları sığdırmışsın. Sanırım o aradığımız bambaşka dünyayı tek başına, o güzel parmaklı ellerinle yakalamışsın. Helal et, yol ayrımında biraz döktüm sana da çirkin yüzümü. Biraz burukluk, biraz isyan, biraz çaresizlik, çokça üç nokta... Hepsi o bambaşka dünyanın içine bir türlü giremeyişimdendi aslında ama sana da sıçradı. Geri sarabilseydik zamanı, o henüz adımızı koyamadığımız zamanlara dönmek isterdim. Her mimiğine onlarca şiir fışkırırdı sessizce hani; ben “bunu sana yazdım” demeden, o şiirin sana yazıldığını anlamadığın, anlamak istemediğin zamanlara... Diğer herkesi “herkes”, bizi “biz” olarak gördüğümüz zamanlara... Biz bize isim koyamazdık, başkalarının da isim koymasını bekleyemezdik; beklemiyorduk da. İşte o zamanlara... Sus desen de bir türlü susmayan şiirlerin ikizler, üçüzler doğurmasına her gün ama her gün şahit olduğum zamanlara...
Hiç sevmezdim üç noktaları ben. Yazanı güçsüz ve yetersiz bulurdum. “Nedir ulan bu sürekli üç nokta, doldursana boşluğu!” derdim. Güçlü ve yetersiz olma konusunda haklı, boşluk doldurma konusunda haksız olduğumu anladım.
Şimdi, hiçbir şey olmamış gibi davranıp bizi biz olduğumuz için sevdiğimiz zamanlara hızlıca geçiş yapabiliriz. Bir deniz kenarında balık tutup saçma sapan şeylere aynı şekilde gülebiliriz. Yüzlerce şarkıda yine uçurtmalar uçurabiliriz. Bunu ikimiz de biliyoruz ama yine biliyoruz ki o dünya bu dünya değil.
O güzel ellerinle yakaladığın bambaşka dünyaya kurduğun çadırın her rengini öp benim yerime de. Yanına, yakınına gelmek için hiçbir mazeret vermiyor bana benim dünyam.
Selim Akgün
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.