- 396 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
FAKÜLTEYİ BİTİRİRKEN
Daha fakülteye geldiğimiz ilk günleri hatırlıyorum. Fakülteye yeni gelmiş öğrenciler, yeni bir ortama girmenin heyecanı içinde canlı dipdiri ve ümit doluydu. Okulun bahçesi henüz bıyığı terlememiş gençlerle dolup taşıyordu. Arkadaşlarımdan bir kısmı kendilerine sunulan fakülte nimetlerinden istifade ederken, bir kısmı da bu nimetleri ellerinin tersiyle geri itiyordu. Kendilerini yenileyip de etrafında olup bitenlerin farkına varanların elleri kitaplara ulaştı ve ciltler dolusu kitaplarla tanıştılar. Büyük bir aşk ve şevkle bütün bunları araştırmaya ve öğrenmeye koyuldular. Bir kısım öğrenciler, okul derslerini ve sosyal çevreyi bırakıp kendi başlarına kurdukları dünyanın denizinde gemilerini yüzdürmeye koyuldular…
Yaşamları boyunca kendilerini yenilemeyenler; zaman tünelinin karanlık koridorlarına takılarak kendilerince kâbuslarla karşılaştılar. Bu onların korkak ve çekingen olmalarının ilk habercisiydi. Ruhlarını iman, ihsan, doğruluk ve dalalet hamuruyla yoğuranlar ise âdeta kendilerini bekleyen sonsuzluk deryasına ulaşmak için farklı yönlerden akan bilgi ırmaklarını nebevî yataklarla beslemişlerdi.
Şüphesiz ki bu yarışta orta yolu tutanlar karlı çıktılar. Yani toplumsal işlevleriyle ders içi ve ders dışı çalışmalarını birlikte yürütebilenler. Şu bir gerçek ki; anahtarsız açılan kapılar iyi niyetle açılmaz. Oysa heyecanının ve kumanda edilmenin etkisinde kalanlar, hayatın sunduğu engel kapılarının kırılarak açılacağına inandılar. İmtihan gereği olan dağların ve taşların kaldıramadığı kutsal emanet sonuçta siz muhterem dava erleri kardeşlerimize düştü. Oysa bu hepimizin göreviydi. Biz önümüze sunulan dünyevi hediyeleri, muştuları ve bu kutsal görevi kötüye kullanacak şahsiyetler miyiz? Hayır, hayır asla…
O halde her karanlığı aydınlığa, cehaleti ilme, zulmü adalete çevirecek yolları öğreten İslam dinini iyi anlayıp öğrenerek anlatmak ve yaşatmak bizim şiarımız olmalıdır. Aldığımız başarısız sonuçlar tomurcuklanmış ümitlerimizi, söndürmek yerine bizim çalışma ve mücadele azmimizi kamçılamalıdır. Ağlamasını bilmeyenler, gülmesini hak edemezler…
İnsanlar, her zaman çıkışta olmazlar. Bu çıkışın her zirvesinden sonra bir de inişi vardır. Takdiri ilahî bizi bu yüce dağın neresine atıp imtihan edeceğini de bilmiyoruz. Biz hep ümit doluyuz ve yolumuza yürüyoruz. Hak ve adalet yoluna çevremizdeki ümitsiz beyinler duvarlarla etrafımızı kuşatsa da bizim için her bir nokta başlangıçtır. Bizde hareketsizlik asla olmaz ve devamlı önümüze bakıp mesafe kat etme vardır. Bitiş ve başlangıç nazarımızda hep kardeştir zaman tünelinde. İşte ölümle de durağanlık yoktur. Yeni ve ebedi hayatın başlangıcı vardır. Ruhlar cesede bürününce, kişi yaptıklarını görür ve şöyle haykırır. “Aman Allah’ım! Bu ben miyim? Bu ben olamam!” demekten kendini alamayacaktır. İyi ve kötü ruhlu insanlar için sonsuzluk yaşamında safların netleşmesi, bu dünyadaki amellerin meyvesi olarak çıkar karşımıza. Kimin tartısı sevap yönünden ağır gelirse işte o kazanmıştır. Kimin de hafif gelirse o şahıs da kaybetmiştir. Böyle önemli bir imtihanın arifesinde bulunmaktayız…
Gittiğiniz yerlerdeki başarıları yükseltmek ve yüceltmek sizlerin elindedir. Siz durursanız aileniz duracak, siz durursanız toplum duracak, devlet duracak, dünya duracak, kısaca yaşam duracak… Siz yürürseniz; aileniz ve okulunuz yürüyecektir. Siz yürürseniz, toplum yürüyecek, devlet yürüyecek, dünya yürüyecek, hayat yürüyecektir. O vakit toplum ve devlet hak ettiği koltuğa oturacaktır. Her şeyin sizinle ama sizinle başladığını asla unutmayın. Siz başlangıçsınız, dünyasınız. Ektiğiniz tohumların meyvesini görmemek sizleri ümitsizliğe sevk etmesin. Bu meyveleri; çocukların, torunların, insanlık velhasıl bütün canlılar görüp tadacaktır…
Fakülteyi bitirirken kalbimize saçılan yanlış, zehirli tohumlar ve fikirlerden uzaklaşarak asıl kaynağımız olan Kur’an ve Sünnet çizgisine yönelmeliyiz. Bu ebedi yolculuğun hazırlığını yapmanın zamanı gelmiştir. Bu sene mezun olacak kardeşlerimiz, bir mevsimin ayrı meyveleri olarak değişik yer ve ortama gidebileceklerini hesaba katarak ona göre hazırlık yapmalılar. Kurak iklimlerde, turunçgiller yetiştirmeye kalkışırsak o kuraklıkta kaybolur gideriz. Zaman ve zemini göz önünde bulundurarak meyvelerimizi iklimine göre vermeliyiz. Fakülteyi bitirirken bütün kardeşlerimize bu imtihanda başarılar dileyerek yüce Allah’ın (cc) yardım etmesini diliyoruz…
Haziran/1994
Konya
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.