- 552 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kalemi Oynatan El
‘’ İkincil sebepler Hakkın kalemi gibidir. Yazar ve yazılan Hak’tır. O istemedikçe kalem dahi hareket etmez. Şimdi sen kaleme nazar edip, ‘’ Bu kaleme bir el lazımdır’’ demezsin. Sen kalemi görüp onu düşünürsün, ama onu oynatan eli düşünmezsin ‘’(FmF, MEB,s.343)
İkincil sebepler yalnız avam için. Avam kaldığım sürece bana bu yapılanları anlamam ve isyanımı bastırabilmem zor.
Eski zamanlardan bir zamandı, seni diledim, geldin…
İhtiyacım olduğu zaman geldin ve takdir edilen kadar kaldın. Bunu geç de olsa anladım. Acılarım ve anlamlandıramadıklarımla uzun geceler koyun koyuna yattım. Çünkü beklentilerimden farklıydın. Kalemi görüyor fakat yazanı göremiyordum o zamanlar. Yazanı görsem ne faide. Anlam veremiyordum böyle yazılmasına. Zaten Hakkın neyi planladığını kim bilebilir ki. İnatla ben nasıl istiyorsam öyle olmalı diyordum, fakat sen ısrarla kendin olmak çizgisinden vazgeçmiyordun. Sözcükler yoktu, acı vardı sadece. Ve en kötüsü bana verilen bu şansı değerlendirememe korkusuydu. Vakit azdı ve sen lüzumundan fazla suskundun.
Hz.Mevlana şöyle der: Günde elli sefer içimde şu sesi duyarım;’’ Avlanmayı bırak, ağa atla’’ (OS,S.58)
Kendi zanlarımı bırakmadığım sürece acılarım devam edecekti. Kendimi aldatmayı bırakmalıydım, gerçek hayallerimden çok farklıydı.
Telaşı bırak, vesveseyi bırak, yakalamayı, avlamayı bırak, ağa atla..
Av ol , av ol… Teslim ol ..
‘’Balıkçılar büyük balığı tek seferde çekmezler. Eğer kanca balığın boğazındaysa, bilincini kaybetmesi ve gitgide daha da güçsüz hale gelmesi için bir kez çekerler, sonra bırakırlar; sonra tekrar bırakırlar ki balık gücünü kaybetsin. Eğer kişi boğazında aşkın kancasını hissederse, bu kanca önce bir kez çekilir ki içindeki yararsız eğilimler ve kan yavaş yavaş dışarı çıksın.. Allah daraltır ve genişletir. ‘’ (FmF,MEB,S.296)
Kanca boğazımdaydı ve bilincimi kaybetmem hayli zaman aldı. Bir tek sen, bir tek kanca yetmezdi bilincimi kaybetmeye..
Bu yüzden bir kez yakalanmadım ben, senden sonra da kancalar takıldı boğazıma. Hatta o içimi kurutan senden sonraki kanca, suda kalmam gerektiğine de inandırmıştı beni. Ne yanılgı ! Meğer suyun dışı diye bir yer yoktu. Ve bunu kendisi dahi bilmiyordu.
Kalemi tutan eli görsem acılarım, sancılarım son bulacak mıydı ?
Sen nasıl böylesi mükemmeldin , peki ya ben neden istediğim ben olamıyordum bir türlü ..Sorularım niçinlerim nedenlerim hiç tükenmiyordu ! Hep eksiktim, hiçbir şeyim yoktu birde.. Hep acizdim , hep bilgisizdim , hep hep hep HİÇ bir şey dim. Sen se her şeydin. Ulaşmak istediğim karlı bir dağ zirvesiydin. Bir tek kartalları görürdün mor semalarında. Serçeleri ezerdi eteklerin her salındığında.. Ama illaki olmak istediğimdin.
Ve o gün geldi. Boğazımda kanca, kaybedemediğim bilincim ve teslim olamadığım varlığımla o kaçınılmaz gün geldi.
Oysa daha SEN olamamıştım , oysa daha benliksiz kalamamıştım.
Ama gitme vakti gelmişti.
Hakka yakınlıktan başka amacı olmayan ben için , anlamlandıramadıklarım çoğalıyordu. Ve sanki bir adım dahi ilerleyemiyordum.
Sancılarımı ,acılarımı ancak daha büyük acılar azaltacaktı. Daha büyük ağlara takılmalıymışım. Kalemi tutan eli görmeliymişim.
Bu yüzden daha derin sularda, daha derin acılara sürükledi beni kaderim.
‘’ İnsanı yönlendiren acıdır. Bir işte acı,arzu ve aşk olmadığı sürece, insan O’na yönelmeyecektir. ‘’ ( Hz.Mevlana )
Acı hep vardı, çünkü vuslata yaklaşmamıştım daha.. Ama bu seferki öyle bir acı olmalıydı ki her parçam kainatta dağılmalıydı.
Bu sefer şaşırtıcı bir şey oldu.
Rasule aşık oldum. Rabbimle aramdaki her şeyin bir resim haline döndüğünü fark ettiğim sırada Rasule aşık oldum. Hep , insan hiç görmediği birini nasıl sevebilir ki derdim. Olabiliyormuş. Ben böyle Leyla leyla gezerken fark ettim ki sadece Rasulün aşkı ve olağanüstü güzellikteki rabbimle yalnız kalmışım.. Baştan beri YALNIZdım. Bu öyle bir yalnızlık ki , İçinde kendim dahi yoktum. Başka nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Hem sadece BEN VARdım , hemde kendimin içinde olmadığı bir güzelliğe şahit oluyordum.
Her güzel şey gibi bu da kısa sürdü. Kalem yazmaya devam etti. Neyse ki bu sefer kalemi tutanı kalemden önce görüyordum. Şükür.
Çok büyük bir kancaya atladım bu sefer . Kancayı defalarca çekip gevşetmesine gerek kalmadı balıkçının. İlk darbede ağzım kan doldu. Sadece şu kelimeler döküldü yüreğimden ‘’ bu sefer çok acı oldu rabbim, bu sefer çok acı oldu, buna dayanma gücü ver yarabbim… ‘’ Verdi de… Kendin olmaktan vazgeç dedi bana. Bırak kendini bana. Senin kendin için düşündüğünden daha büyük hayır vereceğim sana. Yeter ki planlarından geç, sadece benim hükmüme razı ol.
Her zamanki ben olmaktan vazgeçtim bu sefer. Eğer bir konuda sınavı veremezseniz hep aynı konudan imtihan ediliyordunuz. Bunu fark ettiğimden olsa gerek ; yapacağım eylemleri dışardan olumlu gözükmelerine rağmen, yapmadım. Bunun sebebini kimselere de anlatamadım , her şeyi oluruna bıraktım, direnmedim. Daracık bir yolda yan yana yürümeye çalışan iki insanın birinin diğerine yol vermesi gibi kendimi hep bir adım geride bıraktım. Bilinçli yaptığım her hareketimin isabetsiz , bilinçsizce yaptığım her hareketimin ise olağanüstü isabetli olduğunu fark ettim. Bu yüzden planlarımı terk ettim.
Ağzımdaki son kanca hala duruyor. Ve kanamam hala devam ediyor. Bilincimi zaman zaman kaybetmediğimden olsa gerek, uzun zamanda ağzımda kalacağa benziyor.
Acılar asla anlamsız değildi , asla da kendi başlarına amaç olamazlardı. Onlar basamaklardı.
Bu yolda yürümeyi kabul eden için , sevilen her şeyin feda edileceği bir gerçekti.
Ben en çok sevdiğimi, en zor vazgeçeceğimi, en son kaybettim. Acısı hala yüreğimde … İstesem iki dakikada tekrar kazanacağımı , onu geri alacağımı bildiğim halde bekliyorum. Hakkın hakkımdaki takdirini bekliyorum. Ağzımda bir dolu kanla ve teslimiyet bayrağımla …
2008/Nilgün
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.