ARMUT DENİNCE AKLIMA HEP SEN GELİYORSUN.
Armut denince aklıma hep sen geliyorsun , haberin olsun..
-Köye gittim ya, kendimi bu yüzden çok iyi hissediyorum, keyfim yerinde ve çok mutluyum.
İnsanın kendisinden emin olması ve bu yüzden de kendisinden memnun kalması harika bir duyguymuş da benim bundan haberim yoktu, ne ayıp’’…
Hani yaz başı bir yemek daveti vardı , hani uzun bir süre bu yemekte ne giyeceğim diye düşünüp durmuş pek çok kişiyle konuşup fikir almıştım ya.., işte o yemekten bahsediyorum,diye başladı söze kadın...Etraflı bir araştırmadan sonra Kadıköy’e giderek bir elbise almıştım, hatırlasana?( 100 )’ TL vermiş, sonra da içim cız etmişti bu elbiseye nasıl o kadar parayı verdim, diyerek..
Köye giderken ne olur ne olmaz deyip o elbiseyi de çantama koyup yanıma aldım; giymem ama belki giyerim düşüncesiyle çantamın bir kenarına sokuvermiştim o elbiseyi..
Aslında, o elbiseyi poşetinden hiç çıkarmadan, ilk fırsatta mağazaya geri götürme niyetindeydim, götürdüm de, ama kabul edilmedi ‘’zamanı çok geçirdin’’ dedi elaman haklı olarak,ben sadece şansımı denemiştim hani olur mu diye..
Elbiseyi gösterdiğim herkes çok beğendi, bu kadar beğeni alınca benim de hoşuma gitmeye başladı ve yapacak bir şey yok, elbiseyi, mutlaka bir gün giyilecek bir yer bulurum nasılsa diye düşünerek dolaba astım..Eşimin akrabasının düğünü vardı. Düğün köy düğünü olacaktı ve ben birazda bu yüzden gitmek için ısrar ettim.Abhaz düğünleri meşhurdur, çok kalabalık vede masraflı olur abhaz düğünleri.Bazı varlıklı ailelerin düğünleri iki ya da üç gün sürermiş,gel ki ben henüz o düğünlerden birisine gitmedim, ya onlar çağırmadı, ya da çağıldım da ben gidemedim bilemiyorum artık..O düğünler de eskilerde kaldı, öyle her köşe başında kimse düğün yapmıyor; her şeyin tadı kaçtığı gibi düğünlerin de tadı kaçtı,dedi ve derin bir nefes alarak dalgın bir duruşla yere düşürdüğü bir şeyi arıyormuş gibi ayak parmak uçlarında gidip geldi birkaç kez, okadar kafası karışmıştı ki söyleyeceği sözler dilinden çıkıp, bakışlarına dizilmiş gibiydi ..
Daha önceden de aynı evin kızı evlenmiş, o düğün de çok şaşalı olmuştu. O düğünde herkesin ağzı açık kalmıştı ama her nedense ben o kadar da bir zevk almadım o düğünden.
O zaman ben herkese çok yabancı bakmıştım. Bekli de o yüzden sönüktü duygularım kim bilir; bilmem belki de çok keyfim yoktu ondan da olabilir, dedi ve yine durdu, bu kez bakışlarını gökyüzüne kaldırdı, sadece gözlerini sağa sola çeviriyordu bir şeyler kaçıyor da o da kaçmalarına engel olacakmış gibi, bir dakika bu şekilde sabit kaldı kadın. Sonra başını yavaşça öne ve konuşmasına kaldığı yerden devam etti…
Şimdi ise evin ikinci oğlu evlendi. Gelin ve de damat çok da genç sayılmazlar aslında,her ikisinin de yaşı kırk’ın üzerinde,belki de böylesi çok daha iyi ve her ikisi de birbirlerinin kıymetini bilir vede evliliğin tadını çıkarırlar,dedi sakin duru bir ses tonuyla..’’Ama’’,dedi kadın, Ya çocuk,çocuk ne olacak diye soracaksınız.Evet, çocuk o saatten sonra çok geç, hem de çok güç,vede zahmetli GÜLÜM, çocuk için genç olmak gerekiyor.’’Of ya ne biçim bir dünya burası,bir dengesi yok mu bu dünyanın’’ diyerek bir de isyan fırlatıp attı Evrene....
‘Düğün, evin ikinci oğlunun düğünüydü. Evin büyük oğlu, geleneklere ve de göreneklere karşı çıkarak köyden bir kız sevmişti ve her iki ailenin itirazlarına rağmen oğlan kızı kaçırmış,adeta meydan okumuştu kurallara.. Kız kaçınca, aileler etrafa rezil olmamak için o evliliğe razı olmuşlardı, kızın yaşı tutmamasına rağmen, her iki aile de gençlerin aşkına boyun eğmişlerdi mecburen.
-Sorun şuydu. Kız, istenmediği halde kaçarak geldiğinden dolayı oğlan tarafının gözünde pek bir kıymeti yoktu, öylesine sıradan, sade bir düğün etmişlerdi kıza ve daha sonra da o soğukluk hep sürdü evin içerisinde. Kız, bir türlü kendini ev halkına sevdiremedi; o güzelim kıza yazık olmuştu ama neyse ki kız daha fazla dayanamadı ve nasıl ki baba evinden kaçarak gelmişti koca evine, yine aynı şekilde kaçarak koca evinden baba evine geri döndü ve ailesi kızlarına kucak açtı, kızlarını sardı sarmaladılar. Kısacası, oldubittiye getirdikleri düğün, yine böyle bir oldubittiyle bitivermişti oğullarının evliliği
Bide kız Abhaz değildi ya Türk’tü. Abhaz’larda yaşlılar hala daha, yeni nesil, gelenekleri ve de görenekleri sürdürsünler istiyorlar. Akraba evliliği yapmazlar ama Kendi milletinin dışında başka milletlerden de kız alıp, kız vermeye pek yanaşmıyorlar, çünkü göz göre-göre kölelik elden gidiyor korkusu yaşıyorlar, bunu her ne kadar da kabul etmeseler de gerçek budur….Yaşlılar bu duruma direnseler de gençler kaçıp kurtulmak için çareler arıyorlar, çünkü gelenek ve de görenekleri harbiden bi dert; resmen bi nevi kölelik onlarınkisi.Kadına şiddete hayır derken, kadına en ağar şiddeti yapıyorlar kadınlara toplum içerisinde konuşma hakkı vermeyerek.Kısacası Abhazlar da kadın olmak çok zordur,hele de Abhaz değilsen yandın, dedi ve iki derin nefes alarak devam etti konuşmasına kadın.
-Abhazlar da erkeklere yapılan düğün çok şatafatlı olurken, kızlarda ise bana ne onlar yapsın havası hakim ve dahası kız tarafının erkekleri kızlarının düğününe dahi gitmiyorlar, bi de bu var üstelik,dedi ve dişlerini sıktı sinirli bir şekilde parmaklarını birbirine doladı ….
Kadın, hem anlatıyor, bi yandan da içinde biriktirdiklerini boşaltıyordu her ne kadar da çok mutluyum, harikayım dese de, konuşma ilerledikçe kadının yüz mimikleri değişiyor daha öfkeli, daha bir keskin konuşuyordu eşinin akrabalarını anlatırken.
Eşimin, bazı akrabalarıyla olan ilişkilerimi henüz koparmadım, onlarla görüşüyor, çok fazla gidip gelmesem de her geçen gün daha bir güçlenerek ilişkilerimiz devam ediyor bu durumdan çok da memnunum aslında,’dedi ama kadının sürekli bu konuya bu kadar vurgu yapması da çok dikkat çekiciydi.
O düğüne tek başıma gitmedim, kız kardeşimle birlikte gittik çünkü oda çok merak ediyordu Abhaz düğünlerini. Gel ki bana da düğün yapmışlardı ama benim düğünüm salon düğünü olduğu için çok sıradandı. Kız kardeşim köy düğünlerini çok abartılarak dinlediği için merak ediyordu, yoksa salon düğünü olmuş olsaydı onca yolu asla gelmezdi benimle.Zaten kayınbiraderim de benim köye tek başıma gitmemi istemiyor, sanırım beni biraz kıskanıyor etraftan bu yüzden bana köye neden gelmiyorsun?, diye hiç sormaz, gel de demez bana. Evde yetişkin bekar bir de delikanlı var, hem bekar, hem de yaşının bana yakın olmasından kaynaklanıyor bu kıskançlık sanırım’’…
Kız kardeşimle birlikte gittiğimiz düğün bizim köyde değil, ilçenin başka bir köyündeydi. B izim ev hemen E-5 yolu üzerinde olduğu için önce bizim eve gittik; hem bir yorgunluk atmak hem de daha iyi hazırlanmak için, hem de hep birlikte gideriz diye düşündük ama düşündüğümüz gibi olmadı. Köye vardığımızda ise köyde hiç kimse yoktu ve hemen herkes düğün evine gitmişlerdi. Bizim evin kapısı da haliyle kilitliydi. ‘’Eyvah şimdi ne yapacağız?,kaldık mı dışarıda’’,dedi ve hemen arkasından, aman boş ver geldiğimizi biliyorlar nasılsa, köyü bulamadık der işin içerisinden çıkarız’’ dedi kız kardeşim…
-Evin önündeki geniş balkonda oturduk ve çevremizi izlemeye başladık..Çevrede bir şey yoktu, tarla -orman ve karşı mahallede bir kaç haneden başka seyirlik hiç bir şey yoktu .
‘’ Acıktık.’’Olsun etrafta kimse yoksa bahçede domates, hıyar, üzüm, elma incir var, eksik olan tek şey vardı o da Armuttu,’’Ha bu arada, armut deyince de aklıma hep sen geliyorsun her nedense haberin olsun ‘’ dedi yarım ağız bir gülüşle ,
‘’Evin, bu geniş balkonunda oturmak güzel de, ya tuvalet işini ne yapacağız’’ dedi kız kardeşim’’ Evet, bak ben bunu hiç düşünmedim… . Benim bildiğim biraz ilerde bir pınar var su kesilince, eve suyu oradan taşıyorduk; baktık olmuyor oraya gider hem suyumuzu içer, hem de ihtiyaçlarımızı gideririz.
Hem o pınarın aktığı yer oldukça kuytu bir yer, hiç kimse göremez bizi. Ta o zaman da bile etrafta yüksek ağaçlar vardı, şimdi beklide kapanmıştır, pınarı bulabilir miyiz ondan bile emin değilim, deyip kız kardeşimi o pınarın başına gitmeye ikna etmeye çalışıyordum ki, bir de ne görelim, bir köpek birkaç tane de inek hemen önümüzden geçip gidiyordu.
Parmağımla işaret ederek, aha da o ev dolu, o ev sahiplerini tanıyorum bu ineklerin burada olması demek, o evde birilerinin olması anlamına geliyor, baktık olmadı oraya gideriz,
sakın bu güzelliği hiç bir şeyin bozmasına izin vermeyelim. Her ikimiz de harikayız ve bunun tadını çıkaralım. Ne güzel işte, bi düşünsene şu güzelliğin içerisinde sadece biz, sadece iki güzel varız, hayat bu, budur hayat dedim ve bastım kahkahayı. Hani her güzel şeyin tam da ortasında bir kara basan basar ya işte tam da o oldu ve kayınbirader arıyor, ‘’Nerdesiniz, sizi bekliyoruz’’dedi sitemli bir ses tonuyla. Köyde bizim evdeyiz ama kapı kilitli olduğu için balkonda oturuyoruz anahtar nerde?,diye sordum kayınbiraderde anahtarın yerini söyledi. .Kız kardeşim, düğün eviyle bizim köydeki evin ara mesafesini kısa zannediyordu, o yüzden bana önce sizin köye gidelim dedi… Kız kardeşim, gelmekten vaz geçer korkumdan ona mesafeden hiç bahsetmedim.
..Anahtar , balkonda oturduğumuz koltuk yastığının altındaydı, güldük; yani yastığı kaldır anahtar orda hiç aklıma gelmedi. Oysa ben biliyordum Abhazlar hiç kapı kilitlemezler/di, eskiden. Eskiden derken benim gelin olduğum yıllarda, çok da eski sayılmaz aslında, dedi ve bakışları düğümlendi, dilindeki cümleleri sanki birisi o an toplayıp almıştı dudaklarından. Kısa bir duraklamadan sonra yeniden toparlanmaya ve dağıttığı cümleleri toplamaya başladı. Abhazlar kapı kilitlemez ki, gece gündüz kapıları hep açıktır Abhazlar’ın. Kapılar kapalı olsa da kilit olmaz kapılarında, demek ki onlarda sisteme uydu ve artık kapı kilitlemeye başladılar
.Kapıyı açtık içeriye girdik,evin içerisi çok temiz değildi, ‘’ Ne olacak bekar adam, biz nasılsa bir hafta daha buradayız ikimiz birlikte hallederiz’’ dedi kız kardeşim’’..
Mutfağa girdik ki mutfak tezgâhının üzeri su dolu pet şişelerle doluydu, anladım ki bu köy yine su sıkıntısı çekiyor. Çeyrek asır oldu bu köye gelin geleli bir türlü bu su sorunu halledilemedi. Köylü kendi çabasıyla, aralarında topladıkları paralarla bir Müteahhit ile anlaşmış, köyün su işi çözülmüştü güya. Ama ne yaptı Müteahhit,en ucuz malzemeleri kullandı ve geri kalan paralarla ortadan kaybolup gitti;bu yüzden patlayan boruların birini tamir ederken ötekisi patlıyor ve köy yine susuz baksana şu pet şişelere dedim ve de mutfak tezgahını kız kardeşime gösterdim.Allahım gene mi deyip musluğu açtım ki,aaa, su akıyordu,sevinçten içimden çığlık atasım geldi vallahi.
Hemen elime bir kap aldığım gibi bahçeye koştum, ne bulduysam doldurdum elimdeki kaba, sanki hiç doymayacakmışım
gibi saldırıyordum domates ve de salatalıklara..
Kız kardeşim, ‘’Sanki kendin ekmişsin gibi, ne kadar rahat topluyorsun onları’’, deyince
-Yoo, ben ekmedim ama benim sayılır.., İnsanın kendine ait olanı daha bir güzel yiyor ve yediklerinden daha bi güzel tat alıyor.Bu evin yarısı benim, bu tarlalar da benim, kayınbirader bekar, haliyle onun yaptıkları da dolaylı olaraktan da olsa yine benim, ee neden keyfini çıkarmayalım ki.
Balkondaki masayı temizledik, topladıklarımı da olduğu gibi masanın üzerine koydum, bizde gelirken bir şeyler getirmiştik, saldırıyoruz, anam ye ye doymuyoruz; o ne lezzetti öyle, O domatesler, o hıyarlar, o üzüm, ve o incirlerin tadı bambaşkaydı. Kız kardeşime, istediğin kadar yiyebilirsin çünkü bunların tamamen doğal, hiç bir katkı yok. ‘’Yani şöyle.’’ Domatesler büyüyor kimse toplamadığı için çürüyorlar ve toprağa karışan domatesler seneye yeniden büyüyorlar ve bu döngü böyle devam edip gidiyor Hıyarlar da öyle. Şimdiki nesil asla gerçek domatesin tadını bilemeyecekler, gel ki bizler de unuttuk bu tadı ama ben köye gelince bu tadı hatırlıyorum en azından.. işte domatesin vede hıyarın gerçek tadı budur deyip, büyük bir iştahla yiyorduk ki kayınbirader tekrardan aradı.
‘’Çabuk hazırlanın, araba geliyor sizi alacak’’ dedi. Her ikimizde sevindik, hıı değerimiz var diye düşündük, baksanıza özel araba geliyor bizi almak için, kız kardeşim ve ben mutlu olduk, dedi ve sanki Rüzgârlı havada geniş etekli bir fistanla ağaca çıkmış gibi, biraz tedirgin biraz çekingen bir tavırla sıraladı tebessümlerini arka arkaya. Sonra yine sıraladı cümlelerini. Kız kardeşim hemen hazırlandı, sanki gideceğimiz yer şu tarlanın dibiymiş gibi
Giyer miyim, dediğim elbiseyi çantadan çıkardım ve giydim, saçımı taradım, az allık sürdüm, az biraz da ruj, dışarıya çıkınca kız kardeşim bana baktı ve ‘’mmm, harika görünüyorsun, şişman değil de, iri yarı cüsseli bir kadın gibisin, ama yakıştı sana bu halin’’ dedi.
.Kadın, konuşurken heyecanı da yavaş- yavaş artıyordu yaşadıklarını anlatırken
-Ellerimi kız kardeşime uzattım, bari tırnaklarıma da oje sür ki her şeyim tamam olsun, ben beceremiyorum da...
Kızkardeşim’’Vakit yok, vakit olsa sürerim’’ deyince.
-Vakit var, araba hemen gelemez yol okadar da yakın değil deyip, ellerimle birlikte ojeyi de uzattım ve kız kardeşim tırnaklarıma ojeyi de sürdü.
Kadın yine durdu, hani çok yol yürümüşsün de biraz soluklanmak için oturacak bir yer arıyormuş gibi bakındı etrafına ve derin bir iç çekti ciğerleri çatırdadı sanki, irkildim. Kadının konuşmalarında git geller doluydu. Bazen coşuyor, bazen hırçın, bazen de çocuksu halleri aslında ona çok yakışıyordu.
Kız kardeşim’’Boya deyip de geçmeyeceksin şimdi tam oldun, eksik yok’’ dedi ve başladık arabayı beklemeye; araba geldi ve bizi aldı düğün evine götürdü. İnsanların birçoğu beni tanıdı, tanıyıp tanımama arasında kalanlarda oldu ama tanıyanların hemen hepsi yanıma gelerek, ilk söyledikleri şey ’’sen çok kilo aldın’’, demeleri var ya nasıl sinirlerimi bozuyordu anlatamam. Ya önce bir bak, nasılsın iyi misin, neler yapıyorsun diye bir sorun bakalım dimi
Direk, ‘’aaa sen çok mu kilo aldın?’,bu kadar’’.
Ben hiç bozuntuya vermeden kendimden emin bir şekilde, evet, biraz kilo aldım dedim soranlara gülerek.
Elti dediklerim, yani eşimin akrabası olan iki elti bize yaklaşmadan, öyle uzaktan bakarak sadece bir hoş geldiniz demekle yetindiler okadar. Kız kardeşim,’’Niye bize böyle soğuk davrandılar’’ ,diye sorunca. Yaklaşmasınlar zaten, görüntümüz bozulmasın boş ver dedim.
Tam bu sırada bu olup biteni uzaktan seyreden bir başka kadın yanımıza gelerek boynuma sarıldı ve dedi ki bana.’’Orda durmuş deminden beri seni seyrediyorum, harika görünüyorsun, çok güzelsin, sen bakma onlara sen’’.
’’Tamam, biraz kilo aldın ama çok yakıştı sana bu kilo, o yıllarda da çok zayıftın zaten,hem kilo aldıysan aldın onlara ne, boş ver sen onları bu anın tadını çıkar’’ deyince bu kez de ben sım sıkı sarıldım kadına
neden daha önce yanıma gelmedin diyerek
Kadın, ‘’çok güzelsin maşallah, aferin sana hoş sefa getirdin’’ diyerek bana bir kez daha sarıldı
Aslında kadını tam olarak tanıyamadım, kafamda bir resim vardı kadınla ilgili ama ya o değilse, kadına da soramadım ayıp olmasın diye..Kadın, ta Ankara’dan düğün için gelmişti.
. Oh bee, harikayım ve keyfim de yerinde, ee, daha ne duruyorum akşamın keyfini çıkarmak için, nasıl moralim yerine geldi anlatamam. Kız kardeşim’’Kıskandılar seni, baştan aşağıya çiçek açmış gibisin, vallaha şu anda burada en güz kadın sensin’’dedi.
Kız kardeşim geceden vede düğünden çok memnun kaldı ve,’’Bunca yıllık hayatımda bu kadar güzel bir düğün görmemiştim’’dedi Gündüz YAVUZ..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.