saçlarına şahmeran desinler her şey bitince
Kayıp bir zamanda şuursuzca zamanın ıssız açıklarında dolandığımı anımsıyorum. (Sabaha karşılar ne kadar ıssız ve güzel) henüz Aralık ayından uzak, hür ve şaraplara imtinasızdım. Diyarbakır? O 85 yaşındaki aklını özgür bırakan ve kuşlarını bukağılardan çözen kadının kayboluşunu kimseye askerlik anısı olarak anlatmak istemiyorum. Şahmeran, çocukluğumun erotik melankolisinde ölümcül bir imge. Yaşlı kadın kaybolduğunda Diyar-ı Bekr ve Şahmeran arasındaki uzaklıkta barınan sonsuz deliliğin bana ait olan sonsuzluğunda( sonsuza nasıl yakın ve uzak olduğu ölçülebilir ki bir şeyin sınırsızlığında?) sonsuz düşünceler her yere aynı uzaklıktaydı. Emre itaatle kadını ararken, dağın örtüsünde yüzlerce yılan yavrusu vardı ve hüzünlü ama şefkatli bir faydan iltica eden birisi vardı yerin katmanlarına, aklı sonsuza iltica eden birini düşünürken benim ilticamda.
Tugaya dönerken ellerim sonsuzu avuçlayan bir boşlukla doluydu ve arkadaki yol, aklı insanları andıran devasa bir yılan gövdesine benziyordu. Pul pul, metre metre.
Paganlar ve bağırarak sevişen kartallar arasındaki köprüyü biliyorum.
Zamanın ve uzamın açıklarında o kadını bulmak, ismini hiç öğrenmemek ve kanatlanan aklına terk gülümseyişleri konduran iki kayıp gibi sonsuza eşit uzaklıktaki bir noktanın düşünce ve his taşımayan eşitliğinde, hür ve imtinasız, sonsuza dek, öylesine sonsuzu kaplamak isterdim.
Dağılarak saklanabilen karların kaybolması kadar güzel bir yok oluşla...