- 650 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
BİR ŞEY VAR...
Bir şey var. Bu sefer başka bir şey var cümleleleştiremediğim...
İyi bir şey değil.
Sevmedim.
Bu araflar, nataraflar bana göre değil. Hareket insanıyız biz seninle. Tepki insanıyız. Fazla hareketsiz, hararetsiz, kalmadık mı sence de...
Ah dostum, neredesin?
Sana yazmayı daha önce düşünememiş, düşünsemde yazamamış olduğuma inanamıyorum. Belki de sana anlatmanın bana bir faydası olmayacağını düşünüyordum kendime çaktırmadan.
Ben zaten antrenmansız sahaya çıkıp bedminton topuyla dayak yemeğe alışığım bilirsin. Topun nereden ne hızla ve ne kadar acıtıcı gelebileceğini bilmeden o sahada durmaya alışığım. Ancak bu sefer ihtimallerin en kötüleri fink atıyor kafamın içinde. İlk kez, belki ömrümde ilk kez beni hayallerimin bile kurtaramayacağını düşünüyorum.
Sebebini bilmiyorum. bilmemek bozuyor.
Sen olsan, burada karşımda dursan; basardın kalayı. Ben de " he he.." deyip dinlemezden gelmeye çalışırdım sıkkın ve tepkisiz bir suratla. Bana "iyi düşün iyi olsun", "sen kötüyü çağıyorsun", "yaş aldıkça mızmızlaşıyorsun"... gibi beylik falaka sözlerini ederdin. Defalarca kendime söylediğimi bildiğin halde.
Bu sefer; gitmeden yeni terlik almayı, saç modelimi değiştirmeyi, yanımda götüreceğim kitabı planlamayı iş edinmedim öncekilerin aksine. Nevresim renginin peşine düşmedim.
Bir şey var hissettiğim...Tipsiz bir şey, şekilsiz, şemali ayarsız. Sıfatların ötesine bir his... Bir gariplik var bu sefer... Düşünmesi bile garipseten bir şey var.
Ya millete laf yetiştirirken münneccimlere taş çıkarır öngörüm, bu sefer benim için çalışıyorsa gerçekten? Ya gerçekten öleceğimi bilmekse bu? Bilmeli miyim sence? Bilsem yarın olmayacakları, bu benim gibi birine ne hissettirir? Şu vakurluk üzerimde durur mu yine de?
Ayda unutulan tardigradlar gibiyim. Dünyadakiler benim her durumda olduğu gibi Ay’da da canlı kaldığımı düşünüyorlar. Ama Ay ıssız. Ya bu sefer?...
Tesadüf mü, algıda seçicilik mi dersin bilmem; şu sıralar hep makus kaderle ilgili filmler denk geliyor. Ben bir ağlıyorum, bir ağlıyorum... Ne için ağladığımı bilmiyorum ama ağlıyorum. Korktuğum için mi? Sevdiğim için mi? Empati yaptığım için mi? Bilmiyorum.
Çok şey bilmem gerektiğini düşünerek geçirdim bilirsin ömrümü. Bilemediğim, kullanamadığım cümlelerin peşine düştüm hep. Tanımların içeriklerine nöronlarımı asker ettim. Okuduğum kitaplara, beğenmediğim şiirlerdeki sözlere, hiç kullanmayağım hesaplama yöntemlerine gözlerimi akıttım. Ne cahilim şimdi?... Acaba neyi bilmem gerekiyordu gitmeden de ben atladım?... Ne demem gerekiyordu da demedim acaba sevdiklerime?
Sevdiğimiz o beyaz sakallı akademisyenin "Ruh sadece bilgidir. Organizma gider, bilgi sonsuzlukta kalır" dediği gün ne kafa patlatmıştık seninle. Ben son bir kaç gündür yine buna taktım kafayı. Bir türlü tümden gidemeyen bedenimin içinde bir yere görünmez bir misina ve çengelle asılı kalmış olabilir miyim? Ya çengel kurtulursa, nereye gideceğim?
Merak etme henüz çıldırmadım. Dünya zaten yeterince çılgın. Ayak uyduruyorum bir nevi... Biliyorum, haklısın; öğretilmiş çaresizliklerim, güdümlü karamsarlıklarım sadece toplum mühendislerinin başarısı. Yani evet; onlar ne kadar diretseler de gri olduğuna, bence kesinlikle gökyüzü mavi ve pembe ve sarı. Androidler ve yapay zekalar vasıfsızlıştırsa da iki ayaklı konuşan hayvanları, hala "insanlık" güçlü!
Dünyaya da yakın zamanda meteor çarpmacak. Her insanın meteoru dünyasına bir kez çarpıyor zaten. Klasik.
Ben de bildiğin benim hala. Eylül ayında balkonda dometes yetiştiren, her sabah martı seslerinden beste lounge şarkıyı dinleyen, etrafa saçtığı saç tellerini toplarken başkasınınmış gibi davranıp sinirlenen... Az sıyırmış ama kendini kaybetmemişlikle geçiyor geçen.
Ama bir şey var, biliyorsun sen de. Senin okumanın bile bana iyi gelmeyeceği bir şey var.
Bu kadar lakırdıya rağmen cümleleleştiremediğim.
İyi bir şey değil.
Sevmedim.
Ama seni seviyorum. Hep sevdim. Hoş kal.
24.09.2019