tutarsızlık kutupları
Karanlığın tutarsızca yayıldığı zamanlarda, birbirine girift bilmeceler sorarak sokulan somut ve soyutun yarattığı ikiliklerden bunaldım. Aydınlığın, her hayal tasarısı girişmelerinde öne sürdüğü katılıktan, daha da sertleşen nasırı taşımak ustaca manevralar istiyor. Alanlar dar. Zihnimdeki mekan yağma talan.
Güneşin önüne geçerek buharlaşan kahraman bulutun gölgesinin kaybolması ne kadar kederli.
Bildiğim, mahfuzluğunu, dolaylı yadlıkların merak duygusuyla açıklamak zorunda kalan bir yeraltı şehri var. Bazen kentten bunalınca oraya iniyorum. Basamaklarında yığınla kümeleşen tozlar tarihin kırıntıları değil. Şimdinin telaşında uçuşan cansız kelebekler. Tıpkı; Horasan’dan mistik devinimlerle bozkıra göçen o abdalın dergahında, lam harfini hüzünlü bir telaşla çizdiğini duyumsadığım hattatın hurufi levhalarına konan cansız kelebekler gibi. Basamaklara ve yüzeylere ve lam harfine özgün olmayan bir hiyerarşi ile toplanan toz klonu. Alegorilerle düşünmeye başladığım zamanlarda görmüştüm o yeraltı şehrine inen ağaç ve ot köklerinin salkım saçaklığını. belki, o sıralarda besberrak bir gökte, çırılçıplak ve bembeyaz bir bulut güneşin önüne geçiyordu. İçerdeyken, dışarda olan biteni kimse bilemez. Ağacın köklerine inerken, yapraklarında başlayan şey,-(her neyse o şey)- sızıntılarında taşıdığı mahfuzluğu gündeliğin analitik parçalarına büyüyle indirgemişti. Böylece; sır denilen şeyin neden aydınlıklarda nasırlaşarak, tutarsızca yayılan karanlıklara kaçtığını, bir gün, birine anlatabilirdim. Köklerden dinlenilen bulut hikayeleri. Büyüsü bozulan bilmece ne kötü. Ne kadar yavan. Obsesyonal törenlerde terk edilen benlikle, kendine geri döndüğün an duyulan utancın sadeleşerek ettiği kabul. Gerçekler mide bulandırıcıdır anlık birimlerinde.
yeraltı kentinin merdivenlerinden çıkarken ayaklarımda ölü kelebekler vardı ve gök bomboştu.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.