- 839 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
MErdivEn Altı HayAtlAr
MErdiven Altı Hayatlar
Gülçehre çehresi güle öykünmüş kaderi kedere...
Mum gibi yanar ,döner döner kırılır ...
Nefesi söner bir cana susar yutar yutar sessizliğin içinde çöldeki deve misali çok sevdiği dikeni yer yerken ağzı kanar kanıyla lezzetlenir daha çok yer bilir sonu ölüm ama vazgeçemez son nefesine kadar haris bir sevdayla harese yer...
İşte Cevahir’le aşkı sevdası da haresedir...
Kimsesizler yurdunda kimsesi olmuştur Cevahir...
Her düştüğünde kaldıran ağladığında küçücük kolları ile şefkatle saran yemek saatlerinde onun sevebileceğini düşündüğü ne varsa ona saklayan uykudan önce karınları zil çalarken özel buluşma yerleri yangın merdiveninde göğsünden çıkarıp gözlerinde ki mutlulukla doyardı Cevahir...
Öyle çok severdi ki ...
Ne kadar seviyorsun der di Gülçehre
Mavi derdi Cevahir MAVİ...
Deniz mi ?
Gök mü ?
Hangisi kadar ???
Gözünün alabildiği Mavinin her tonu...
Aklının alamayacağı kadar...
Sevda işte çoçuk kalbe düşmüştü hayal etmek mümkün mü...
Çok defa siper olmuştu Cevahir cezaya küfre aşağılanmaya sevdası için ...
Ve büyüdüler birbirlerine sarılarak büyüdüler.
Yurt müdürü odasına çağırdı tek tek 18 yaşına girenleri ayni konuşmayı belki bininci kez yapıyordu o kadar rahat anlatıyordu ki Cevahir şaşkınlık içerisinde itiraz etmeden dinledi ama aklında hep Gülçehre vardı .
Ayrılırlarsa ne yapacaktı nasıl koruyacaktı...
Cevahir dedi müdür cevap alamayınca bir daha sordu sesini yükselterek anca o zaman silkindi artık veda vakti dedi müdür devlet baba bu kadar bakabiliyor bundan sonrası kendi ayaklarının üzerinde durma becerisi....
Cevahir odadan hiç bir şey söylemeden çıktı.
Koridorda Gülçehre bekliyordu Cevahir’in ayakları geri geri gitti...
Gülçehre koşarak yanına geldi müdür baba neden çağırmış???
Yerde gökte ses var Cevahir’de yok...
Ağzında yuvarlanıyor ama bir türlü söyleyemiyor...
Gülçehre hayır !!!
Diye bağırdı...
Cevahir belki ilk defa süngüsünü düşürdü gözyaşlarına hakim olamadı sadece ama sadece sarıldı sıkı sıkıya...
Neden sonra ayrıldı döndü sevdiğine bu kalp var ya bu kalp sadece senin için atıyor...
Dinle ...
Duydun mu ???
Gül-Çehre tik tak...
Gülçehre sessizliğe gömülmüş kefensiz tabutsuz cenaze gibi...
Cevap vermiyor ; duymuyor sanki başka boyutta...
Cevahir ikimiz için bir dünya doğacak
Ben sen yurda veda edene kadar her gün geleceğim ve ev iş bulacağım bundan sonrası sadece sen ve ben varız.
Varmısın benimle bir hayat kurmaya ???
Gülçehre kaldırdı kömür karası gözlerini
Baktı o gözlerde dildekini tasdik bekler gibi...
Boynunu büktü sıra sıra yaşlar süzülürken...
Cevahir doğru söylüyorum neden bana inanmıyorsun Gülüm çehresine kurban olduğum neden neden..,
Cevahir görevlinin artık eşyalarını toplayıp gitmelisin sözüyle kara gözlü sevdiğine daha sıkı sarıldı.
Çare yok gitmek zorundayım ama gün doğmadan her zaman ki yerde bekleyeceğim dedi ve kolları düştü cansız bedenini sürükleye sürükleye çıktı odaya gitmedi hiç bir şey almadan demir kapının önünde geriye dönüp baktı çoçukluğu sevdası anası babası her şeyi ...
Kapıdan çıktı bir daha dönüp bakamadı kulaklarında demir kapının sesi balyoz gibi indi sağır olmuştu sanki kapandı kapılar çoçukluğum içerde kaldı...
Artık yaşları serbest bırakmıştı...
Beyoğlu’na kadar yürüdü gençlerle takıldığı bara gitti belki bir arkadaşı görür kalacak yer iş ayarlardı.
Baktı kimse yok daha erken dedi birazdan düşerler.
Bira söyledi barmene .
Düşüncelere daldı...
Gülçehrem ne yapıyordur diye...
Ağlıyor mu ?
Ceza mı aldı ?
Diğer çocuklar zarar vermese ?
Milyon tane entrika kafasının içinde yer değiştiriyor....
Oooo seni buralarda görürmüyüz Cevahir...
Selim diye sarıldık...
Sorma yurttan ayrıldım bu gece kalacak yer lazım sonra iş .
Ahh dert ettiğin şeye bak kolay kolay bu gece bende kalırsın yarında çalıştığım gece klübünde başlarsın aramıza hoşgeldin...
Hadi demlenelim..
Barmen masayı donat Cevahir’im gelmiş
Kusur istemem.
Ordan burdan konuştular Cevahir rahatlamıştı ; Gülçehre çıkana kadar her şeyi yoluna koyacaktı sonrası cennet...
Hayallerle Selim’in bekar evine geldiler.
Selim bir Çekyata attı kendini horlamaya başladı diğer koltuğa ilişti Cevahir uyku girmez gözüne ne zaman kapatsa gözlerini kara gözlü Gülçehre kaşları kaldırmış kızğın kızğın bakıyor...
Vicdanı sızlıyor kapatamıyor gözlerini şurda günün aymasına ne kaldı en fazla bir saat koşa koşa gideceğim o kara gözlerden öpmeye...
Göz kapakları mahkum edilmiş kızgında olsa kara gözlerin içinde uykuya teslim olmuştu .
Selim’in hadi kalk uykucu sözleri ile fırladı...
Günaydın bile demeden işim bitince seni bulurum deyip koşmaya başladı.
Ahh nasıl daldım kara gözlümün gözü yolda kaldı ; ilk günden sözümü tutamazken nasıl inansın ki bu deli oğlana...
Demir kapının önünde buldu kendini nasıl koştuysa...
Hemen arka tarafa dolanıp yangın merdivenine çıkmaya başladı.
Çıkarken aklına geldi bu merdivenlerde öpmüştü ilk kez...
Gülçehre’nin boynuna sarılması ile düşten uyanıp kara gözlerde başka düşlere daldı.
Durmadan soruyordu ardı arkası kesilmiyor nefes almıyordu.
Elimi yavaşça dudaklarına koydum dinle sevgilim dinle güzel haberlerim var.
Kara gözler şimşek gibi çaktı sarıldı tekrar tekrar...
Anlatmaya başladım Selim dedim iş buldu bugün başlayacağım evde sonra bak gör hayatımız nasıl renklenecek .
Sonra ben sormaya başladım gecen nasıl geçti rahatsız eden var mı acmısın...
İyiyim merak etme dedi.
Tek derdim sen sadece sen...
Karagözlüm çok yakında hasret bitecek bekle çok yakında...
Kara gözlerinden öptüm yarın yine geleceğim benim canıma iyi bak.
Ve koşar ayak Selim’in iş yerine geldim.
Selim kapıda karşıladı patronun yanına çıktılar.Simsiyah takım elbiseli yaşlı bir adam belli ki görmüş geçirmiş kaşının üzerinde derin bir kesik izi parmağındaki kuru kafa yüzük ilk dikkatimi çeken buyur delikanlı Selim anlattı nasıl babayiğit olduğunu bıçkın bir delikanlı olduğunu bizede böylesi lazım ekmek teknemize ne kadar sahip çıkarsan bizde seni ailemizden bilir öyle sahip çıkarız.
Selim anlatsın işi başla kalacak yeride söyleyin bizim çoçuklara ayarlasınlar.
Bir mağazaya götürür donatın belinede kırkbeşlik cebine para altına araba.
Selim işaret etti çıktık dışarı tamamdır dedi bir kaç telefon konuşması sonra hadi dedi atladık arabaya güzel şeyler olacak dedim içimden...
Bir kaç takım giydim Selim lacivert siyah ve bir sürü gömlek ayakkabı dedi ne kadar ödedi bilmiyorum gözlükleride aldık mı burdaki işimiz biter .
Hadi bir yemek yiyelim acıkmadın mı kardaş ...
Vallahi koşturmadan farketmedim...
Kebapçıya girdik bir çırpıda yiyip çıktık.
Arabaya bindik biraz dolandık sonra emaneti alacağız dedi karanlık sokaklardan girdik labirent gibi binaların içinde zemin katta kapı çaldık parola dedi Elmas dedi Selim kapı açıldı.
Yılmaz ağanın selamı var emaneti almaya geldik dedi.
İçerisi zifiri karanlık ben karanlığa alışamadığımdan belki kimseyi göremedim.
Sesi duydum Aleyküm selam başımla beraber dedi emanet burda Yılmaz ağama söyle ne zaman isterse sözü emirdir bizde kulu kölesi selametle.
Selim uzandı aldı baş üstüne deyip çıktık.
Kim di neler oluyor dedim.
Selim korkma racon böyle dedi.
Tekrar arabaya binip klübün kapısına geldik.Selim emaneti çıkarttı belime taktı sonra idman yapacağız oyuncak gibi zaten sadece korkutmak maksatlı.
Arabadan indim kapı da duracağız dedi
Beni izle ben ne yapıyorsam onu yap dedi.
Gelen konukları içeri alıyoruz birbirinden şık hanımefendiler beyefendiler Selim anlatıyor bu gelen holding sahibi yanında ki de kaçıncı sevgilisi ev kapatmış köpekleri bile bizden lüks yaşıyor.O gece bir sürü iş sahibi ve hayat dinledim arada içeride dolaşıp bir sıkıntı var mı diye bakıyoruz ağdalı bir müzik açık saçık giyinen konsamatrisler pahalı içkiler sahnede solist olarak hiç adını duymadığım ağır makyajlı bayanlar arada dozu kaçırıp etrafa sataşan beyefendiler .Selim hadi diyor çıkartıyoruz önce kibarca olmadı etkisiz hale getirip taksiyle postalıyoruz mesai dörtte bitti.Eve geçip yattım.Bir an önce Karagözlümle eve çıkarsak durumu düzelttiğim gibi bırakacağım diyorum.
Kafamda deli sorular...
Sabah olduğu gibi karagözlümdeyim.
Kucağımda melek soruyor nasıl geçti ne yaptın....
Tek tek cevaplıyorum...
Ağzı açık dinliyor...
Ama silahtan klüpten karanlık adamlardan bahsetmedim korkmasın Gülüm...
Az kaldı birtanem yakın da eve yerleşeceğim seni alıp yuvamıza götüreceğim.
Gamzeleri gül şerbeti gibi açtı Gonca gülüm kara gözlerini...
İnşallah inşallah dedi.
Yetti yetti öyle mesutum ki...
Dağları delmiş Ferhat gibi Aslı’sına kavuşmaya gün sayıyor...
Kara gözlümü öptüm bir daha öptüm...
Köşede bekleyen Selim’in yanına gittim.
Yengeyi neden burdan almıyorsun dedi.
Alacağım dedim ev ayarlayayım tutarmıyım...
Sorun ettiğine bak hemen ayarlayalım dedi.İş yerine yakın bir kaç yer var bak bakalım beğendiğini tutalım hem eşyalı
Hemen yerleşirsiniz.
Bakalım dedim.
İlkini bulunduğu bina gözüm tutmayınca başka dedim...
Korkuyordum gece yalnız kalacak Karagözlüm...
İkincisi ilkine göre daha iyiydi komşuları da tamam burası olsun dedim tuttuk.
Şimdi Gülçehremin yaşını doldurmasını beklemek kaldı bir aya dolacak dolduğu gibi alırım gülümü koklamaya doyamadığım...
İşe geçtik dünkü gibi bir mesai daha
Birsen ardına günler geçti patronun gözünde yükselmeye başladım.
Her gece tomarla para veriyor aferin koçum diyor ve gidiyordu.
Eve iyice alışmış gülüm için eksik gedik bırakmamak için mağazaları eve taşıyor her gün ondan güzel kokmayan bir gülle yangın merdivenine uçuyordum yüreğim havalanmış günü güne ekliyordum nihayet kavuşmamıza tek bir gün kalmıştı uyuyamıyor saatle yarış ediyordum tik tak...
Sabah oldu gözlerimi kapatmadan heyecan soluğumu kesmiş nasıl gittim Demir kapının önüne bilmiyorum ama görünürde kimse yok geçmek bilmeyen saatler kaç paket bitirdim ve ne kadar volta attım bilmiyorum...
Sonunda kapı açıldı Karagözlüm elinde valizle gözüktü bizim tayfada peşinde...
Açtım kollarımı uçarak geldi bir ürkek serçe kondu ta şu yüreğimin kapağına
Eksik parçası tamamlanmış saat gibi çalışmaya başladı tik tak Gül-Çehrem
Tik tak Kara-Gözüm...
Bizim tayfaya da gizliden işareti verdim aldım canımı arabanın ön koltuğuna yerleştirdim.Arka koltukta süprizler...
Kocaman gül buketini dizlerine bıraktım
Sevinçten ağlıyoruz...
Durmak ağlamak yok bugün kavuşma günümüz bugün doğum günün asla unutamayacağımız bir gün...
Hadi gülümse Karagözlüm...
Nikah dairesine götürdüm yıldırım nikahı dedim bütün organizasyonu Selim önceden yapmıştı.
Hepside içerideydi yurttan bizim tayfada tam tekmil...
Karagözlüm gelinliği görünce bayılacaktı zarf gibi titriyordu.
Yirmi dakika içinde masada hazır oturuyorduk memur başladı evetler arka arkaya havada patladı alkış kıyamet arasında ayağına bas ayağına...
Bastı dünden razıydım Gülüme Gül-Çehreme....
Selim hadi dedi klübe patron orada kutlama yapacak korna çala çala gittik...
Olanlar ağzını açık bırakmış gülümün...
Davulla zurnayla karşılandık bize özel masa hazırlanmış dansla giriş yaptık babanın elini öptük hayır duasını aldık süpriz dügün başladı oynuyorlar masamıza geçtik tam o sırada içeri silahlı patronun hısımları girdi mermiler havada uçuşuyor gülümü masanın altına soktum silahıma davranıp babanın önüne geçtim gözlerim karardı olduğum yere yığılmışım.Kanlar içinde polisler geldiğinde etrafta sağ kimse kalmamıştı
Gözlerimi araladım Gülçehre Karagözlüm...
Sayıklıyor ama sesini duyamıyordum...
Hastanede kendime geldiğimde bağırdım sesimin sonuna kadar içeri hemşire ve polisler dışında kimse gelmedi.
Polisler oradan benim haricimde canlı çıkmadığını söyledi aklımı yitirdim aletleri söküp kalmak istedim sakinleştirici verip bağladılar yatağa...
Neden sonra sordum neredeler diye?
Bir ay oldu Karaca Ahmet mezarlığında defnedildiler dedi.
İnanamıyordum olamaz olmamalı...
Gülüm soldu...
İçerim köz...
Nasıl yaşarım nasıl...
Ben ben ben niye yaşıyorum ki...
Bir sakinleştirici daha verdiler bırakın beni Gülüme gideceğim dedikçe bir iğne daha ha kadar uyuttular beni bilmiyorum
Bildiğim tek şey Karagözlüm Ağustos’ta doğmuştu şimdi takvimler şubatın 14 ünü gösteriyor...
Daha bir özledim hastaneden taburcu oldum.Kocaman bir Gül demetiyle Mezarlığa gittim Karagözlümü sordum gösterdiler en köşede yapayalnız memura sordum yan tarafını almak istiyorum aile kabristanı yapacağım hemen aldım sonra Karagözlüme sarılır gibi toprağa sarıldım çok özledim al beni kollarına derin uykulara çıkarttım beni bi karabasana sokan o silahı kafama dayadım anam babam çoçukluğum aç kollarını ben geldim...
SİBEL KARAGÖZ
YORUMLAR
Sibel hanım yazınızın anlatım dili güzel replikler fena değil konu biraz klasik olmuş .
Kurgu da bazı çelişkiler var mesela erkek yetiştirme yurtları ile kız yetiştirme yurtları ayrı olur .
Selim karekteri ile cevahir nereden tanışıyorlar?
Derseniz yurttan tanışıyorlar belirtmemişsiniz sadece düğün orğanizasonunu yapan selim birde davetliler yurttan demişsiniz.
Finali dram ile bitirmek pek olmamış illede merdiven altına sokmak mı lazım
Kara gözlü Gülçehre ye bahçeli bir ev yitik yıllarına inat mutlu bir aile vermek zor iş olmasa gerek .
Farklılık farkındalık oluşturur
Hayırlı günler