KABUS MUSUN KAOS MU
KABUS MUSUN KAOS MU?
Yine gözyaşlarım ıslattı yastığımı bu sabah. Ağlayarak uyandım gördüğüm kabustan. Ellerim ayaklarım buz kesmiş, tir tir titriyordum. Aklıma ilk gelen şeyi yaptım. Telefonumu elime aldım ve fotoğraflarını açtım. Telefon titreyen ellerimden kaydı ansızın. Kas katı kesilmişti bedenim. Ellerim, ayaklarım buz gibi ve donuyordu. Başım, boğazım ve tüm bedenim ateş gibiydi. Dört mevsimi aynı anda yaşıyordum. Zor da olsa yere düşen telefonuma ulaştım ve elime aldım.
Nefes almak bir işkenceye dönüşmüştü. Aldığım her nefes göğüs kafesime batıyordu. Öyle derindi ki sızım.
Önce sol yanım sonra sağ yanım....
Sanki etlerim kemiklerinden ayrılmak istiyordu.
Bense titreyen avuçlarıma odaklanmış hala onun fotoğrafına bakıyordum. Son nefesimde yanımda olmaya söz vermişti ve eğer bu aldığım son nefesse o yanımdaydı. Zaten o bana hiç yalan söylemezdi ki.
Sanki milyonlarca karınca bedenimi işgal etmiş gibiydi. Çığlık atmak, sesimi duyurmak istedim. Ama sesim çıkmıyordu. Ne zaman çektiğim acıyı, bağırmak haykırmak istesem sadece kedi mırıltısına benzeyen sesler çıkarıyordum.
Zaman kavramını yitirmiştim. Tek gayem birinin beni bulmasıydı bu kaybolmuşluğun içinde.
Kalp atışlarım kulaklarımda zonkluyordu. Öyle hiddetli öyle acı vericiydi ki bu his, kurtulmaya çalıştıkça daha da çok içine çekiyordu beni.
Dudaklarım ateşten bir parça gibiydi. Sımsıcak ve kıpkırmızı. Kızılın her tonu yüzümde sergileniyordu. Yanan dudaklarımın arasından geçen soğuk nefesim önce tüm bedenimi dolaşıyor sonra da bana o tarifsiz acıyı yaşatıyordu. Uzuvlarım bütünün bir parçası gibi değil de ayrı dünyaların insanıymış gibi hareket ediyordu.
Bir yanım buz bir yanımsa közdü. Bir yandan üşüyen ayaklarımı battaniyeme sığınarak ısıtmaya çalışıyor bir yandan da ateşten bir parça düşen bedenimi soğutmaya çalışıyordum.
Düşünme yetimi kaybetmiş gibiydim. Gözlerimde yaşanan sel felaketi heyelanlara sebep olmuş bedenimi göçük altında bırakmıştı. Kaybetmekte olduğum aklıma saçma da olsa bir fikir geldi. Dolabımı açtım ve onun yanındayken giydiğim tişörtümü elime aldım
Kokusunu doya doya içime çektim. Bedenimde yaşanan afetler sonrası bu bir ilk yardım gibiydi. Göçük altında kalan bedenimi, sessiz çığlıklarımı biri duymuş ve yardım etmişti.
Başım döndü ansızın. Yatağım ! Yatağım bir adım yakınken nasıl bu kadar uzaklaşmıştı benden.
Adımlarım kilitlenmişti, koşarak gittiğim yerden yürüyerek dönemiyordum.Sonunda titreyen ayaklarım yere bıraktı bedenimi. Bir adım yolu sürünerek gittim. Zor da olsa yatağıma ulaştım.
Sımsıkı sarıldım, doyasıya kokladım tişörtümü.
Sonra gözlemi tavana diktim sanki bedenimdeki acılar nadasa çekiliyordu. Pencereme tıkladı güneş ışığı ve serçenin minik gagası. Şafak vakti gelmişti anlaşılan. Onsuz geçecek bir gün daha aymıştı.
Sensiz geçen 600.günün şerefine, çektiğim acılar sana armağan olsun be adam...
Günaydın.
Melike SELVİ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.