Maskesiz 2
Bazen aşık bir adam, bazen kıskanç bir kadınım diyordu. Gözlerini gözlerinden ayırmadan konuştuğu kişilerin. Uzaklardan gelmiş uzaklara giden bir seyyah gibiydi ardından konuşulacaklara aldırmadan farkını gösteriyordu. Herkesin göstermeye yürek ister dediği, herkeste olan şeyin kendinde olmadığını söylüyordu etrafında toplanmış ona şaşkın şaşkın bakanlara. Varlıkların peşinde koşup yokluğunu unuttuğumuz gerçekliğimizi sığdırıyordu o tek cümleye. Açık ve net bir şekilde insan yüzünü ortaya koyuyordu. Bizim üstüne koca koca maskeler koyup sakladığımız, herkeste fazlasıyla olan ama kendinde olmayan maskesizliğiyle onunkisi, çıplak bir insan yüzüydü. Yokluğunu bile unuttuğumuz görünce şaşırdığımız berrak bir kalpti ikircikten uzak. Zamana inat kendini yaşayan. O farklı bir zamanda biz farklı bir zamandaydık sanki aynı anda bulunan ama farklı zamanlarda yaşıyor görünen. Zaman mıydı değişmeyen biz miydik, zamanla inatlaşan, o akıp giderken kıyısında yerinde duran mıydık biz. Kah hızla akan kah geçmek bilmeyen zaman, o devasa bilinmezlik gibi görünsede aynı zamanda tek gerçeklik. Yanılsamasız durmadan akıp giden. Kıyısında durup seyrettiğimiz bir türlü içine giremediğimiz zaman, aktığı her saniye büyürken, aslında yaşantımız değil miydi her saniye azalan daraldıkça daralan. Neden içine giremiyorduk biz, o bizden tüm alacağını alırken içinde olamadığız için neresinden tutup dur diyebilirdik ki daha yapacaklarım, geçmişten büyütüp getirdiğim hayallerim var diye durduramazdık ama yapmak istediklerimizi yapabilseydik, eğer korkmasaydık bizim olmayanı kaybetmekten kazanacaktık. O zaman, zamana karşı en azından kaybetmeyecektik, azalmaya devam eden yaşamı. Şimdi uzaktan bakıp bakıp yaşama pişmanlık duymazdık, sahiplenebilseydik değerlerimizi korkmadan söyleyebilseysik içimizdekileri en azından sorumluluğunu atmış olurduk denedik olmadı diye. En ufak bir engel de geri çekildik içimizin derinliklerine yurt kurduk bir daha çıkmamak üzere. Hata üstüne hata yaptık ama gösteremedik birbirimize, yüzleşmekten korktuk maskelerimizin düşüp gerçek yüzümüzün ortaya çıkmasından korktuk hep korktuk hala korkuyoruz tıpkı geçmişte olduğu gibi şimdi de gerçeği haykırmaya korkuyoruz kaybedecek bir şey kalmamışken kaybederiz diye.