- 273 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KARLA GELEN ÖLÜM BÖLÜM- 3
KARLA GELEN ÖLÜM BÖLÜM- 3
Otur karşıma diye konuşmaya başladı. ‘’ Bana neler getirdin, neler götürmeyi düşünüyorsun?’’
‘’ Şu anda sana önerebilecek hiçbir şey yok elimde. Biraz dinlen ve burada geçireceğin günlerin tadını çıkar.’’
‘’ Tavsiyeni düşüneceğim bundan alası can sağlığı. Unutmadan söyleyeyim, benim Gevezeye küçük bir kafes ayarla, oda bir evi olduğunu bilsin.’’
Güneş kendini iyice göstermeye başladı. Kar yağmıyordu, hava ciddi, ciddi ısınmaya başladı. Aklıma Kutsal takıldı. Güzel kız Allah sahibine bağışlasın diyeceğim ama diyemiyorum. Niye birbirimizin sahibi olmayalım.
Rahmi bahçe kapısından çıkarken birden durdu ve elini beline atarak bir tabanca çıkartarak bana uzattı, ‘’ Al bunu babadan kalma, bir kırk beşlik ve bir kutuda mermi. Ne olur ne olmaz yanında bulunsun.’’
Rahmi’yi kırmamak için silahı alıp konsolun en üst gözüne bıraktım. Rahmi de arkasını dönüp yola koyuldu. Biraz gazetelere göz atıp, bir kenara attım. Hep aynı haberler. Kim kimi öldürmüş? Bugün kaç kadın darp edilmiş? Bana burada giymek için çizme lazım. Belki kömürlükte vardır umuduyla gidip ufak bir araştırma yaptım.
Buldum bulmasına da, ben giyiyorum kırk iki çizmeler otuz sekiz. Şimdilik ayağımdakilerle idare edeceğim.
Akşama kadar bahçede oyalandım, fena da olmadı. İşler azda olsa, yoluna girmeye başladı. Akşam yemeğinden sonra, biraz kitap okuyayım dedim ama aklımı bir türlü okumaya çalıştığım kitaba veremiyordum. Dönüp dolaşıp bütün yollar Kutsal’ çıkıyordu. İnsan ilk görüşte aşık olabilir mi? Cevabı zor olan bir soru ile karşı karşıya kalmıştım. Bahçeye çıktım. Bütün yıldızlar gökyüzünde adeta biz buradayız diye gösteri yapıyordu. Hava buz gibiydi. Termometre en az eksi on beş derece civarındaydı. Yeniden içeri geçip masanın başına oturdum ve eksikleri tespit etmeye başladım. Öncelikle bahçeye bir köpek almalıyım. Hem bana arkadaş olur hem de bahçeyi bekler. Esas önemli nokta bundan sonra nasıl bir yol izleyeceğim. Bana rahat verecekler mi? Daha da önemlisi neden ben?
2
Kısa boylu tıknaz adam açık olan pencereden yağ gibi kayarak, odadan içeri süzüldü. Rahat hareketlerinden evin içini iyi bildiği belli oluyordu. Hareketleri hızlı ve bilinçliydi. Etrafına dikkatlice bakındıktan sonra, seri hareketlerle merdivenlere atıldı.
İkinci kata çıkması birkaç saniyesini aldı. Tek, tek odaları kontrol etmeye başladı. Aradığını son girdiği odada buldu. Adam sırt üstü uzanmış sere serpe derin bir uykunun kollarına bırakmıştı. İş düşündüğünden daha kolay olacakmış gibi görünüyordu. Bıçağı tutan elini kaldırıp bütün gücüyle indirirken, şaşkınlıkla donup kaldı. Zira yüzüne doğrultulan silah hiç hesapta yoktu.
Artık dönüşünün olmadığını biliyordu. Bıçağı bütün gücüyle yatakta yatan adamın kalbine saplamak için indirdi. Silah bir kere patladı. Kısa boylu adam savrularak kapının yanına kadar yuvarlanırken bıçak kalbinin yanından bir kavis yaparak omuzuna saplandı.
Bir an bayılacağını hissetti ama bayılmamıştı. Şaşkın, şaşkın omuzuna saplanmış bıçağa bakmaya başladı. Şimdiden omuzundan akan kan yastığın üzerinde küçük bir gölcük oluşturmaya başlamıştı. Bıçağı eliyle kavradı, gözlerini yumdu. Dişleri adeta birbirine kenetlenmişti. İçinden, ‘’ Ya Bismillah ‘’ dedi ve bütün kuvveti ile çekti. İçindeki havayı dışarı verirken omuzundan fışkıran kanı, yanı başında duran atletini tampon gibi kullanarak durdurmaya çalıştı. Zorlukla yanı başında duran saatine bakmaya çalıştı. Kutsal sözünde durursa beş, on dakikaya kadar burada olurdu. Duvara yaslanarak beklemeye başladı. Bundan sonra her şey Kutsal’ın gelişine bağlıydı.
Sabah kalkar, kalkmaz pencereye koşan Kutsal, havayı günlük güneşlik görünce, yüzüne bir gülümseme yayıldı. Neredeyse Mart ayının sonu geliyordu, artık havaların ısınması gerekir diye düşünürken, annesinin kendisine seslenmesiyle, hayal dünyasından bugüne dönüverdi.
‘’ Kızım bugün erkencisin, bunu neye borçluyuz acaba?’’
‘’ Anneciğim bir arkadaşıma söz verdim bu sabah beni kahvaltıya bekliyor.’’
‘’ Ben bu arkadaşı tanıyor muyum Kutsal?’’
‘’ Yakında tanışırsın anne, ben kaçıyorum.’’
‘’ Dur bir dakika, akşam yaptığım böreklerden de götür.’’
Annem börekleri poşete koyarken, bende bahçeye çıktım. Hava güneşli olmasına rağmen yine soğuktu. Börekleri alır almaz yola koyuldum.
Bahçeden içeri girdim. Kapıyı açarken evden hiçbir ses gelmiyordu. Recep’in bu saatte ayakta olması lazımdı. İkinci kata çıkarak yattığı odanın kapısını birkaç kere tıklattım. Ses gelmeyince kapıyı açmak için zorladım ama açılmıyordu. İyice zorlayınca içeri girebileceğim kadar aralandı. İçeri girince olduğum yerde çakılıp kaldım. Adamın biri yerde yatıyordu. Recep’in yatağı ise kan içindeydi. Hemen iki adımda yanı başına geldim. Gözlerini aralayarak, zar zor duyabildiğim bir sesle ambulans diye fısıldadı.
Devamı var
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.