- 797 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Bir Eylül Yazısı
Ayrılığın mevsimi…
Eylül… Hem “ayrılığın” hem de “kavuşmanın” mevsimidir… Eylül; tabiatta ayrılık vaktidir… İnsan da ise “kavuşma.”
Dikkat, bu bir Eylül yazısıdır! Tanıyanlar beni bilir… Her yıl Eylül ayında bir hüzün ve ayrılık yazısı yazarım. Bu benim için bir gelenektir. Eylül yazıları da genellikle hüzün içerir. O yüzden yazının başına -hani filmlerde uyarı olduğu gibi- “bazı yaş grupları ve bazı grupların izlemesi için…” Ben de bu yazının başına “+Kalp” demem gerekiyor ki “kalpsizler” okumasın diye…
Eylül, tabiatta ayrılıktır dedik çünkü mevsimler artık sonbahara girmiştir, tabiat canlılığını yavaş yavaş yitirmeye başlamıştır. Bu yazının esas konusunu ise insanlar oluşturacak. Kavuşmalar ve ayrılıklar eşliğinde…
Yine bir Eylül ayının sonlarına geldiğimiz bu günlerde ayrılıklar peş peşe geliyor. Kimileri yardan, kimileri anadan, babadan, sıladan; yaprak ağaçtan, yağmur buluttan bir ayrılık vaktidir… Bu Eylül, biraz daha fazla ayrılıkların yaşandığı, hüznün en büyüğünün hissedildiği bir mevsim oldu.
Biraz sonra ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Onlarca canı verdik toprağa bu vatanın bekası için, bayrak için, din için onlarca can şehit oldu. Fidanlar toprağa düştü. Rabbim şehitliklerini makbul eylesin. Gerekirse biz de varız diyen milyonlar ellerinde Türk bayraklarıyla cennet vatanın her yerinde haykırdı! Bu korku bile kahpece oyun içerisinde olanlara ve maşalarına yeter ve artar bile.
Şunu bilmelidirler ki bu haykırışlar sadece sözde değil özde ve gerçekçi birer haykırıştı ve daha önemlisi onlar gibi başkalarından talimatla değil duygularına göre birer hareketti bunlar. Elinde Türk bayrağıyla “Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez!” diyen herkese selam olsun.
Bunca ayrılığın yaşandığı ve duyguların doruğa çıktığı bu zaman dilimlerinde sükûneti elden bırakmayıp, ihtiyatlı davranmak gerektiği telkinlerinde bulunup, hislerimize tercüman olan herkese selam olsun. Zor zamanlardı bunlar ve geride kalacağından kimsenin şüphesi olmasın. Allah nasip ederse kısa sürede bunların sona ereceğine inancımız tamdır. Kimsenin bundan zerre kadar şüphesi olmasın.
Yazımın başında da bahsettiğim gibi tam bir ayrılık vakti. Kimlerine göre bu mevsim romantik olsa da bana göre tam bir hüzün zamanıdır. Yazın ve baharın zamanımızdan, kuzuların analarından, anaların kuzularından, gülün dalından, yaprağın bağından ayrıldığı tam bir hüzün mevsimidir sonbahar. Bir de bu ayrılıklarla son zamanlarda yaşadığımız terör olaylarından kaybettiğimiz canları da eklersek tam bir hüzün ve ayrılık vakti oluyor içinde bulunduğumuz zaman dilimi.
Ayrılık vakitleri hüzünlü olur. Biz de bu hüznümüzü yaşıyoruz şimdilerde. Tek tesellimiz inancımızı şehadet şerbeti içen yiğitlerimizin cennetle müjdelenmesidir. Tüm ayrılıkların hüznünü hem de içimizde ta derinliklerde yaşıyoruz. Her Eylül gelip kapımızı çaldığında şöyle bir geriye dönüp bakası gelir insanın. Neler bırakıp gitmiş bizi, kimler yok artık yanımızda, yola kimlersiz ve nelersiz devam ediyoruz diye düşünür insan. Düşünür de hüzün kaplamaz mı içimizi? İnsan bu, sosyal bir varlıktır ki en ufak olaylardan bile etkilenirken bırakıp gidenleri düşününce nasıl içimiz geçmez? Nasıl gözler dolmaz? Nasıl ağlamaz insan varın siz düşünün. Bana göre Eylül bir hüzün mevsimi bana göre Eylül bir muhasebe mevsimi ve bana göre Eylül bir ayrılık vakti ve yine bir kavuşma vaktidir. Çünkü her ayrılık bir başka kavuşmanın başlangıcıdır.
Hadi hep birlikte ayrılıklarımızın muhasebesini yapıp kendimizi hesaba çekelim. Yola nasıl ve kimlersiz devam edeceğiz diye. Geçtiğimiz eylülden geride kalanları düşünüp hayatımıza bir yön verelim. Umudumuzu kaybetmeden bizimle beraber olanların kıymetini bilelim ve hayatımızda hep sevelim. Kıymetini bildiğimiz güzel insanlarla güzel yarınlarda buluşmak duasıyla…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.