İnkar Gambiti
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
İnsanlarla sıradan vakaları konuşamayan melain bir varoluşla doğmak, kanatlara vurulan bukağıların en çetini.
"Ben, üçüncü halim"
Beyaz ellerimde başlayan sabahı olacak bir tebaam yok. Lakin, karanlıkta olmayana verecek elim de yok. Ve yüce Tanrı, ezeli ve ebedi akıl karı; elimi çektiğim iflah olmadı. Neye inanmadığımı muammalardan çıkaran sensin.
İnsan neden satranç oynarken ağlar? Onca ölüm ve bıçak ağzı acıdan sonra? Neden?
Bütün geleneklerden kopalı asırlar oldu belki. Ucuz ve şerefsizliklerle dolu o kadar insan ve öykü geçti gözlerimin önünden. Şahidi benim! ey bana babalık yaparak beni matlara delice sürükleyen o yüce büyükusta, sen ne büyük bir efsane taşıyan yalvaçsın. Davraz dağı gibi. Şizoid ve küskün zamanlarımın yüce babası: insanların ne kadar ucuz olduğunun tüccarı, yüce teorisyen. Kapında eğri odunlarla kayısı kokuları taşıyarak öldüm. Anlam derler buna: insanların bunaltılarına em olan fanilerin çabasıdır. Takdir lanettir. Siktir edilmeli cehenneme. Ah, aşk, ısırmak demek değilmiş, sonsuza indirgenen kafa arkadaşı, belalı akran, efendilik üstü gerçek.
Diriliriz. O satranç partisindeki efsanevi giz gibi.
Slovenya, gönlümün karlı dağıdır.
Ve ben bilinmeyen bir güzeli ölümcül seviyorum.
YORUMLAR
Yenmek ve yenilmek ve bunu iki şekilde de insanlığını kaybetmeden kabul etmek, sindirmek ve takdir ederken kazananı, yermemek yenileni,
buna insanii vasıf kazanmışlık olgunluk denir, egosunu asmak, aşmak...
İnsan aradığını bulur, bulduğunda şaşırır çünkü arayış sürecinde uzun yol katlettiğinden umudunu yitirmiş, olasılıkların olanaksız olduğuna inanmaya başlamıştır...
Bilinmeyeni bilmek için seviyoruz belki de...
Selamlar