- 1100 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MUĞLA GÖRÜNTÜLERİ VE YÖRÜK RENKLERİNİ DİLE GETİREN RESSAM: GÜLNÜR EFENDİOĞLU
Gülnur Efendioğlu, Balıkesir’in Gönen ilçesi Sarıköy beldesinde 1960 yılında doğdu. Yörük bir ailenin kızı olarak büyürken, annesinin yaptığı keçeler içinde buldu kendini. Bir renk cümbüşü içindeydi. Keçelerin renkleri onu büyülerdi. Bu nedenle renkler, çiçekler ve çeşitli biçimler içinde gelişti renk evreni. Derken öğretmen olmak için Kütahya Eğitim Enstitüsü Sınıf Öğretmenliğini okudu. Bu arada aldığı resim ve yazı dersleri ile yeteneğinin farkına varmış olmalı ki, Kütahya’da Abdullah Taktak’tan resim dersleri almaya başladı. Okulda aldığı resim ve renk bilgileri, perspektif dersleri yolunu çabuk bulmasını sağladı. İlkokul öğretmenliğinden 2000 yılında emekli olunca yerleştiği Muğla, onun için iyi bir resim ortamına dönüştü. Büyürken bilinçaltına yerleşmiş olan renkler tümüyle karşısında idi. Bu nedenle Muğla’yı çok sevdi. Muğla’nın doğasına, insanlarına gönül verdi ve sık sık onların yaşamını konu alan resimler yaptı. Bu resimlerde kayrak taşı döşenmiş sokakları,-ki bu sokakların çoğu şimdilerde kilit taş ya da asfalt ile örtülmüştür-yokuşları, beyaz badanalı taş duvarları çok sevmişti. Bu nedenle usanmadan onlara resimlerinde yer verdi. Günlük yaşamın renklerinden olan bu duvarlara sarkıtılmış kırmızı biberleri, kuzulu ahşap kapıları, bunların üzerinden sarkan mor salkımları, asmaları, sardunyaları resimledi. Çok keyif alıyordu. Keyif aldıkça da doldurdu tuvalleri renklerle.
Muğla yöresindeki yörük kadınların giysileri çok ilgisini çekti. Usanmadan onları yerleştirdi tuvallerine. Çünkü kendisi de bir yörük kızıydı. Bu nedenle çocukluğunda annesinin yaptığı keçelerdeki renkler içinde yeniden büyümeye başladı. O renk renk halı ve kilimler üzerinde büyümüştü. Halı ve kilim renkleri ile düşünmeye başladı, o coşkulu renklerle gelişti renk dünyası.
Derken tutkun olduğu Muğla Akyaka evleri takıldı usuna ve de bu evlere yoğunlaştı biçimleri, renkleri. Akyaka’da Nail Çakırhan’ın Ula’daki dedesinin evinden yola çıkarak oluşturduğu Akyaka evlerini konu olarak ele aldı. Nail Çakırhan bu uygulamalrı ile “Ağa Han Mimarlık Ödülünü” almıştı. Özellikle de bu evlerin “tescilli” olanlar üzerinde yoğunlaştı. Bunlara yer verdi tuvallerinde. Çoğunluğu 20X25 cm boyutlarında ve yağlıboya tuvallerdi.
Renk renk, güneşli, gölgeli, mor salkımlarla bezenmiş evleri işledi, nakış gibi, keçe renkleri gibi oldu resimleri ya da bana bunları anımsattı diyelim.
Resimlerinde izlediği yol, izlenimciydi. Bu nedenle Akyaka’da yeniden güller açtı, yeniden canlandı Nail Çakırhan esintisi ve de çok sevildi bu esinti. İzleyenler çok sevdi. Şimdi bu sevdikleri resimler duvarlarında yer alacak.
Bu çalışmalar Gülnur Efendioğlu’nun kendi dünyası olmuştu ve “… kendi dünyalarında yeni biçimler ve ilişkiler kurarak ve içinde yaşamlarını sürdürebilecekleri ve anlamlı bir biçimde yaşayabilecekleri bir dünyayı oran ve perspektifleri içinde var edecek”(1) güce sahipti. Öyle de yaptı. Tüm zorlukları yenerek, perspektif sorunlarının yarattığı zorlukları da aşarak gerçekleştirdi çalışmalarını. Yoruldu ne var ki güvensizlik duymadı, çokça üretim sancıları çekti, geri durmadı ve başarmasını bildi, hedefine vardı.
Çünkü Gülnur Efendioğlu; nakış işleyen kızlarımız gibi düşünerek, “… Gözler ağaçlardan kocaman meyveler gibi sarkıyor, aralarında kıskanç kuşlar uçuşuyordu. Dallara nergis çiçeği gibi kendi içine dönmüş kara gözler yerleştirdim. Her yaprağının arkasında nazar boncuğu gibi yüzlerce gözün çiçek açtığı efsane bir ağaç işledim bir büyük yorgan yüzüne. Gönlümün yaprakları arasında yollar açtım.”(2) der gibidir. Evler, ağaçlar, güller fırçanın ucunda yeniden şekillenir ve de renklenir. Onlar bundan böyle Gülnur’un renkleri, Gülnur’un biçimleridir ki Akyaka yeniden canlanmıştır o tuvallerde, yeniden canlanmıştır Nail Çakırhan sevgisi ile ve sanatseverlere bu coşkuyla kucak açmıştır.
Gülnur Efendioğlu’nu bu çalışmalarından ötürü kutluyorum.
Sürekli başarılar diliyorum…
Mehmet Erbil
www.mehmet-erbil.tr.gg
(1) Rollo May, Yaratma Cesareti, Metis Yayınları İstanbul Ekim 2001, s.130.
(2) Orhan Pamuk, Kafamda Bir Tuhaflık, YKY İstanbul 2014, s.332.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.