- 265 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
İmanı yöneten ümidi de yönetir
Vaktin var mı? Bugün de Ankebut sûresinin şefkatli ağlarına sarmak isterim seni. Vaktin varsa. Yoksa değişkenler âlemindeki seyahatine devam edebilirsin. An’dan an’a vızvızlayabilirsin. Hı? Var mı? Öyle mi? Pekâlâ o zaman. Hatta ’pek âlâ’ o zaman. Böyle zamanlara ihtiyacımız var arkadaşım. Sonsuzluğa adanmamış hiçbirşey sonsuzluğa kalamaz. Neyi ’öylesine’ yaşıyorsak ömrünü de ’öylesine’ kılıyoruz. Geçicileştiriyoruz. Evet. Kendine yardım et. Bana yardım et. Bu yazıyı okursan ben de bir yazılık zamanımı ’sonsuzluk kumbarasına’ atmış olacağım. Ona baktırmakla yüzlerini müstesna kılacağım. Gözlerin kalemimin bereketidir. Kulağın seslerimin bereketi. Yâri olmasa kim şiir yazar? Güzel olmasa neye iltifat edilir? Bu bir sırr-ı iktirandır. Her neden sonucuna muhtaçtır.
Sorsan derim: Önce kendimi ikna etmeye çalışıyorum. Doğru aşikârane dile getirildiğinde sahibini de bağlamaya başlar. Kadirîler zikr-i cehrî ile öyle apaçık haykırırlar ki tevhidi, bu apaçıklığa hiçbir ’dış tağut’ dayanamaz, yıkılır. Ayaklar altı kalır. Sessizlikleri yıkılışlarıdır. Eğer varolsalardı cevap vereceklerdi. "Var mı lan yan bakan?" diye bağırarak gezen ikinci bir külhanbeyi gördüğünde hangi hakiki külhanbeyi ayaklanmaz? Hücuma kalkmaz? "Kime diyorsun ulan?" çekmez. Nâra koyurmaz. Halbuki Kadirîlerin zikrine cevap veren yok. Varlık suspus. Demek karşı koymaya mecalleri yok. Demek söz haklı. Söylenilen hakikat. Kelime-i tevhid sahibine yan gözle bakabilecek yok. O ilahlıkta tek.
Ah, yine nerelere sürüklüyorum seni savruk kalemimin peşinden, affet beni. Ankebut sûresini sözvermiştim. Çabucak oraya geleyim. Mübarek sûrenin 23. ayet-i kerimesinde kısa bir mealiyle buyruluyor ki: "Allah’ın ayetlerini ve Ona kavuşmayı inkâr edenler, işte onlar, benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve onlar için acıklı bir azap vardır." Bazı meallerde de mana şöyle yakalanmaya çalışılıyor: "Allah’ın ayetlerini ve ahirette Ona kavuşmayı inkâr edenler, işte onlar, merhametimden ümitlerini kesenlerdir. Onlara gayet acı bir azap vardır." Yani şunlarda kavuşma ’ahiret’ ile detaylandırılıyor. Bazıları da ’kavuşma’yı ’karşılaşma’ olarak çeviriyorlar. Nihayetinde mealdir. Ancak insanın vahiyden anladığıdır. Cenab-ı Hakkın kelamı kendisinin buyurduğu gibidir.
Sana da bu yıldız göz kırptı mı bilmem: Benim bu ayette dikkatimi en çok ’ümit’ ile ’iman’ arasında kurulan ilgi çekiyor. Mana-i muhalifi ile söylersek: ’Ümitsizlik’ ile ’inkâr’ arasında kurulan da bir ilgi bu. Hatta ilk hükmüm aslında ikinci. Yani: Allah’ın ayetlerini ve ahireti inkâr edenler Hakkın rahmetinden ümidini kesenler. Ayet evveliyetle bunu söylüyor. Akıl daha sonra tersini de düşünerek ’ümit-iman’ bağını kuruyor. Bu bağı görünce de aklım hemen 2. Lem’a’ya gidiyor. Neden? Çünkü orada da mürşidim benzeri bir ilgiyi görüyor. Okuyanlar hatırlamıştır ya yine üşenmeyelim. Bir parmak bal alalım:
"Günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, ta nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir mânevî yılan olarak kalbi ısırıyor. Mesela, utandıracak bir günahı gizli işleyen bir adam, başkasının ıttılaından çok hicap ettiği zaman, melâike ve ruhaniyâtın vücudu ona çok ağır geliyor. Küçük bir emâre ile onları inkâr etmek arzu ediyor. Hem mesela, Cehennem azabını intaç eden büyük bir günahı işleyen bir adam, Cehennemin tehdidâtını işittikçe istiğfarla ona karşı siper almazsa, bütün ruhuyla Cehennemin ademini arzu ettiğinden, küçük bir emâre ve bir şüphe, Cehennemin inkârına cesaret veriyor."
Gördün mü, bak, ümitsizlik iki inkârı birden nasıl netice verdi? Birincisinde, Allah saklasın, sadece utanılacak bir günahın sahibiydin. İstiğfar edip siper alamadın. Affedilmeyi dilemedin. Rahmetten ümit kestin. Ağzını tuttuğun için pınar başka yerden patladı. Meleklerin olmamasını ümit ettin. İkincisinde durum daha da fecileşti. Cehenneme götürebilecek büyük bir cürme girdin. Yine sığınmayı bilemedin. Rahmetten yüzünü çevirdin. Çıbanın bu defa ilkinden de kem bir yerden pırtladı. Allah korusun: Cehennemin olmamasını ümit ettin. Mürşidim orada daha başka örnekler de veriyor. Fakat hepsi en nihayet aynı noktayı gösteriyor: Ümit kendisine bir adres bulur. Sen doğrusunu göstermezsen yanlışını bulur. İmana kullanmazsan inkâra kendisini sarfeder.
"Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin!" emrinin bir hikmetini de buradan okuyabilirsin. Evet. Hatta Kur’an’da Cenab-ı Hakkın rahmetinden/kereminden ümit kesmenin kötülüğünü hatırlatan her ayet aslında bir parça bu hikmetin altını çizer: O coşkulu bir pınardır. Fıtrî bir temayüldür. Canın hayata tutunma şeklidir. Akmalıdır. Bu akış sahibince hep korunmalıdır. Onun mecraını doğru vermezsen, yatağındaki doğal akışını bozarsan, oluğunu tıkanınca açmazsan, durmaz, akacak başka mecra bulur. Bu da, Allah korusun, akıbetinin perişanlığı olur. Şudur aynen: İmana ümit beslemeyenler inkâra cesaret ederler. Yahut da şu: İmana cesaret edemeyenler inkâra ümit beslerler.
Buradan şuraya da geleceğim: Günümüzde bazıları ’itikad’ı neredeyse "Aman canım, iyi insan olduktan sonra, isterse öküze secde etsin!" kıvamında ele alıyorlar. Yani onun detaylarını İslam’ın faso da fisosu şeklinde görüyorlar. Gösterilen hassasiyetleri yersiz buluyorlar. Halbuki iman esasında insanın ümitlerini de düzenler. Neye inanılıp/inanılmayacağı nerelerden ümitlenip/ümitlenilmeyeceği üzerine ayardır.
Bu ayarın farkında olmayanlar için ümit bir aldatılma aracına dönüşür. Sadece içinde yaşadığı ’kendisini aldatışlar’ değil üstelik. Dışında da birçok aldatılışı yaşar insan ümidin dengesini koruyamadığında. Aklının yaslanacağı sütunları kaybeder. Duygularını tutacak duvarlarından olur. Haramdan ümit besleyenin hali ne olur? Helalden ümidini kesenin sonu nereye varır? Harama haram helale helal olarak inanmayanın ümidi ne şekle girer? Hasılı arkadaşım: İtikad insanın baştan aşağı yeniden programlanmasıdır. "İsteyen istediğine inansın!" genişliğinde insan inşa edilmez. İnsan inanacakları/inanmayacakları üzerinden inşa edilir. Bu da dolaylı yoldan ümit edecekleri/edemeyecekleri üzerine bir inşadır. İmanı yöneten ümidi de yönetir.
YORUMLAR
bazı ifadelerden Mevlana kokusu aldım..
islam gözlüğüyle bakılanda tüm anlatımlar harikulade. müthiş..
itikadı burada gözlük varsayarsak, gözlük çeşitleri çeşit çeşit..
düşünüp isteyen her çeşit gözlükten tek bir şeyi görür,
düşünüp isteyen her çeşit gözlükten bin bir çeşit görür..
ben ise;
"kendimi dinliyorum
gözlerim kapalı" babında..
saygılarımla, iyi geceler hocam.