- 854 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
SIĞ
Karanlığın etrafından kanıtsanmış yalınken dillerin
seferinde dans ederken kayıklar...
Darul ezdadın nihasına düşerken kayıp şehri ulemadan şerifim...
Eline düşen yankılı aforazların uğuldarken kulakları rüzgarın.
Bütçeli yenilmezler serisinin seri katili iken dudakların
verilen diyetin kıyısından geçerken avuçları kuyuların
şevk ediyorken küfürlerin ruhu, sarılırken üryan imanıma
daha doğmamışken hayat dolu rıhtımımda ...
Dolayısıyla ;rehber olurken göğün yağdırıldığı zamanında
yağmurun avuçlarında şimşeklerin kızardığı cehennem
kuyusuna atarken ecelimin ihtiraslı variyetini ,cenneti kucaklarken bahçelerim...
Suskunken dağımda...
Göğün yarım adasından kaçarken şehrim mütevazi bir
yerkürenin atmosferini yararken kalbim fennin gerektirdiği
istinada uymazken simyam doğarken benliğim tek bir
üryanda daha sakin bir oltanın ucundaki yıldızların seyrindeyken
ilk keşif ... Ne tuhaf anımsayamadım kalbimin ucundaki atmosferi
feri yanmışken ahsenimde sinemde bir anatomi çizerken insan figürleri
ipe takılmış masal kahramanlarını anımsatıyordu masraf taşlarından.
Meşgulken gelir gelmez bir kazanmanın abdestdinde iken gözlerim daha
taşradan yulanmamışken yuvalama istinadına görümce iken silahın mıhlanmıştı
dağın İlahının misafirine bedr savaşının kuytularına RAM ediyorlarken bedenini
ölçüm bilmez bir tanrıçanın hızarında Hammal bedenim ,beynimin feriyellerinde,
kıblemin kuzeyinde dönerken; mevlananın saat kulesinde ,hızırın veliliğinde kutsanmış
ruhumun sedirini okşuyorken gün batımı. Çiğ etten tırnağındaki iskıram bir veli
ahtına tutunmuş bir kral amazonunun serilmez bir serinliğinde finalinin haberdarını
alamazken hesapsız bir kurşun sıkılıyordu karşıdan’’ efelenen yazıtların kitabelerinden ,
yazıtlarından doğarken ulusum’’.
Mevduatın coğrafyasından çıkmakdan bahis ediyordum konuşmanın bir kurabiye
yiyimlik vaktine aşçı olmuşken. Vakitlerin hepsi bir birine bakıyorken nöbetçi vaktinin
eli değmişken insan kaynakları vezirinin iznine başlanılan bir yarışma kılınırken hayat .
Senli cevabının barınmadığı bir vapur iskelesinin tursuz kış halinin durumundan bakışları
jokerken seyrime son soru değil iken bu hayatın asansörü. Beyninin senli benli sorunları da
asılmışken gök yüzü celiline puanlama ile düşmüyor iken kayan yıldızların eli.
Maaş bağlanmamış bir gök taşının mali durumunu düşünemem şimdi yerde aşçı bir pilevne
düşürürse kontağından. Komutanın savaşçısı yığınlık bir duanın seyyahında şehvetine
tutunmuşken bu ilgeçlerin nizamı kaderin çizgisine giriyorum uryan bir saklı çoban yıldızının mehveşinde.
Küçük bir tahtadan ağaç kulesi çizerken nöbetçiler tek bir düzenin zeminini hazırlıyorken lavanta
kokulu bahçeler. Bu yandaşlık çizgilerinde devam ediyorken dirençliğim tek bir dinde. Toplanmış
bir azınlığın dikkatine dalmıştım çoktan kaybolmuşlar aslında tepeden tırnağa boyundan aşağıya
yuvarlanan bir tezgah gibi duruyor insan zabitliği ...
Cehalet yüklü güven inşa edilmişken
bölüşmüş sırf periyellerinin yalanında
periyodik emekliliklerini çizerken benliğin
ne uçsuz bir hiçliğin takvimlerini çeviremez
iken
tez kırımlık evladın haysiyetine mutluluk defterinin bahisinde
inanacağın şeylerin empatisinde anlaşılmaması
vakayık senin sıçramasından hakayıkın etkili halini düşünürken mevzu bahis olmaması
bakarsın kelamın ne ayn ne gayn olma sıfatının mevzu bahis bir düşünme tepkisini incitmemek virajlarında konuşulurken
nehirlerin istilası başlatılırken duymayı en çok sevdiğim şey hat ve benim ...
Herkes senin dahilinde...
Donarak bakıyorum şehrine dikilmemiş bir gül nefesine donuk dururken kasıtsız gibi duruyor orada.
Bir kaç limit aşağıya düşersem kalkamayacağım galiba ne kadar acı bir permartasyon kalıntısız ağaç kesiklerini yuvalarken seğirin vadisine gömülmüş denizin kıyıları olağan bir gün ışığına kavuşmuşken gök mavisi derin simasına dolarken göz kayıtlarım dikkatlice incelemişti. Bana olan düşüncelerini anlatacak gibi duruyordu orada
benim nefesime ense, gözlerime kule, göz yaşlarımın kirpiğinde asa olmuştu derin derin bakıyorum kalbine...
Düşünceleri eylemden ayırmak çok zor hatta olanaksız.Yalnız öğretiyi değil , eylemleri de içermek zorundadır.Bu kavramların bir yandaşlığı olsa gerek bilemiyorum gece yarısını dinletiyor bir karar anı çatıyordu . 1837’ lerin sözlük imtihanına Robertle giriyorum sanki. Bu nasıl bir durum aksedilmiş fakat kimsenin icraat durumunun hiç sayıldığı bir vaka .İkinci bir evreden cinsiyetin farklılığını yüklüyorlar omuzlarımıza. Bu düşüncelerin kaosunu son 15 yılda yaşıyoruz. Saklı bir çerçeve hümanist düşünceleri negatifleştirici bir soluk başlatıldı. Amerika birleşik devletlerindeki gibi zenci ırkı yada Fransa’daki renkli derili emekçilerin ırkçılığı kınadıkları gibi kınadılar.
Cinsiyet ayrımının kadın cinsiyetine karşı uygulanan ayrımcı bir tutum olduğunu fallokrasinin doğurduğu bir sonucun ortaya çıktığını ürpererek anlatıyordum. Bu nasıl bir şeydir egemenliğini alarak çoğalma
bazen çarpıtıyorlar durum içeriğini ama sözcük anlamı mealine gelindikçe durum hiç de iç açıcı değil di!
Gündüz kavalyesinden ayrılmak üzereyken gök temelleri atılmıştı.Bir çağ başlamış yeni kavimler oluşmaya başladı.Her türlü kavme rastlamak mümkündü o zamanlar bu zamanın fikir erbabını düşünecek olursak çözüm odaklı tramvalar geçiriyorum eski döneme ait yaşayacağımız devrin temellerinde bu istinada rastlamak da olağan üstü dışı demiyorum zaten kalıtsal bir durum emirlerle emrolunmuş gerçek devrin temellerinden bahsediyorum.Vakitsiz ölüm yaşayacak insanlarda Allah’ı hatırlamak nasıl bir devri alem değil ise bu da öyle bir şeydi her halde değişim süreci dönencelerin kesir hesabına kırınkıl çağı eklenmiş ,yağmurun mutfağına damlatan çatının bir bir aktığı suların tamamını beton zeminin emdiği su birikintilerine rastlamak mümkün değildi. İsmini hatırlamak istemediğim bir kaç kişiden de ibaret değildi oldukça kalabalık hatırlatmalar olmasın hatta kaşılaşmak bile güzümü ilkim baharım mısralarımın hapsolunmuş zeminini döküyorum yabancı isim sitesinde.Karanlığı içerisinde, kaosun restini çekip köyden ,taşradan , gelmiş fakat prens gibi davranan insan tavrını morgeç yasasının masasından alıyorum.Ne fena bir unutmak hayata dair pes dedirtiyor bu safsatada ne bulursalar artık...
Mevsimlerin kışı kadın yasasına öngörüş fermanı hazırlanıyordu buda feminist hareketler adını almışken önce deki devirlerden tayini çıkmış tavırların alemdarı oluyordu. Sayın kelimesi bir birey benliğini taşıyordu zaten madmazele ne gerek var ki aman efendim tanrıları uyandırma bakarsın yol harcırahı keserler iş kıtlığı var genelleme yasasında eğitim alan in almayan out bir şekilde tavan yapıyordu. Şehir merkezinde durum böyle sıralanmış bir şekilde işçi kuyruğu tüp kuyruğunu aratmıyordu oysaki tüp, kömür bu devrin en lüks oyuncakları haline geldi.
Gayenin istinadı problem çözmek toplama işleminin paydasından kesirin ortak paydası diyorum bileşik tamlığı oluştururken bölüm birken kendisine bölündüğü sonucunda kendisi ettiği güveninden telaşa hiç sarmadım etkisizliğinden ötürü seni götürmüyor ki!0 Sıfır’ın hiç eleman fonksiyonuna atılım yapamayız. Sayının yanına geldiğinde çarp ekle böl sil sıfırları kırk satır kırk katır parttaym bir problem bu kadar anlatıp tazeliğini anımsatmak istedim bir tam yine bir tam eder pozitiflik artı bir reaksiyondur...
İlk başta güneşi terk ettin güneş seni terk etmiş olsa idi ne olurdu dünya gibi döne bilir miydin anne olarak... İşte hayat hata kabul etmeyecek kadar acımasız seni anlamayacak kadar da dünya vurdum duymaz sen yine de her halu kar da yaralarınla yine dünyayı onarıyorsun iyiliğin müdavini olmak için konuşurken dikkat! etmek lazım hataları karşı tarafta görüyorsan uyaramıyorsun şaka bal karışık anlatıyorsun işte o yüzden güldürmek de ince bir sanat diyorum kanmak kadar tehlikeli değil...Çözümlenmiş sistemin reposunu yapamazsın ama çözümlü sürecin manen tedavülünü oluşturabilirsin. Hayatın iki bin beş sefer donanımı olamaz geçmişin depolanıp taarruzuna asrın dahilinde malumatını deyimleyip propakandalı yenilik metre karesini de gümüş suyuna sur dökemezsin ki tam aradığım cümle tercumesinde
kapalı kapılar ardında şıklık devrim tarzına teknolojik ara tatil sabahların da tamda güneşi ağırlarken pencerem...
Aynı terimlerin dersinden eşit anlam zıt anlam
teorisini geçeli yıllar oldu yanılmıyorsam tarafımdan
memnuniyetlik duruyordu tanımsız ifadelerin sıfırın
kabulsüz gücünün tahammülüne izahat çiziyorum
boş ver vaadinden kapalı bazen ruhun kaleler zapt ediyor
hicrete cezm ediyorum.
Sahi bu saatler şikayettten ibaret değil tam anlamıyla dalgıcın
maviye bakışlarını yakaladım ve yakalandım deniz ne kadar da tuzlu
acı göle hatır sormasam iyi olur zaten var doğrusu
daha yenilerde velayet davası açmış ad taşıyıcı
bu bir misilleme sağlam dur ayakta
Nasıl olur
Çiçeklerin sarısından baş kısmının eğimli iken dikelmiş
başağın hoyratı bir değil başın önüne eğse daha iyi bir tanımın
kareografisi izahından makbul görülürdü evet derken gaye eğimin
mu’temel olması idi.
Dünya doğa şartının çevre hakkının uygulamaya geçilmesi
konusunda devletlerin yükümlülükleri ve bireylerin olanakları
evrensel bir ölçekte mekanizmaları adımını destekliyordu
Afrika standartları
ek
protokol sunumları Amerika birleşik devletlerinden sağlıklı bir
çevre hakkını tanımlatmakta idi.
kısmi varlığım itikal ederken ve öyle kabul ederlerken ve
varken varlığımda varlığının yoksun sayılmasını arzu itikal ediyorlardı
cehaletten var sayılanlar
doğrusu ...
Başımın ucunda okuduğum tümcelerimi
bahşediyorum belki
yılların tevazü ettiği berrak su tanelerinin
masumluğunu giyiniyor dilim
ne kadar kayıp verdiyse düşen mevsimlerim
güz örttü üstünü
payidar nevsimin tarlasında
bahar çiçeklendiyse üstüme
ne kadar kayıtsız olan aklımın üryanları daha ne kadar
damarlarımı çekeceksin
omuzlarımın ağır hemhal yükünden
şikayetim yok aşksızlık yarım bırakıyor titreyen kalbimi
daha kalın sayfalar beliriyor ilmihalin sedeflerine
başımın boynuna yaslanışında yalnızlık hatırnaz ediliyor hayat
üstünü örtüyor yılların
ve
borcu var yılların
beklenmedik
Emine Sezek Akbaş TÜRK KIZI ARAŞTIRMACI YAZAR