- 1075 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
DieMutte
Zavallı çıplak denilmesine aldırmıyorum. Düş kurmaya alışkınım. Duyarlılık ve suç ortaklığı, aldatıcı sözcükler, sembolizm ve gülünç yankılarla dolu bir dekoratifin boheminden dökülüyorum. Aynı zamanda trajedi ressam deliliği ve morcau’nun hayaletiyle kendi çıplaklığını okşayan biriyim. Kendi çıplaklığını okşamayan zavallılara seslenme ihtiyacı duymadan günlerdir şu odamda asılı duran bir tablonun astarına bakmakla meşgulüm.
...
Belli ki duvardan kaymasını hiç istemeyen biri var. Yıllarca orada duruyor ve ben kadın olanı tanımıyorum. İlginç değil mi. Paletimi topladım ve resmin üzerine bir güzel siyah astar attım. Lanet olası yaşlı doğramacı ilk el becerilerinin kişisel sergisini açtığı gün gözüne kestirdiği ondörtlük bir kızı kapatmıştı resmin içine ve taze et yiyen bir timsaha benziyordu..
...
Evet çıplağım ama zavallı değilim. Hiç bir şeyin üzerini örtmüyorum. Aynada sabah var. Mahir becerileri olan bir doğramacının piçiyim ben. Önce evdeki camları sildirdi bana. Sonra yer döşemelerini, her yanı günlerce ovaladım ve asabım bozulduğunda dışçizgiye geçip kovuldum evinden. Tam bir pislikti..
...
Elimde palet, günlerce dolaştım sokaklarda. Soytarı akrobatların kokuşmuş yüzlerini çizdim. Yoğunlaştım ve günlerce öğürdüm peş parasız. Sonra düşündüm bu iş böyle olmayacaktı. Kendi portremi de çizdim zerdüşt’ün dördüncü önsözüne’ insanda soylu olan şey, insanın bir amaç değil, bir köprü olmasıdır, insanda sevebilecek olan onun bir karşısıdır, karşıya geçiş ve bir alttan gidiş olmalıdır. ’’ Ben de bir köprüsel grup kurdum kendime. Onları inandırdım ve pavlov’un köpeğine dönüştürdüm. Hepsinin salyasını resmettim. Hepsine zil taktım. Hepsini oynatarak toplum mühendisliğine soyunup para kazandım. Pam pam pammm. Evrilen şeyler her zaman vardır.
...
Genetiksel şeyleri reddetmek insanın elinde değil. Sonuçta bir doğramacının piçiydim ben. El becerilerim vardı. Annemin astarladığım yüzünü bir ağaca oyarak işledim. Mekankolik ve çok heyecanlıydı. Annem ağaçlanmıştı. Günlerce oturup karşısında bekledim. Annem siyahlı bir elbise içinde ellerini havaya kaldırıp çıplaklığıma koşacaktı. Lakin koşmadı. Onu ağaç gövdesinden bir güzel oyup çıkardım. Onun yerine hymin’in portresi koştu. Ona diemutte dedim. Çığlığı vardı. Boğulma hissi, dayanılmaz işkencesi vardı. Volümlü bağırışları vardı. Büyüdü önümde, ağacın çevresini doldurup giderek yükseldi ve kayboldu. Bir doğramacının karısı olmayı reddetmişti...