- 452 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
MUSTAFA KEMAL FARKI--3. BÖLÜM--''ECNEBİLERE KARŞI DALKAVUKLUK VE RİYAKARLIK HİÇ BİR FAYDA VERMEZ''
Yazdığım bu yazı dizisinin Atatürk’le ne ilgisi olduğu sorulmuş bir okur tarafından. İlk iki bölümden anlamamış olanların dahi - şayet okurlarsa, okuyarak yorum yaparlarsa- bu bölümü okudukları takdirde anlayacaklarını ümid ederek ’’Bismillah’’ Deyip başlıyorum.
Erzurum kongresinde Mustafa Kemal’in başını ağrıtan, canını sıkan ancak Milli Mücadelede yanında görmek istediği arkadaşlarını kaybetmemek adına yumuşak bir üslupla geçiştirilen yani hem manda isteyenleri hem de karşı olanları tatmin edecek olan 7. Madde ile Manda konusu bir süreliğine gündemden uzak tutulmaya çalışılmıştı ama Mustafa Kemal üzerindeki baskılar devam ediyordu ne yazık ki.
Erzurum Kongresi 7 Ağustos 1919 da kararlarını almış, yani kongre sona ermişti ama maalesef manda konusu halen hem de ısrarla devam ediyordu. Nitekim 10 Ağustos 1919 da Halide Edip, İstanbul’dan Mustafa Kemal’e bir telgraf göndererek "Biz İstanbul’da kendimiz için bütün eski ve yeni Türkiye sınırlarını kapsamak üzere geçici bir Amerikan güdümünü, katlanılabilir kötü durum olarak görüyoruz" diyordu.
Karakol Cemiyeti Kurucularından Kara Vasıf Bey ve daha pek çok arkadaşı da bu görüşteydiler ve Mustafa Kemal’e doğrudan ya da dolaylı yollardan ulaştırdıkları telgraflarda Amerikalılar gitmeden bir an önce Sivas Kongresinin başlatılmasını ve kongrede en katlanılabilir durum olan Amerikan Yardımının ve mandasının istenmesini talep ediyorlardı.
Mustafa Kemal bu istekler karşısında KazımBey( Karabekir )ve Rauf Bey( Orbay) ile bir toplantı yaptı ve şöyle bir karar alındı: ’’Gerekli olmadıkça hiç bir manda kabul edilmeyecek. Ancak, her türlü direniş gücü yitirilirse bir manda düşünülebilir.’’
Yani Mustafa Kemal, açık açık ’’ Henüz ölmedik. Biz bize yeteriz’’ Diyordu ama dahasını da dedi. Hem de gayet açık ve net bir biçimde:
Aynı günlerde Mustafa Kemal yine manda konusunda ısrarlı olan Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Albay Şevket Beye ’’ECNEBİLERE KARŞI DALKAVUKLUK VE RİYAKARLIK HİÇ BİR FAYDA VERMEZ Bilakis bunlar aleyhimize gelişir. Ancak mali ve siyasi önlemlerle durum değiştirilebilir. Yabancı düşmanlarımızı medeniyet alemi karşısında teşhir en etkili ve sağlam bir siyasettir. İstanbul’daki yabancı işgalinin zararlı propagandasının bu hakikati görmeğe mani olduğu şüphesizdir. Durumu sükunetle mütalaa buyurmanızı, VATAN VE MİLLET İÇİN PEK ZARARLI OLAN BU ECNEBİ KORKUSU FİKRİNİ KÖKÜNDEN SÖKÜP ATMAĞA İHTİMAM BUYURULMASINI ÖNEMLE RİCA EDERİM’’ Diye telgraf göndermişti.[ Cumhurbaşkanlığı Atatürk Arşivi, A. III., D. 14, F. 62. ]
Aynı şekilde 25 Ağustos 1919 da kendisine ’’ Paşam ! Bu manda meselesi Sıvas’ta bizi çok üzecek ve yoracak’’ Diyen Mazhar Müfit Bey’e ( Kansu ) cevaben "Ahmaklar, memleketi Amerikan mandasına, İngiliz himayesine terketmekle kurtulacak sanıyorlar. Kendi rahatlarını temin etmek için bütün bir vatanı, tarih boyunca devam edip gelen Türk istiklâlini feda ediyorlar." [Mazhar Müfit Kansu- Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber ]
*********
4 Eylül 1919 da çalışmalarına başlayan Sivas Kongresinin Başkanlığına Mustafa Kemal, ikinci başkanlığına İsmail Fazıl Paşa ve Rauf Bey ( Orbay) getirilmişlerdi.
Kongrenin üçüncü gününde İsmail Fazıl Paşa kongreye bir önerge sundu. Bu önergede iki şey isteniyordu: 1- Kapatılmış olan Osmanlı Parlamentosunun yeniden açılması ( Ki bu Mustafa Kemal’in de mutlak sutette istediği bir şeydi. ) 2- Yabancı bir devletin ( Özellikle Amerika’nın ) yardımının sağlanması
Kongre başkanı Mustafa Kemal, manda konusunda söz alarak kısa ve öz olarak ’’ Bu mesele boşuna tartıştığımız bir meseledir zira Amerika bizi mandası altına almak istemiyor ve bunu da hiç bir zaman istemeyecektir’’ Dedi ve heyet üyelerinin manda konusunu kendi aralarında görüşmeleri için oturuma on dakika ara verdi.
Daha sonraki oturumda söz alan Kara Vasıf Bey kısaca: ’’ Biz prensip olarak mandayı kabul edelim, bunun şartlarını sonra belirleriz.’’ Dedi.
Macit Bey: ’’Mesele bundan sonra yalnız yaşayabilecek miyiz yaşamayacak mıyız meselesidir. Mandadan ne anlıyoruz? Mandaterlerle ne surette görüşeceğiz? Mandeter olarak hangi devleti kabul edeceğiz?’’ Dedi.
Mustafa Kemal bu iki konuşmadan sonra kongrede iki görüşün ortaya çıktığını, Birincisinin Devletin iç ve dış bağımsızlığından vazgeçmemesi. İkincisi de, devlet ve milletin yabancı devletlerin zararlı baskılarına karşı yardım ve desteğine ihtiyaç duyup duymadığı olduğunu belirterek bu görüşlerin önce teklif komisyonuna, oradan da kongreye sunulması gerektiğini söyledi ve ekledi : HER HALDE İÇ VE DIŞ İSTİKLALİMİZİ YİTİRMEK İSTEMİYORUZ’’
Sıvas Kongresinde Tam Bağımsızlıktan yana olanlar da vardı. Bunlardan biri olan Hoca Raif Efendi uzun bir konuşma yaptı ve özetle Türk Milletinin hedefinin tam bağımsızlık olduğunu, herhangi bir milletin boyunduruğuna girmek olmadığını söyledi.
Kongrenin en ilginç konuşmasını ileride Milli Mücadeleye en büyük katkıları olacak olan paşalardan Refet Bey( Bele) yaptı. Refet Bele özetle ’’ Uzun uzun Amerikan Mandasını kabul etmenin bağımsızlığımızı yitirmek anlamanıa gelmediğini anlattıktan sonra Amerikan mandasının bizi aslında İngiliz mandasından kurtardığını, insan haklarına saygılı olan Amerikan mandasını kabul etmenin kötünün en iyisi olduğunu savundu.
9 Eylül 1919 daki kongre meclisinde ilk konuşmayı alan Rauf Bey özetle mandanın bağımsızlığı yok edeceğini söyledi ama bir dış destek olmadan milli mücadeleyi zafere ulaştırmanın da mümkün olmadığını belirterek ’’ Mesele bu dıs yardımın hangi devletten sağlanacağı meselesidir. Erzurum Kongresi kararlarının 7. Maddesi ile bu açıkça ortaya konmamıştır. Bunun adını koyalım ve Amerika diyelim.’’ Dedi.
Rauf Bey daha sonra bir öneride bulundu.
’’Amerika’da yıllardan beri aleyhimizde yapılmakta olan propagandanın etkisini gidermek için Türkiye’de incelemeler yapacak bir heyetin Amerikan Kongresinden davet edilmesini teklif ediyorum.’’
Kongre Başkanı Mustafa Kemal, bu öneriyi oya sundu ve Sivas Kongresi katılımcıları tarafından kabul edildi teklif.
Tabii ki biraz garibinize gitmiştir böyle bir teklifin Mustafa Kemal tarafından oya sunulması ve heyetin de oy çokluğu( Hatta Mustafa Kemal’in daha sonraki ifadesiyle oy birliği ile) ile kabul etmiş olması. Ama işin içinde iş vardı. Mustafa Kemal farkı da buradaydı zaten.
9 Eylül 1919 da altında Mustafa Kemal’in ve diğer başkanlık divanı üyelerinin imzaları olan mektup ABD senatosuna gönderildi.
Peki ne yazıyordu o mektupta?
Şunlar yazıyordu:
Amerika Birleşik Devletleri Ayan Meclisi Başkanlığına
Rumeli ve Anadolu’nun tüm Müslüman halkını temsil eden ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Anadolu ve Rumeli’deki tüm illerinin temsilcilerinden oluşan Sivas millî Kongresi 4 eylül 1919’da toplanmıştır. Amaç, ülke halkının çoğunluğunun isteklerini yerine getirmek, tüm azınlıkları koruma altında bulundurmak, tüm vatandaşlara can, mal ve adalet güvencesi sağlamaktır.
Sivas millî kongresi, Osmanlı Devleti’ni oluşturan topluluğun çoğunluğunun isteklerini belirten bir kararı 9 eylül 1919 günü oy birliğiyle kabul etmiştir. Bu kararın içerdiği ilkeler; Sivas kongresi’nin, dağılmadan önce üyeleri arasından seçeceği merkez komitesinin ve Osmanlı Devleti sınırları içindeki diğer alt örgütlerinin gelecekteki tutumlarına rehber olacaktır.
İzlenecek siyasetle ilgili olan bu karar gereği, Sivas millî kongresi, Amerika Birleşik Devletleri âyan meclisi’nden şu ricada bulunmayı yine oy birliğiyle kararlaştırmıştır: Üyelerinizden oluşan bir komiteyi Osmanlı Devleti’nin her köşesine göndermenizi diliyoruz. Bu komite, açık ve tarafsız bir görüşle Osmanlı Devleti’nde uygulama hâlinde olan durumu ve koşulları incelemelidir. Böyle bir inceleme, Osmanlı Devleti’ne nüfusun ve toprakların yazgısı hakkında yapılacak bir barış anlaşmasına göre keyfî kararlar alınmasına meydan verilmeden yapılmalıdır.’’
Sivas millî kongresi adına başkan: Mustafa Kemal Paşa,
Başkan vekili: Hüseyin Rauf bey,
İkinci başkan vekili: Emekli gn. İsmail Fazıl,
Kâtip: İsmail Hami,
Kâtip: M.Şükrü
İsmi lazım değil bazı tarihçilere ( daha doğrusu gözlerini kapatıp tarih yazanlara ) göre bu mektup açıktan açığa Amerikan mandasını istemekti. Ama görüldüğü gibi mektupta manda kelimesi asla geçmemektedir.
Yine de ABD den bir heyetin ülkemize gelip incelemelerde bulunması, Osmanlı Devletinin yazgısı ile ilgili raporlar hazırlaması milli istiklal ile uyuşuyor muydu?
İşin püf noktası da zaten orasıydı. En başından beri ’’Tam İstiklal ’’ Diyen Mustafa Kemal nasıl olmuş da böyle bir mektubun altına imza atmıştı?
Bu mektubun doğurduğu sonucun Amerika’yı manda fikrinden vazgeçirmek olduğunu, böylece Türkiye’deki Wilsoncuların çok önemli bir bölümünün çaresiz seslerini kesip tüm varlıklarıyla tam bağımsızlık için mücadele ettiklerini söyleyeyim şimdilik. ( Evet, çok büyük bir kısmı manda düşüncesinden vazgeçti. Çok az bir kısmı ise İngiliz mandasına döndü.)
Evet, Bu mektup aslında çok çok önemli sonuçlar doğurdu bizim için.
Şer gibi görünenden çok önemli hayırlar çıktı...
Gelecek bölümde de onları anlatarak noktayı koyalım.
YORUMLAR
Zaten bir kişinin farkı sadece düşünceleri değil onu nasıl ve nerede ne şekilde kullanacağı yönünde doğru tespitlerle ele alıp sonuçlandırması gerekmektedir! O da, o zaman M.K.ATATÜRK te fazlasıyla vardı.
Ellerinize sağlık hocam.
sami biberoğulları
Çok teşekkürler sevgili Sezai.
Selam ve sevgilerimle.
M .Kemal Atatürk iyi bir komutan olması yanında çok iyi diploması yürütme kabiliyeti ve becerisi olan dünyada gelmiş geçmiş tek liderdi. Tarih onun çağında ve sonraki yıllarda gelmiş geçmiş hiç bir lider onun kadar medeni, ileriyi gören, bilimsel ve insani olamadı. Allah'ın Türk milletine en büyük lütfudur. Her insan gibi onunda mutlaka hataları olmuştu ancak zararı kendisineydi. Allah gani gani rahmet etsin.