- 488 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
ACININ ÇIĞLIĞI
“Perde arkasına gizlenen, kapalı kapılar ardında konuşulanım. Masumiyetin uzak tutulduğu, fısıltılar eşliğinde yayılanım. Her yeni günde acının baş kahramanıyım. Ölümle burun buruna gelenim. Zalimin pençesine esir düşenim.”
ACININ ÇIĞLIĞI
Bir fiyonk hiç bu kadar siyah olmamış, çığlık karanlığa bulanmamıştı. Ölüm meleğinin canı bu kadar yanmamış, ölüm içli ağlamamıştı. Bir çocuğun gözlerindeki ışık acımasızca çalınmamıştı. Bu kadarı hiç olmamış, bu kadar net ortaya konmamıştı.
Arkadaşım! Gaddarlık ne boyutlara varmış, farkında mısın? Caniliğin gözü dönmüş, vicdanın içi kan ağlamış, umut gözünde can çekişmiş. İsmin önemi kalmamış, bir kavram ortaya çıkmış: “Kadına şiddet”
Acının sesi olur mu dersen, olur.
Kötülüğün ruhu can bulur mu dersen, bulur.
Geçenlerde bir psikiyatrın sözünü gördüm, kadın fiziksel şiddete uğramadan önce duygusal şiddete uğruyormuş. İlk başlarda bunu görmezden gelebiliyor, sevgiden ya da kıskançlıktan olduğunu düşünüyormuş. İlerleyen dönemlerde çaresizliği alışıldık oluyor, karşı koymuyormuş.
Güçlü kadınlarız, biz buna karşı koyarız.
Biraz yüksek tonlama, güçlü bir vurguyla…
Bunun çaresi nedir size soruyorum sayın öğretmenim, doktorum, savcım… Size soruyorum evet, size! Nasıl çözülmeli, neler yapılmalı? Neden bunlar oluyor deyip üstüne gidilmeli…
Toplum bilimciler daha iyi bilirler, size de soruyorum. Neden bu kadar arttı, neden korkunun çaresi yok, neden bu topraklarda ölümleri bu kadar kimliksiz?
Kimliksiz dememe kızacaksınız belki, ama farklı şehirlerde gerçekleşen olaylardan kaçımızın haberi var? Ya da geride kalanlar, sessiz çığlıklarımız? Ya canlı cenazeye dönmüş, yaşama sevinci tükenmişlerden…
Arkadaşlar! Dur durak bilmeden ilerleyen bu duruma bir son verip bir şeyler yapmalıyız. Bu toplumumuzun kanayan yarası, gerçek bir çözüm bulmalıyız.
Lütfen o beyefendiler alınmasın, hani şu naif ruhlu erkekler… Biliyorum, bir yerlerde varlar.
YORUMLAR
Bu iğrençliği, caniliği, siyaset ile ilişkilendirmek istemiyorum ama, bir ülkenin eğitim sisteminde kadın; erkeğin “malı” olarak empoze ediliyorsa, yönetimle ilgili ciddi bir sıkıntı var demektir. Çünkü her şey eğitimle başlıyor.
Bu yaratıkların cezalandırılması konusu olduğunda da yine işin içine hukuk, dolayısıyla yönetim giriyor. Bir cani, sırf kıravat taktı diye “iyi hal”(!) indirimi alabiliyorsa, bu kimin suçudur? İnsan soruyor; “sen kimsin ki, benim canımın bedelini affetmek hakkını kendinde buluyorsun!”
Burada bile, eli kalem tutan insanların, kadınların kıyafet boylarına göre onların ahlakını, namusunu sorguladıklarına şahit oluyoruz. Oysa asıl sorgulanması gereken; onların algı ve zihniyetleri! Bütün erkeklerin rehabilite edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Söylenecek daha o kadar çok şey var ki...
En acı tarafı da; yaşarken varlığının farkında bile olunmayan bir kadını, ancak ölünce fark ediyoruz. Günlerdir aklımda en çok dönüp duran şey bu...
Yazı için teşekkürler.
Sevgilerimle