- 487 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sayıklama
Önüme atılan üç liralık defter. Yazayım diye değil, yazayım diye asla değildi. Kafamdaki düşünceleri sıraya sokmaya istemeden, istemeyi istemiyorum. Şimdi başlasam diyorum, bu bir zaman kavramı hesaplamasız; iş saati gelene kadar... Planları kendim yıkacağım için plan yapmıyorum. Yeni bir suç ekleyemem kendime. Ne halim varsa göreyim, ne halim yok, kalmamış, mecalim yok göremiyorum. Israrla terk ediyorum kendimi, aşkı yaşayacak biri değilim. Taşa vursan tozu dökülür, fazla vursan çatlar, ne bileyim! Onun duygusal tepkisi aşikardır. Benim duygusal tepkilerime su kaçmış, iyi yani; büyüsün diye bekliyorum. Bir nalbura giriyorum ve “ayak var mı?” diye soruyorum. “Nasıl ayak” diyor, bacağımı tutup gülerek gösteriyorum. “Bildiğimiz ayak” diyorum. Kızıyor, samimiyetsiz, ciddiyetin bindirildiği, bindirilip nalları sökülene kadar koşuşturup duran “at” işte bu adam olmalı. Hem at, hem adam. Yani kendi başıma bir anlatım bozukluğuyum. Ne olduğumun ne önemi var. Sitem yada soru!
Bir makine gibi yaşadığım, bir makine gibi düşündüğüm için; bir çocuğun yeni bir program, yeni nesil bir makine olduğunu varsayıyorum. O kadar çok varsayıyorum ki, kendime otomatik bir varsayar almam lazım.
Ben değil, asla! Hep bu defterin atılganlığıyla alakalı, hiçbir bilgi kırıntısı olmadan söylenip söylenip susmak. Çığlıklar bastırılabilir, başka çığlıklarla, bu bir çığlık değil, serzeniş asla!
Kararlar bir acayiptir. Sarı çizgili uzun yol, ölüm tehlikesi olmayan bir kazazede ve kalkıp gidişi, adrenaline başvurmadan vücudu. O sersem, o şokta. Tam anlamıyla uzmanlık alanım mı? Asla!
Sokağa çıkma yasağı! Sokağa çıkma! Sokak, çıkma şehirden dışarı. Durup dururken değil, hiçbir zaman çıkma. Bu, deliliğin resimleri bakıp durduğum. Durup baktığım, hareketle başka şeylere dönüşüyorlar. Bakıp duruyorsam, belki de ondan öyleydi. Dışarısı benim için ölü bir cehennemden başk bir şey değil. Susup bekliyorum:
-
Çizikleri niye çekiyorum, bu işin orijinali, orgini, bozulmamışı, ellenmemişi, dokunulmamışı, donup kalması. Hayat inandırıcılığını kaybettirip komplo teorilerini ortaya atıyor. Attığı yerde pislik gibi sırıtıyor. Pislikler nasıl sırıtır. Göster hadi! Yap şunu, kırma beni...
Kırılmaz, sızdırmaz, kurşun geçirmez bir camdan içim. ‘Cam’ kelimesi kırılganlığıyla, nezaketi, berraklığıyla nam salmış olabilir, beni ilgilendirmez kelimelere yüklenen anlamları. Ben bir anlatımın sonuna geldiğimde tükeniyorum. Kanıt kendime, kanıt bana, lazımlık!
Bir hissiyat olarak söyleyecektim, lazımlığın içine eden çocuk kıçları, yıkanıp duran kap. Lazımlık hissi diyecektim. Diyemeden içine sıçtılar. Çoktan yıkanıp birinin altına girdi bile, ayıplı bir yatak odası hikayesi, ibaresi gibi...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.