- 601 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
Bir varmış, bir yokmuş işte
- Bu yaşamdaki amaç ve rollerimiz neler?
Bu büyük bir masal, yani öyle gerçek amaç diye bir şey yok. Bu dünyaya gelme sebebim bu işte diyebileceğimiz bir şey yok. İnsan sadece şöyle diyor uzaklara bakarak; “işte bu! Ben bunun için buradaymışım.”
Aslında olan şey sadece kendi kurgusunda çünkü mesaj sen ne görürsen o. Bazı insanlar buna inanıyor, bazıları ise inanmaya çalışıyor. Bilinçli ya da bilinçsiz biraz derinlere inebiliyorsan, kendini hiçbir yere koyamıyorsun. Bir de bazı insanlar vardır ki, her akşam 6’da evinde gider. Meyvesini, çerezini yer, televizyonunu izler ama mutludur. Sorgulayan biri ruhu yoktur, olaylar ve kişiler onun içinde hep yüzeyseldir. Bu insanların mutluluk oranları yüzde 60’dır, bazen 10 puan düşer bazen 10 puan çıkar. Ama bizim öyle değildir. Yüzde 240’da olur, eksi 120’de. Bizler kim miyiz? Biz işte, his bağımlıları, biliyorsunuz.
Herkes denemiştir, kim denemez ki tüm sorgulamalardan insanı kurtaracak bir aitliği yaratmayı, amaç edinmeyi. Ama sonuç değişmez. Ben artık bunu kabullendim.
"iyi ve kötünün aynı anda yaşandığı dünyada, arada kalmışlığımızı" kabullendim. Artık ne tam aşık olabilecek, ne de tam ait olacağız. İyi, kahraman, yalnız, erdemli, tutkulu ya da heyecanlı.. Hiç biri tam olmayacak, hiç bir sıfat hakkını bulamayacak içimizde, bizde hiç bir sıfata dahil edemeyeceğimiz varoluşumuzu. Birer birer ve hızlı adımlarla yürüyeceğiz yollarda; kalbimizde bir çizikle ve güzel geçeceğini sandığımız günlerin ışıltısını artık taşımayan gözlerimizle. Çünkü zaman geçer.
Aynı bu insanın şey demesi gibi; “Artık hiçbir akşam okul çıkışı gibi kokmayacak mı?”
Ya da “mevsimlerden yazdı, aşık olmuştum.” Çünkü okul çıkışları, yaz aşkları diye bir şey vardı. Okul yıllarının o güzel üç aylık tatillerinde, yazlıklarda ya da mahalle arasında gençlik ruhunun karşına çıkarıldığı bir şey..
Bu yüzden sonraları da şöyle demeye başladık biz; “Ne dilediğine dikkat et, gerçekleşebilir.” Gerçeklemesi ardındaki hayal kırıklığına uğramaktan daha öte de sonra ne olacak sorusuydu?
Yaşam böyle bizler için. Biz evde de otursak hayatın sokaklarında dolaşıyoruz hep. Hiç durmadan bir soluk, bir renk arıyoruz ve bulduğumuz şey aslında o kadar uçucu oluyor ki; bir sis gibi ortadan kayboluyor hızlıca. Çünkü aradığımız şey hayatın üstünde olan bir şey. “Elbet buluruz, aramaktan döndüğümüz vakit” demeye çıkan yolların üzerinden geçtikten sonra, yağmur için dua ediyorsan çamuru da göze alacaksın naraları atılıyor ardından.
- Sevdiğim şey uğruna çamurdan maske bile yaparım yüzüme.
Öyle olmuyor işte. Tüm acıları o çamur getirirken öyle olmuyor. Yüce bir şey arıyorsun, istediğini bu dünyanın verebileceklerinin üstünde olan bir şey. Sonra anlık yakalıyorsun, o kadar zorluyorsun ki çünkü, bu yüzden yakalayabiliyorsun ama içten içe de biliyorsun, bu isteğinin buraya ait olmadığını, ama gene de diyorsun ki; aman inceldiği yerden kopsun, bir daha mı geleceğim dünyaya. Sonra gerçekten kısa bir süre yoğun bir his bulutu kaplıyor üzerini, sıçrıyorsun bulutlara, uçuyor gibisin adeta. Ama sonra şakkkk aşağıdasın. Düşmüşsün. Hem de oldukça da yüksekten. Bunun ardındaki olumsuz hisleri, enerji düşüklüğünü, kırıklığını, tekrar çabalamaktaki umuda sarılmayı anlatmayacağım. Ama biliyorsunuz bunu. Sonra unutmaya çalışıyorsun işte insan olarak, uyuyayım da geçsin diyorsun. Bir şeylerin sarsılıyor.
Tüm başarısızlıklar arasında, en başarılı olduğum şey kendimi tanımak. Bu yazdıklarımın arasında bir yerlerdeyim. Belki K harfindeki bir nokta da, belki iki kelime arasındaki boşlukta. Öyle amaçsız. Kendiliğinden.
YORUMLAR
İnsanın dışında diğer canlıların davranış ve rutini genel de aynı olmasına rağmen, insanoğlunun farklı hezeyan ve karakter çoğulluğu, her an her dakika değişkenliği şaşkınlık yaratıyor.Sanırım yaratılmışların en garibi insan.
Yazınızı okumaktan keyf aldım ve çok beğendim..Sorgulayan kaleminize ve yüreğinize sağlık.Sevgilerimle.