- 412 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Günün hikayesi
Geceden kurduğu saatin zili, sabah namazını çalıyor, mikrofonun hışırtısı hocanın da ezana başlayacağını gösteriyordu.Abdestini alıp camiye gitmesi gerekirdi.Eda edilen namaz sonrası yola çıkacaklardı.Oğlu da camiye gelmişti.Baba oğul iki saatlik yolculuk sonrası eşinin doğduğu ilçeye varacaklardı.
Eşi de bu yolculuğu arzu etmişti.Lakin malûm hastalığı buna maniydi.Kızı ve küçük oğlu ona can yoldaşı olacaklardı. İçi rahattı.Yirmibeşyıl aynı yastığa baş koymuş,nice acılara göğüs germişlerdi.Dayısının kızına nişan yapılacaktı.
Davetiye geldiğinde duygulanmış, gözleri nemlenmişti.Dayısını aramış hemen tebrik etmişti,yengesini de telefona istemiş duygusal bir saate varan sohbet yapmışlardı.Telefonda konuşmayı çok sevmezdi.Lakin en sevdiği dayısının,"ellerimde büyüttüğüm" dediği kızı gelin oluyordu.
Daha dün gibiydi, bahçede badi badi yürüyüp yere düştüğü günler.
Evlendiklerinde Şeyma üç yaşında küçücük bir kızdı.Zaman su gibi akmış yeşil gözlü,kıvırcık saçlı o küçücük kız
nasibini bulmuş evleniyordu.
Hemde kendinin gelin olduğu aynı bahçede.Birden o gün aklına geldi ve hayallere daldı.
Babası, kızını gelinlikler içinde görünce oracıkta bayılmıştı.İlk evladı canından çok sevdiği göz ağrısı kızı yaban ellere gelin gidiyordu.Elim ayağım dediği, tarlada, bahçede, evde hiç durmaksızın çalıştığı hamarat kızı gidiyordu artık.
Kader ağlarını çarçabuk örmüştü. Yıllar önce ilk öğretmenlik yaptığı ilçede beraber ev arkadaşlığı yaptığı can dostunun oğlu damadı olmuştu.
Arkadaşı yıllar sonra kendi ilçesine nüfus müdürü olarak atanmış, ailecek gider gelir olmuşlardı.İki genç birbirlerini bu gidiş gelişlerde beğenmiş ve evlenmişlerdi.
Sonrasında babası ile araları bozulmuş, küslükler araya girmişti.
Çok çileler çekmiş, hastalıklar yakasını bırakmamıştı.Sıkıntı çektiği sosyal çevreden uzaklaşmak adına eşi tayin istemiş ve İzmire gitmişlerdi. Bu gidişte yaşadığı son on yıl, ruhuna ve bedenine onulmaz yaralar açmıştı.Hele geçirdikleri trafik kazası ve sonrası yaşananlar tam bir travmaydı.
Üçyıl elini ayağını kımıldatamamış,sadece gözleriyle iletişim kurmuştu.Kocası ve çocukları ona gözü gibi bakmışlardı ama verdiği sıkıntıyı düşündükçe kahr oluyordu.
Kocası işi gereği şehir dışına çıkıp her defasında bir haftadan önce eve dönemiyordu.Bu durum sonraları çok sıkıntı doğurmuş " Ya eşim ya işim " deyip işinden istifa etmişti.Mecburen memlekete dönmüşlerdi.Kocası artık işsizdi.Karısına ve çocuklarına eski günleri aratmamalıydı.
Şimdi kocası ve oğlu yola çıkmışlardı.
Devamı var