- 372 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Büyük Olmak Ya Da Olmamak
Etrafımıza şöle bir bakalım. Bizi hayran bırakan onlarca marka, teknolojik ürün, yazılım adeta kuşatılmış gibiyiz. Buraya kadar iyi de bunlardan kaçı bizim. Neden çok şey sayamadık. Burası bizin ülkemiz değil miydi yoksa?
Eğer ABD`de yaşasaydık onlara özgü ürün ve teknolojileri daha sık görür ve buna asla şaşırmazdık. Bu durum neden bizim yurdumuz için geçerli deği diye düşünmeden edemiyor insan. Mesele birkaç örnekle anlatılabilecek kadar sığ değil değil mi?
Yurdunu seven bir insan ve fakat herşeye rağmen seven demek istedim. Ne aldığı maaşa bakar ne de kendisine sunulan olanakların genişliğine. Hal böyle olunca, belli sevilere ulaşmış yetişmiş insan gücümüzün elit kesimlerinin kimse kusura bakmasın kişisel nedenlerden ötürü ülke dışındaki daha nezih şartlar sunulduğunda, bu sunumlara kayıtsız kalmamalarını şiddetle yadırgıyorum. Yıllarca hep aynı şeyi yaşamadık mı? Beyin göçü diye kısaca özetlediğimiz bu vehamet, bizim halen gelişmekte olan ülke olarak kalmamıza yol açmadı mı?
İngiltere,Almanya,Frans ABD gibi gelişmiş ülkeler bu sorunu nasıl aşmışlar diye de senkronize şekilde düşünüyoruz. Orada bilen ile bilmeyen arasında kocaman bir fark olmalı. Orada eğitim-öğretime gereken değer veriliyor, öğretmenlik,eğitimcilik gayet makul ücretlerle idame ettiriliyor ve bu kesimin sosyal,kültürel ortamlarının da son derece müsait olması gibi argümenler cevap olmalı. Evet, tam da öyle zaten. Üstelik, onlarda bir ortaöğretim öğrencisinin yutr dışına çıkması öyle kolay değil. Bu düşüncede olan öğrenci ve ailelerine, büyük zorluklar,dikkate alınacak kadar da büyük bedeller isteniyor. Yani,yetiştirdikleri nitelikli insanları dünya kamuoyunun önüne sunmuyorlar, sahip çıkıyorlar.
Mukayese ederek konuya bakıldığında ise, onlar bu eğitim işini daha ilk yıllarda çok sıkı tutuyorlar. Üst seviyedeki öğrenciler ve kabiliyetler için farklı bir program, öğrenme güçlüğü çekenler için ayrı yapılar ve kişisel özelliklerin gerektirdiği hallere göre yine farklı kurumlarla devreye giriyorlar. Kısacası, bir curcuna yok. Fizik mühendisliğine yönelik yetenekleri olanlar sosyal bilimlerde zorlanmıyor örneğin. Yani, öğrencilerin doğuştan getirdikleri yetenek,kabiliyetlere göre oluşturulan özel programlar hayata geçiyor. Bİzdeki durum ise tam da bir karnaval....
Büyük devlet olmak, büyük düşünmekle, eğitime gereken önemi vermekle olur ancak. Biz, yetiştiridiğimiz bilim insanlarına, mühendis ve teknik yapıdaki kalifiye iş gücüne gereken maddi desteği vermekten kaçınmaya devam edersek, yıllar sonra yine ezberlediğimiz o "gelişmekte olan ülke" kategorisinden çıkamadığımızı da malesef birlikte göreceğiz.
Anlayışlar, kafalar değişmeli. Yeteneklerin, kabiliyetlerin, girişimcilerin önü açılmalı. Kısacası, bilgi bir üretim ve onun tüketimi de her alanda hayatımızda. Üretim-tüketim ilişkileri anlamında da yapısal değişikliklere gidilmesi de gerekecek sanırım. Biz büyümek istiyoruz. Biz, gelişmiş ülkelerden biri olmak istiyoruz. Bunu başarabilecek siyasi irade ve bu iradede de devamlılık istiyoruz. Birinin yaptığını, diğerinin silmesini, ortadan kaldırmasını, değiştirmesini istemiyoruz. Yıllarca bu yapıldığı için, halen yerimizde saymakla meşgulüz. Son yıllarda ortaya konulan teknolojik atılımın, hayatın her alanında ve bilhassa da eğitim anlamında sürdürülmesi de zaruret oldu.
Bu düşünceler ne bir yanlılık içeriyor, ne de siyasi bir mülahaza. Bir vatandaş, bir eğitimci gözüyle konuya bakarak, yaklaşık kırk yıldır nelerin yaşandığını gözlemleyerek arzetmeye çalıştım. Varsın siyasi irade değişsin. Buna demokrasi denir. Varsın üretilen ürünlerin çeşitliliği değişsin, buna tercih denir.... Asla geleceğe yönelik kazanımlar değiştirilmesin. Aksine, geliştirilsin, desteklensin, güçlendirilsin. Artık durma zamanı değildir. Bilime, bilim üretene, değer üretene sahip çıkma, onları geleceğimiz adına onore etme zamanıdır. Hiçbir uygarlık yoktur ki, bilimin ışığı olmadan yükselebilsim. Gelecekte daha güçlü, daha sözü dinlenir ve daha müreffeh bir ülkede yaşayabilmek dileğiyle.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.